minare şeklinde kolonya.
beyaz mum ve kibrit.
arkası resimli yuvarlak küçük aynalar ve tabiki plastik taraklar.
tepside tutulup kilo ile satılan müşterinin getirdiği kaba konan yada plastik torbaya konulan yoğurt.
madalyaya benzeyen bir ambalajla kaplı çikolata satılırdı. ne fiyakalıydı amk. olimpiyatta 100m şampiyonu olmuşsunda, madalyanı yiyiyormuşsun hissi verirdi. yani bana öyle gelirdi, bir bana öyle gelmezdi değil mi?
hacı bakkallarda enteresan ve bir başka bakkal da bulma ihtimalin olmayan ğeylere raslardık.
niyet çekebileceğiniz kutular vardı
fırıldak gibi dönen topaçlar.
leblebi tozu vb.
torpil, füze, kız kaçıran gibi erkeklerin aklını başından alan ateşlemeli oyuncaklardı. kimisinin elinde patladı, kimisinin yüzüne geldi ama hala unutulmadılar.
açık bisküvi. kutudan paran kadar verirdi bakkal ve o bisküviler gerçekten çok kaliteliydi bugünkülere bakınca. dolgun kıvam, lezzet ve yoğun süt kokusu.