amaçsızca nedensizce kaçacak delik aramak
kötü bi ayrılık olmasa bile her zaman kaçma isteği uyandırır
göz göze gelindiği anda herşey yavaşlar etraf buğulu bir hal
hiç bişey yapmadan tınlamadan geçip gittiğinde ise gözlerin önüne beyaz fonda kalın puntolarla siyah bir loser yazısı gelir.
ilişkinin bitme şekline göre tavır değişir.
eğer kalbinizde bazı şeyler bitmediyse, birkaç gün mide ağrısı yaşarsınız
arasam mı? keşke selam verseydim vs. gibi binlerce vicdan azabı düşüncelere dalarsınız.
birkaç hafta içinde o "eski" olan kişi, eski anıların arasında yerini alır.
kişiden kişiye değişir uyandırdığı duygu . pişmanlık , özlem , sevin , heyecan veya umursamazlık . umuramazlık durumunda eski sevgili tamamen bitmiştir bir anlam ifade etmez .
bugün bir cafede tek başıma oturup sigara yasağına dellenirken, içeri girip hesap ödemek için kalkıp mekanı terk etmek üzereyken göz göze geldik. sarıldık, aval aval güldük. gel dedi bahçede bir sigara içelim. içtik. konuştuk. sessizce baktık birbirimize eskileri açmadan. 4 yıl olmuştu görmeyeli. değişikti. herhangi bir eski sevgili değildi, hala cüzdanımda yazdığı bir kaç küçük notu taşıdığımdı o, lisedeyken sınıf arkadaşımdı, o yıllarda sevmiştim ben onu. şimdi durgundu. sonra biraz yürüdük sahilde. kolu koluma değdi, ama ürpermedim. geçmişti artık. ama geçen zaman mıydı ya da bizden mi geçmişti bir şeylerin hevesi eminim o da bilmiyordu. burdayım artık dedi, görüşelim. görüşücez. güzel olucak yıllar sonra beraber çay içip, eskisi gibi gülebilmek. çok değerliydi o benim için ve yıllar sonra bugün tekrar görünce anladım değerinden hiç bir şey kaybetmediğini.
(bkz: bsg dedirten başlıklar)
annenin karşısında hıçkırarak ağlamaya bile sebebiyet verebilecek olaydır. nasıl acıtır *anlatılamaz. hele bir de sizi hiç tanımıyormuşçasına davrandıysa gel de ağlama yolun ortasında. *
-ilker değil mi kız şu?(dürtüklemek ve parmakla göstermek)
-has..tir...(arkadaş(!)ına pis pis bakmak)
-ben naapiim be,aaaa!
(içses)sıçtım bari sıvıyım.
ilk sevgilimle karşılaştım bugün ve ayrılma sebebimiz; altı yıl önce onun benimle oturup çay içip sohbet etmesi talebine karşılık, benim bisiklet sürecem cevabını vermemdi.
neyse okula gitmek için evden çıkmışım otobüs duraklarına doğru gidiyorum. karşıdan karşıya geçmek üzereyken katil bir minibüs şöförü geliyor. yolun kenarında beklediğim için beni müşteri sanarak önümde duruyor ve kapıyı açıyor. bir süre minübüsün içindeki kızları kesiyorum. o sırada şöför höykürüyor:
ş: binsene hemşerim.
v: (noluyo lan)niye?
ş: binmeyecek misin? (şöför net cevap isteyen bir amca. hemen cevap veriyorum)
v: yooo.
ş: e ne yolun kenarında bekliyorsun o zaman aminiyum?
v: (aminiyum ne lan yanlış mı duydum?) karşıya geçecem.
ş: git başka yerden geç karşıya, hasta mısın nesin?
cevap verilmez. çünkü minibüs şöförü amcaların yanında sopa taşıma ihtimali göz ardı edilemez. (hoş sopa taşımasada gözüm kesmedi herifi) otobüs durağına gidilir. arkası dönük bir kız durakta otobüs beklemektedir. ondan başka da kimse yoktur durakta. (o esnada kayserimizde 1 ağustosta hizmete başlayacak olan tramvay test sürüşü yapmaktadır üstünde de 1 ağustosta başlıyor yazmaktadır) bir anda diyalog başlar:
a.d.k: arkası dönük kız
e.s : eski sevgili
a.d.k: (bana dönerek) hele şükür başlıyor artık.
v: ....
a.d.k: aaa vendetta!
v: aaa a.d.k!
