insan gerçek aşktan kaçamıyordu işte... ne kadar isterse istesin bir kere gerçekten sevdiyse, hafızası silinmiş de olsa eğer gerçekse hissedilenler... elden birşey gelmiyordu.
muhteşem film.
bıkmadım, usanmadım izlemekten.
bir kaç saat önce izlediğim ve hala etkisinde olduğum muhteşem film.
anlatması zor gerçekten de, bugüne dek milyonlarca şey yazılıp söylenmiştir aşkla ilgili fakat bu film hepsinin üstüne bir sünger çekip adeta aşk budur kardeşim demiştir.
her sahnesi ayrı bir güzel ayrı bir anlamlıdır.
--spoiler--
sen tut en can alıcı yerinde kulağına bir fısılda, öyle bir şey olsun ki dünya yüzünden silinemez bir isim, bir yer; montaug! eh, o adamın hali duman artık! pıroses başarısız, anılar silinemedi, üstelik arada bir yerde saplanmış bir kıymık var. zaten filmin tüm esprisi burada.
--spoiler--
dahiyane bir yapıt. ve dahiyane bir pazarlama örneği sunmuş film. nasıl mı? eternal sunshine of the spotless mind demiş yazarı filme. biz de buram buram skopos ile çeşnileyerek demişiz ki; "sil baştan!" afişine de eblek bi jim carrey ve komik bir ikilinin buz üzerinde yatarken kuşbakışı çekilmiş bir fotosunu koymuşuz, düşünce baloncuğu yapıp bağlamışız jim carrey'e..
eh, carrey bu; maske bu; "liar liar" bu, bruce almighty'nin ta kendisi o.
dahiyane bir pazarlama ve dahiyane bir film; kurgusuyla, ismiyle, "lekesiz zihninin parlak gün ışığıyla"
ama kedimin de dediği gibi. hafızamızı sildirme şansımız maalesef şu günkü teknolojimizle yok. acı ise insanı olgunlaştıran bir gerçek. biber kadar gerçek.
jim carrey nin oyunculuğunun ispatı olan filmdir kanımca. peri masalı gibi film, lakin çağımıza uydurulmuş, beyne komutlar veren bir peri masalı.. ne yazık ki kalbe verememiş bu komutları.. olacakların önüne geçilemiyor..
hani bazı anlar vardır ya; istediğiniz kadar çabalarsanız çabalayın, güç sarfedin bazı şeyler sizin kontrolünüz dışı gelişiyor.. derler ya eskiler 'olacağı varsa olur' diye. işte o cinsten bir film bu.. 'gerçek kişi'nin simgesi gibi..
en başta senaryosu ve kurgusuyla gerçekten haklı bir başarı elde eden, jim carey'i farklı rollerde de başarılı olarak izleyebileceğimizi gösteren,kate winslet'ın daha ne kadar şirin olabileceğini gözlerimizin önüne seren,son dönemlerin en başarılı çalışmalarından bir tanecik film.
2000 li yılların sinema başyapıtlarından bir tanesi.. filmde hayran olunacak o kadar çok şey var ki.. jim carrey in çocukluk yıllarını anımsama sahneleri hem güldürüyor, hem de hüzünlendiriyor insanı.. sanırım bu kadarı bile yeterli..
gösterime girdiğinde tiki gençliğin "itörnıl sanşayynı izlicaaam" diye sadece ismi ağızlarını yayarak konuşmalarına müsait olduğundan salonları doldurduğu, sonra bişey anlamadan çıktığı film. öyle dikine çubuk kraker yer gibi telaffuz etmekle olmuyor ağır gelir size bu film.
yani diyecek kelime bulamıyorum. allahım kabus ötesi bir film resmen. yürümediyse yüremez yani. sen git hafızanı sildir. sonra git yine aynı insana aşık ol. (bkz: oha) (bkz: beyninden silebilirsin ama kalbinden?) git allasen hatırlamadığım seyin kalbimde ne işi var? aşk değilki bu direk aptallık. filmin bu kadar kişi tarafından beğenilmesi ise sadece insanın ona sevdiği bir insanı, hatırlatan herseyi sevmesi ölmesi bayılması ile açıklanabilir. başka da bişey yok.
edit: niye eksi oy niye? ben sevmedim oh. açık konusmayı çok severim. kötü işte cok kötü.
aşmış, süper ötesi, şiddetle tavsiye edilesi ve beni bayağı bir süre düşünmeye teşvik eden filmdir, o kadar dua ettimki öyle bir klinik gerçekten olsa şu uludağ üniversitesinde geçirdiğim 3 yılı beynimden silse gerçekten hiç birşey kaybetmezdim tam aksine bu işlemi yapan doktorun elini ayağını öperdim.
film çok önemli bir mesaj veriyor: ''unutmak sıfırlanmak değil, eksiye düşmek!'' yani insan birini unutunca, onunla birlikte olduğu zamanları hiç yaşamamış gibi olmuyor. insanların bugüne kadar düşüğü yanılgının ''unutmak'' olduğunu açıkça gözler önüne seren bir film bence eternal sunshine of spotless mind.
insan ne yaşarsa yaşasın, çektiği acıların da, ümitlerin de telafisinin o günleri zihninden atmaktan değil, onları kabul edip baş tacı etmekten geçtiğinin bilinçaltında kurulan senaryo ile anlatımı açıkçası filmi diğer yapımlardan oldukça ayrı bir yere koyuyor. yönetmen bunun ayrımını daha da iyi belirtebilmek için, filmin sonunda doktora aşık olan sekreter kızı başarılı bir şekilde filmin merkezine sokmuş. onun unutmaktan gördüğü zararın farkına varıp, bu tedaviden medet uman hastalara gizli raporlarını geri göndermesi kurgunun anlatımı başarılı bir yörüngeye oturtmasına bir hayli yardımcı olmuş. kesinlikle izlenmesi gerektiğini düşündüğüm bir yapım.
Jim Carrey, Kate Winslet, Kirsten Dunst, Elijah Wood&;un oynadığı, en iyi Özgün Senaryo Oscar Ödülü sahibi film dir.anlamlar içeren bir film. Clementine;in Joel;i zihninden sildirmesiyle Joel de aynı yöntemi uygulatmaya ,yaptırmaya karar verir ve silme sırasında yaşanılan ilişkiye, daha da önemlisi anılardan kopmanın zorluğuna şahit oluruz. Bu periyodun bu kadar acı verici olması insanın kendi anılarına kıyamaması mı yoksa sevgilisini hala deliler gibi seviyor olması mıdır?
izleyenleri farklı boyuta götüren ,aşkın felsefi yanını da düşündüren filmdir.
charlie kaufmann'ın senaryosunu yazıp, michel gondry'nin yönettiği, everybody's gotta learn sometimes adında mükemmel bir soundtrack'e sahip olan, başrollerinde jim carrey ve kate winslet'ın oynadığı, 26 mayıs 2006'da çeviri biraz tuhaf olsa da 'sil baştan' ismiyle ülkemizde gösterime giren, j,m carrey'nin başarısının komediyle sınırlı kalmadığını kanıtlayan film.
