film güzel ama hakkında koparılan yaygarayı hak ediyor mu orası tartışmaya açıktır bence. filme bayıldım; çok harika, çok romantik diyen birisi gerçekten güzel aşk filmlerini izlememiş demektir. Zaten bu filmin sempatizan kadrosu üç aşağı beş yukarı bellidir, romantik komedi hastası kızlar, bu kızlara hasta olup onlara iyi gözükmeye çalışan erkekler. konu güzel oyunculuklar ve soundtrack nefis ama bunlara rağmen bence bir başyapıt değil, 7/10 lik bir film.
bazı bölümlerindeki repliklerinin filmden büyük olduğunu düşündüğüm film. sinematografik bir şey yok, durumlar genelde diyologlar üzerinden anlatılıyor, film kareleriyle değil. ama yine de seviyorum bu filmi.
1."Beni daha derine sakla. Beni utancına sakla."
insan utançlarını, zihninin tavanarasına, tozlu eşyalarının arasına atar, kimse bulamasın diye. zavallı joel, Clementine'yi ele geçmemiş bir yere utancına saklamak zorunda kalıyor.
2.Alıntılardan hoşlanırmısın, Howard?
- Ne demek istiyorsun?
- Ünlü şairler mesela?
- Bence insana ilham veriyorlar ve senin de hoşlanabileceğini düşündüğüm bir şiire rastladım.
- Duymak isterim.
- Bir tanesi şöyle. "Unutkanlar şanslıdır...Çünkü hatalarının derdini çekmezler"
- Nietzsche, değil mi?
- Evet, öyle.
- Sana bilmediğin bir şeyi söyleyebileceğimi sanmıştım.
- Hayır, güzel bir alıntı.
- ikimizin de bilmesi hoşuma gitti.
- bir tane daha var.
- Pope Alexander'ın. Şöyle...
- Alexander Pope mu?
- Evet.
- Evet. Kahretsin.
- Şimdi aklıma geldi.
- Kendime Pope Alexander deyip aptal gibi görünmemeyi tembihlemiştim,sonra da kalıp öyle dedim.
- O kadar da büyütme. Çok tatlısın.
- Şöyle bir şeydi, "Ne mutludur suçsuz bakirenin dostları, Unutulan dünyadan, dünya unuturken. Lekesiz zihnin sonsuz ışığını. Her dua kabul olunmuş ve her istek bırakılmış."
- Koskocaman bir fil olmak istiyorum...Onun gibi kocaman hortumu olan.
3. Bence insanlar çocukların ne kadar yalnız olduğunu anlamıyorlar. Sanki hiçbir önemin yokmuş gibi. sekiz yaşındayken oyuncaklarım vardı, bebeklerim vardı. En sevdiğim bebek Clementine dediğim çirkin bir bebekti. Ona "sen çirkin olamazsın güzel ol" diye bağırırdım.
- Çok ilginç.
- Sanki onu değiştirebilirsem, ben de değişecekmişim gibi.
--spoiler--
gecenin bir yarısı tekrardan izlediğim,tekrardan beni hüzne boğan filmdir.
ne kadar silmeye çalışırsan çalış, elbet bir gün o ,yine senin karşına çıkacaktır . ve yinede onca hissettiğin kötü duyguya rağmen yine onda sevilecek bir şeyler bulursun,saplanmışsındır bırakamazsın istesende...
bu filmi izliyipte etkilenmeyen tek ben miyim bilmiyorum ama sıradan bir film gece zaman geçirmek için izledim hoş vakit geçirdim ama bu kadar.neden bu kadar abarttılar çözemedim.
2 gün içinde 2 defa izledigim film. izledigim en muhteşem psikolojik dram filmiydi. jim carrey tarzının dışında cokta güzel karamsar ve bitkin adamı canlandırmış. Özellikle yeni ayrılıklar yaşamış kişilerin öncelikli izlemesi gereken bir film. Filmin başını kesinlikle dikkatli izlemeniz gerekiyor yoksa kafanız hep filmin başında kalıyor. Tek kelimeyle muhteşem.
şimdilerde özlemim olan bir hal, ki aynı isimdeki filmde kullanılan o acılara şifa gibi gözüken zihin resetleyen makinenin icadını dört gözle beklemedeyim...