(buradan itibaren a.d.k = e.s)
bir anda bünyeyi heyecan basar. ilk defa eski sevgiliyle karşılaşılmaktadır. normal insanlar acaba eski sevgiliyle karşılaşsa ne yapar diye hemen düşünülmeye başlanır. beyninizden kahbe mi desem, merhaba canım mı desem, naber zilli mi desem diye farklı alternatifler geçmektedir. ama sessizliği o bozar. napıyorsun, nasılsın diyerek sohbete başlar. üniversiteye bir işini halletmeye gittiğini söyler. otobüs gelir, binilir, üniversiteye gelinir, otobüsten inilir. bünyeyi tekrar bir heyecan silsilesi kaplar. nasıl ayrılsam lan? kendine iyi bak mı desem? bisikletime aşığım lahhnnnn seviyorum onu mu desem diye düşünürken sessizliği yine o bozar. işin yoksa 1 saat sonra buluşalım bir çay içelim mi der. kabul edilir. 1 saat sonra buluşulur.
kampüs içindeki bir kafeye gidilir. kendisi gordon blue yemek istediğini söyler. (hani çay demiştin lahn!!) bir masaya oturulur. centilmen erkek ayağına kasaya gidilir. iki tane kordon gulüüğğ denir. kasadaki ablayla yaklaşık 30 saniye birbirimize möl möl bakarız. * (ayrıca yediğimizde bildiğin tavuk lan öyle alengilli isim koymaya ne gerek?) gordon blue mi der. ve beni rahatlatır. para ödenir, ben masanıza göndereceğim der. eski sevgilinin masasına tam oturacakken ilk darbe eski sevgiliden gelir:
e.s: dur oturma. sen şimdi sigara içersin yemeğin üstüne. içeride yasaktır dışarı oturalım.
bünye düşünce fırtınasına tutulur. olum sigara içtiğimi biliyor lan diye. yemekler yenilir, sigaralar içilir, yaklaşık 3-4 saat harika muhabbetin arkasından öldürücü darbe gelir:
e.s: vendetta şu anda yan masada harika bir bisiklet olsa, bisiklet sürmeyi mi tercih edersin beni mi?
v: (lan buna ne cevap verilir? senide mi sürecem? seni tercih ederim desem hala onu sevdiğimi mi düşünür diye akıldan geçirilirken bir anda) tabiki seni.
e.s: yaa muhabbetin çok sardı. ama eve geç kalıyorum. biz çocuklukta hatalar yaptık anlaşılan. tekrardan görüşmek isterim seninle.
v: (aminiyummmmmmm minibüs şöförü, yuppi) çok sevinirim.
e.s: benden sonra kaç kişiyle çıktın?
v: iki. (lahnnnnnnn yedi o yediiiiiii. ama laf ağızdan çıkmıştır bir kez.)
e.s: yanlış anlama öylesine sordum. neyse facebookta beni eklersin.
v: ya feynsbukta neymiş, telefon numaranı versene.
e.s: henüz bisiklet aşkından vazgeçtiğinden emin değilim, emin olunca vereceğim.
hemen arkasından harika bir gülücük yaparak kalkar, öper ve gider.
peki bütün bunlar neden anlatıldı sana sayın okuyucu? çünkü eski sevgilinin facebooktaki arkadaş listesi didik didik edilirken daha önceden çıkmış olduğun 3 kişi arkadaş listesinde görülür, çıktığın başka bir insanın en samimi arkadaşı arkadaş listesindedir. dört eski sevgili ile iletişime geçme potansiyeli keşfedilir. ağzından kaçırdığın iki sözcük ona göre yalan olacaktır. affedilmeyecektir.
velhasılı kelam 2 saattir açık facebookta add to her friend yazısına mausu sürükleyip sürükleyip çekmekteyim. bir karara varabilmiş değilim.
eğer hala sevgili'nizse, parça parça etrafa dağılmaktır.
yolda karşılaştık. insanın kalbi nasıl ağzında atabilir, öğrendim. bir adam, bir kadının canını ne kadar yakabilir, öğrendim. sesin kulağıma değince, duyabiliyor olmaktan nefret ettim.
gözün gözüme dolandı, düşeyazdım. iki yıl. iki yıl sonra unuttuğumu sandığım bir şeyi hatırlamak, ömrümden ömür götürdü. bakışların hep mi böyleydi? boş. bomboş. bakışlarını ne çok özlemişim. sesin ne güzel. kaybettikten sonra, varlığın değeri böyle batıyormuş demek ki insanın içine.
sakalların uzamış. zayıflamışsın da. yüzün küçücük kalmış. gözlerin kocaman, gözlerime sığmamış. zaman yüzünde yürümüş, sana izleri kalmış. iki yıl, iki asır gibi geçmiş. sevmişsin, sevilmişsin. terkedilmişsin bir de. adımı ağzına almamışsın hiç. oysa adımı ne çok severdin.
