- Eve memlekette ne kadar erkek varsa sokması,
- Ev eksiklerine gelince para yok deyip bilmem kaç liraya gözlük alması,
- Temizlediğiniz mutfağa, temizlik bittikten sonra pişkin pişkin gelip yerleşmesi,
- Kendi odası dururken mutfakta ders çalışması ve her yeri batırması,
- Çok temizmiş gibi sağda solda benden pasaklı diye bahsetmesi,
- Bencilliği,
- Evden kovduğunuz halde gitmemesi,
- Kendi yetmezmiş gibii eve habersiz misafir çağırması....
en başta ev ararken farkedilen, zaman zaman nüks eden davranışlardır. bunlardan biri de, ortak alınması gereken kararları kız arkadaşına danışıp ona göre karar verilmesi. kimileri gerekli bulurken bana mantıksız gelir. haliyle nefret boyutuna gelen davranıştır gözümde.
surekli her boka uff puff yapmasi, saçma salak duygusal tripler, her konuda yalan soylemesi, eve giren disi sinege bile sarkmasi, surekli bişeyler dikte etmeye calismasi, uykudan uyandirip hadi sunu bunu yapalim demesi dahasi o işleri yapmamak, sabahin korunde uyanip hayvan gibi muzik acip sikimsonik sesiyle sarki söylemesi, para muhabbetlerinde tam bir yavsaga donusmesi kılı kırk yarmasi, agresifim kompleksliyim tavirlari buna rağmen kavgada ayaklarini gotune vurarak kacmasi ama sorsan full kontak yapti. gotlalesi gibi bi tiple ayni evde kalıyorum sozluk. ama az kaldi evden ayrilirken bunlari tokat gibi vurucam yüzüne daha anlamazsa o tokatlari fiile donusturucem. rahatladim yea. yasasin uludağ sözlük!
bu kimsenin bu halleri, müstakbel eşinin de nefret etmesine neden olacak alışkanlıklarıdır. ortadan sıkılan macunlar, oraya buraya atılan çoraplar, öylece bırakılan lavabolar, etrafta uyuyan mı var demeden atılan naralar... liste bu şekilde uzar.
olmayan şey. tek yaşamak gibisi var mı ulan. istediğim saatte kalkar istediğim saatte yatarım, rahatsız eden yok, surat yapan, böğüren yok. çünkü neden? bunda 3 hafta önce bunlardan en tatsızını yaşadım ve evi ona bırakıp çarptım kapıyı. pişman mıyım? hayır. hayatta yaptığım en iyi şeylerden biri. pişman olacağımı da sanmıyorum. evimde her şey istediğim gibi. neymiş efendim ben onu yarı yolda bırakmışım da yok maddi sıkıntılar çektiğini bildiğim halde bütün yükü ona bırakmışım da. ulan yavşak 1,5 aydır evin bütün yükünü ben çekiyorum ben mi dedim git bankadan 20 milyar kredi çek. şimdi ödeyemiyor beyefendi. her şeye surat yapan her boka trip atan kahrını çektim bu zamana kadar ama bitti artık. kısacası ev arkadaşı iyi değildir. imkanınız varsa tek olun, hatta imkanınız yoksa da tek olun. gerekirse aç kalın yarım ekmek yiyin ama tek kalın. insanın psikolojisini bozar bunlar. bir daha ev arkadaşı mı? tövbe.
pis olması geçerli sebeptir. özellikle ortak alan olan mutfakta ve banyoda ki temizliğe gerektiği özeni göstermeyen kişiyle işler yürümez. ama hep beraber birşeyler yapmak isteyen arkadaştan neden nefret edilirmiş onu anlamadım. keşke benimkilerde öyle olaydı açaydim kollarımı da gitme diyeydim...
Üniversite hayatında insanın başına gelebilecek en felaket şeydir.. başta iyi anlaşıyor gibi görülen arkadaşın zaman sonra huyunuza ters gidecek işler yapmasıdır ki onu hissettiğiniz an dünyanız başınıza yıkılır.. ay sonunu zar-zor getiren bir ailede büyüyenler daha iyi bilir kıt kanaat oradan tanıştığınız 3-4 kişi ile bir eve yerleşirsiniz.. başta her şey iyi gider fakat zaman sonra herkesin gerçek yüzü ortaya çıkmaya başlar. en başta sorumsuzluk. önceden neler yapılacağı falan konuşulur iyi-kötü anlaşılır başlarda iyi gider fakat zaman sonra yatılan yer olduğu gibi kalır toplanmaz, bulaşıklar gelişi güzel yıkanır üzerinde tortul, iğrenç bir görüntü kalır, önceden anlaşılan salonda ve yatılan yerde sigara içmeme, mutfakta da cam açılma şartıyla içileceği antlaşması da bozulur her yerde kül tabloları, boğazınızda yanık izmarit kokuları, banyo yapılır fakat çıktıktan sonra temizlenmez, bir keresinde artık taştım ulan dedim temizleyin şu banyoyu artık, ya kanka nasıl olsa tekrar girecez suyun da nesini temizleyelim demişlerdi.. Birde olayın psikolojik yanı var ki o daha da gıcık eder adamı onlar ki otorite kurmaya çalışan, yabali hareketler segileyen, kendini bir şey sanan insanlardır. oldum olası nefret ederim bu tiplerden.. özgüven ile bencilliği karıştırmamak lazım, özgüvenli adamı severim, dik duran, hakkını arayan, girişken insan iyidir fakat işte kendini beğenmişlik ile özgüven arasındaki o ince çizgiye dikkat etmek lazım.. başlarda maddi sıkıntılar yüzünden katlanmaya çalışsanız da nefret edilen insanlar arasında durmaktansa hayatın zorluklarına göğüs germe pahasına ayrılırsınız evden... siz siz olun tanımadığınız elemanlarla eve çıkmayın.. en güvenilir arkadaşlar çocukluk arkadaşıdır zaten gençliğine kadar bir sürü çocukluk- ilkokul-lise arkadaşlarınız olur ama kötü günlerinizde sizi arayan 1-2 kişi ya kalır ya kalmaz.. temeli atılan arkadaşlıktan başka hepsi fasa fiso... üniversite okuyan bilir yüzüne karşı karşiim marşiim arkandan demediğini bırakmaz.. özellikle günümüzde çıkara dayalı ilişkilerde samimiyet falan aramayın... çıkarınızı koruyun yoksa üniversitede daha çok insandan nefret edersiniz...