eğer yakın bir arkadaşla eve çıkılmışsa bir çok ilkin yaşadığınız arkadaştır.
ilk defa kendinizi hiç yalnız hissetmezsiniz.
ilk defa ona ulaşmak istediğinizde yanı başınızdadır.
ilk defa onun kıyafetleriyle kendi kıyafetlerinizi karıştırırsınız.
ilk defa onunla kumanda kavgası edersiniz.
ilk defa onu görmekten bıkarsınız. *
ilk defa lüzumsuz ayrıntılar yüzünden kavga edersiniz.
ilk defa ...
dünyanın en tatlı ev arkadaşı benim ki sanırım aynı zamanda en sinirli.. garibim akademisi var die yarıyıl tatiline memleketine gıtmedıgı ıcın su aralar cok agresif.ayrıca şu an karşımda oturmuş bana öle hızlı hızlı neler yazdığımı soruyor ama bilmiyor ki o dedıkodusunu yapıyorum.
paran varsa böyle bi arkadaş türü olmasın hayatında. ev senin olsun isterse sürekli misafir gelsin dostların, arkadaşların ama ev arkadaşın olmasınlar.
kardeşim dediğin insana ek olarak verildiğinde o kişiyi bir yabancı yapabilecek sıfattır.
kahkahalarıyla güldüren,bilgisayar başında oturmaktan hiç sıkılmayan, temizlik nedir bilmeyen, aşkından başka birisini gözü görmeyen, hatta gözünün önünü bile göremeyen, bulaşığı nasılsa birisi yıkar diyebilen, sırayı bir şekilde başkasına atabilen, ayaktayken... kavramını sık kullanan, bir çay yap ta içelim diyebilen, markete gitmeyen,gitmediği gibi para da vermeyen, maalesef aynı çatı altında olduğun, aynı zamanda hemcinslerini sevmeyen bir insan olmanı başaran bir tiptir.
yemek sepeti'nden uçan balık yumurtası, maguro, kani, tamago,saba,ebi söyleyen bi ev arkadaşım bi de sevgilisi var.siparişi beklerken de 'olm var ya göt kadar bişi getircekler,doymicaz da.bi de copsitik istemeyi unuttuk.' diyerek iyice sabrımı zorlamaktalar.naapim,kim gitsin sözlük.
edütdürüdüt: o gitti lan,ben hala burdayım.ha bi de şey, okurken o yemek isimlerini anlamıyosan sorun yok,ben kendilerini gördüğüm halde ayırt edemiyorum ne neydi diye.ıyh,ıyranç
üç ay önce edindim iki tane. ama bi tanesi deli çıktı. iyi seçmek lazım hagaten. kıyafetimle uyuyakalmışım diye evi ayağa kaldırabilen bi kişilik. kesin bi şey olmuşmuş. eşşeeenki oldu uykum var işte içim geçmişten bile anlamıyor. kapımdaki afişe post it yapıştırma cesaretine cüretine sahip yau. korkuyomuş denizin suratındaki gözlükten. sabahın beşinde kapımda karanlık bir gölge olarak beliriyor bazı bazı açıp açıp ışıkları kapıları dönüyor uykusuna sefasına. fena yapıcam bak.*
bulaşık sırasının hiç gelmediği civata olanlarıda mevcuttur.
ön not: evde 3 kişi kalınmaktadır ve evin yazılı kuralları arasında bulaşık sırasının mod3 e göre belirleneceği bilimsel, duru bir dille evin gider panosunda anlatılmış; çamura yatılması durumuna karşı da bir örnekle somutlaştırılmıştır.
hurdacı:bugün bulaşık sırası kimde hacı?
x: bugün ayın kaçı?
hurdacı:hmmmm bakam bi, 18 i.
x: hmm o zaman sıra y'de( bu arada y pezevengi sıranın kendisinde olduğunu bildiği halde hiç umursamaz bu konuşmayı)
hurdacı: hacı kalk bulaşık kurudu a.q. yeni bir tür bakteri oluşacak nerdeyse. bok götürüyor mutfağı. sabahki yumurta duruyor daha.