''böyle olsun istememiştim ben'' dedin ya durduk yere; sol yanım acıdı durduğu yerde. ellerimi seviver istedim yine. sarılıver tüm kalbinle. olmaz ya; ben yine de diledim, belki olur diye.
yan yana öylece dikildik. ''seni özledim'' dedin; güldüm. ''hem de çok'' dedin; yine güldüm. ''hani çok güzel bir şey olunca herkese söylemek istersin ya, sana söyleyemeyince, hep eksik, hep yarım bir mutluluk'' dedin. bu sefer gülemedim.
artık gitmeliyim. yüzüne bakmaya halim kalmadı. ''hoşçakal'' dedim; hoşça kalamamışsın oysa, farkettim. '' sen de kendine iyi bak'' dedin. sensiz nasıl olacaksa o? ''olur'' dedim; ama olmaz, bildim.
yürüdüm. bir adımım, ötekini istemedi yanına. geri dönsem ya dedim, dönemedim. böylesi daha iyi.
eğer ayrılığınız farklı şehirlerdeyken gerçekleşmişse ve uzun süre karşılaşamadıysanız birbuçuk yıl gibi ve onu bir kenarda arkadaşlarınızı beklerken geçip gittiyse önünüzden (ama onun sizi görebilme ihtimalinin olmadığı)bakıp kalma durumudur, içinin acıması, derinlerde bir sızı, gözden damlayacak yaşlarınıza sebep olan durumdur. bütün gecenizi ağlayarak geçirebilirsiniz, keşke gitseydim yanına da konuşsaydık yada keşke karşı karşıya gelseydik bir kez sarılsaydım, öpseydim onu, elini tutsaydım dersiniz. bir an ben bunu mu sevmişim, ben bununla ayrılığmıza mı üzülmüşüm diye nefret etmeye çalışırsınız ama olmaz. kalp hala aynı ve his hala aynıdır. bir şarkı vardı bu durumu anlatan geçip gittin önümden sözlü falan ama hatırlamıyorum şu anda sözlerini. ben o anı tekrar yaşıyorum şimdi. bir daha göremedim seni ey eskimeyen sevgilim. uzaklarda bensiz bir yerlerde mutlu ol. . .
kanımca kişi sevgilisinden ayrıldıktan sonra hayatındaki iş,aşk,para üçgeni yolunda ise pek etkilemeyen karşılaşmadır.iş,aşk,para üçgeni boka sarmış insanlarda ise eski sevgili soğuk havada yenilen polis copu etkisi yaratır.*
eğer sevilmişse ya da aşk varsa işin içinde; selam vermek seçilir titreyerek ya da görmezlikten gelmeyi seçerek gidilir. her iki durumda da seçmediğinde kalır aklı insanın. selam verdiyse ' acaba vermese miydim? ', vermediyse ' keşke verse miydim' soruları beyni yer bitirir.
ayrıldığınızın üzerinden tam 1sene geçmişken,gece rüyanızda görüp hayırdır işallah üstüm mü açık kaldı yoksa var mı bu işte bir iş dediğiniz günün akşamı karşılaşırsınız.gördüğünüz an 1saniye içinde kafanızın içinde binbir tilki dolaşır 'acaba selam versem mi?' 'yok yaa vermeyeyim' derken gözgöze gelirsiniz. o, bir an kafasını çevirip gördüğünün farkına vardığı an tekrardan bakar gözlerinizin içine, eski sıcaklıkla parlar gözlerinin içi... öyle bir bakarsınız ki o gözlere anlamsızlığın en anlamlı haliyle ve çeviriverirsiniz kafanızı diğer yöne. o, geçip giderken son bir kez bakarsınız arkasından ve kanı çekilmiş vücudunuzun titremesini engellemekle uğraşırsınız sonrasında. telefonunuza baktığınızda bir mesaj görürsünüz. kayıtlı olmayan bir numaradandır, eski sevgilinin ta kendisindendir. görmemiş gibi yapmaktaki yeteneksizliğinizi yazmıştır size. o mesaja hiç bir zaman cevap verilmemelidir. eski sevgiliden ne dost,ne tost ne de post olmaz. evrenin size karşı oynadığı oyuna yenik düşmemektir önemli olan. 16 sayısının lanetidir belki de...