y: tamam başkan birazdan kalkarım ( bu sırada saat 22:30 civarıdır)
tabi bu sırada 2 saat geçmiş, y pezevengindeki atalet durumu devam etmektedir.saat 00:30 ve bir sonraki güne geçilmiştir.
x: y, amına koyum senin niyeyse hep senin sıranda sorun çıkıyor. kalk yıka a.q.
y: başkan, saat 12'yi geçti, bugün ayın 19 u.
x: yaniiii?
y: yani sıra bende değil, hurdacıda (kafa zehir gibi çalışıyor ibnetorun hemen hesabı yapıyor. tabi bu cevapla medyum memiş'ten tokat yemiş medyum keto misali şaşırır, afallarım)
hurdacı: kalk lan. sikerim derin planını ibne. senin gününün bulaşığı işte.
y: neyse efendilik bende kalsın , kavga çıkmasın .
bu mantığa sahip ev arkadaşıyla yaşam zordur lakin insana kattıkları da vardır hani ; her türlü çakallığı öğretir insana.
tam bir karın ağrısı.
uyku konusunda son derece hassas olan usodabadanın cinnet sebebi.
ilk önce algılayışıma gelelim efenim.
tuvalet musluğundan tuvalet tasına su damlamasını 80 desibel,
kapı açılmasını 90 desibel,
yan odada sevgilisiyle konuşan pavarottinin avazını 120 desibel,
sümkürmesini 100 desibel,
homurdanmasını 60 desibel olarak duyuyorum. ve en son genizden getirip balgam atmasını duyamıyorum artık. o derece.
ve bu adam... evet bu adam gece 3'de uyanıp tuvalete giriyor. 15 dakika kesintisiz tam gaz musluk sesi... eyvallah. ama çıkınca 20 dakika el sabunluyor yau! ulan eline mi sıçtın! sonra dakikalarca sümkürüyor, kalanını da balgam yoluyla atıyor. sonra bitirip yarım kapatım gidiyor musluğu. şıp...şıp... yuynmuyor arkadaş. neyse en azından uyudu diyorum, paaat! adam o anda gelip son balgamını da atıyor. küfrederek kalkıp musluğu kapatıyorum iyice. tam yatağa geçiyorum başka bir hans alıyor lavaboyu... gece uyuyamıyorum yani. bunların yüzünden.
sabah da saat 8'de pimapen taktıran komşulardan balyoz ve matkap sesleri, karnı acıkan çocukların "aaaaaannnnneeee, aaaannnneeee..." den oluşan sonsuz kombinasyonlu bağırtıları ile cabelleniyorum... uyuyamıyorum...
-lan geçen kafeye gittim 20 lira verdim yeminle.
+git o paraya meyve al ye.
-sonra arkadaşlarla kebapçıya gittik 15 lira da ordan.
+o paraya 1 kilo et al ye.
-kebapçıdan çıktık bowlinge 14 lira da ordan.
+o paraya ekmek al ye.
-sonra taksiyle eve geldim 12 lira da ordan.
+o paraya et alınır. al ye.
-ismet.
+ha?
-yarramıyeoooooo.
kendisinin ''kahve içer misin'' sorusuna olumlu yanıt verdiğinizde ''e hadi bana da bi sade yap'' diye ekleyen üçkağıtçı versiyonları mevcuttur bunların.
öğlen saatlerinde salonda kitap okurken bırakıp odanıza ders çalışmaya gittiğinizde akşama doğru odanızdan çıkıp ne yapıyor diye yanına gittiğinizde karanlıkta, kitapla arasındali mesafe 3cm olmak koşuluyla kitap okumaya devam ederken bulabileceğiniz candost. Karanlıkta ben onu göremezken o o kitabı nasıl okuyordu hala anlamış değilim *