başka şehirlerde yaşıyoruz. bir sebepten ayrılmışız. ama biliyoruz ki ikimizde birbirimizi seviyoruz. bir dönem hiç görüşülmemiş ve kurban bayramı gelmiş, çatmış fakat memlekete gitmek gibi bir düşüncemiz yok. bayram gecesi ısrarlar, yalvartılar neticesinde yola çıkılır ve memlekete varılır.
ev şehir merkezinde ama kurban kesmeye köye gideceğiz. köy dediğimde şehire 5 dakika. sabah inince direkt köydeyiz. kurbanlar kesildi yenildi içildi saat 5 kalktık geldik evlere. kış ayı havalar erkenden kararıyor tabi. karadeniz, bayram, soğuk, sokaklarda allah ın kulu yok.
evde biraz oyalandıktan sonra hava almak için dışarı çıkılır, biraz memleketi dolaşayım, hani ufaktan da evlerinin oraya gideyim diye düşünülür. sonra birden bir arkadaş çıkar karşıdan. gereksiz lafa tutar. içinizden hadi işim var gidicem dersiniz. neyse ondan ayrılırken de beni oyaladın diye kızıarsınız.
hava karanlık, etrafta insan yok. boş boş yürürsünüz. yokuş aşağı inerken, karşıdan o nun geldiğini fark edersiniz. hiç beklenmedik bir anda hiç beklenmedik bir yerde. gözleriniz kararır önce. emin olmaya çalışırsınız. dizlerinizin bağı çözülür. o an dua etmeye başlarsınız. o an da orada olmanızı sağlayan başta aksilik gibi görünen herşeyden dolayı. o da sizi görür fakat yanında başkaları vardır. konuşamaz. yan yana geçer gidersiniz.
kaydadeğer birşey elde edemezsiniz belki. sonuçta konuşamadınız, dokunamadınız, bir şeyler ifade edemediniz. fakat anlarsınız ki bu aşk burada bitmemiştir. tüm bunları orada denk getirip o nu karşınıza hiç beklemediğiniz bir çıkaranın henüz bu aşkın bitmesine izin vermeyeceğini anlarsınız.
arkadaşla deniz kenarında muhabbet ederek yürürken karşıdan geleni önce birine benzetirsin, yaklaştıkça onun olduğunu anlarsın. arkadaşın da dürtmesiyle işin aslına varırsın. karşıdan gelirken göz göze gelirsin sonra gözünü kaydırırsın. o an flashbackler kafanda canlanır. o yanından geçip gittikten sonra arkana bakmak istersin ama bakamazsın. arkadaşın bakar ve onun buraya baktığını söyler.
öyle şeyler yazılır ki bu başlığın altına.. insanın bacakları titriyo heycandan ki bende eksik kalmadım anında benimsedim hareketi. sonrasında onu o'nlu günleri düşünmeler, iç geçirmeler, msj atar belki diye telefonun sesini açmalar, sürekli twitter'ına bakmalar belki bi şey yazar falan diye. öyle yani üzülüyo insan.
yüreğin güp güp diye karşılık vermesine sebep olan hede. başım gelmiştir. olay şöyle gelişmiştir.
bursa arapşükrü caddesinde yeni sevgilim ile el ele gezerken kafelerden birinde eski hatuncuğumu gördüm. aynen 180 derece olmak suretiyle geriye doğru marş yaptık. 5 dakika sonra gelen mesaj " gel gel yemiycem seni ". neyse efendim yanınızdaki insana göre kıskançlık durumunun baş gösterebileceği yada yanındaki insana göre sizdeki kıskançlık çanlarının çalabileceği durumlar oluşabilir. aman dikkattir.
çokça başıma gelen durum. ama 'eski' olduğu için normal şekilde hiç bir hareketim değişmeden yoluma devam ediyorum. öyle çoğu yazar gibi aklının onda kaldığını belli ettiğim bir kilitlenme söz konusu değil.
hep karşılaşmaktan korkuyordum, korktuğum herşey başıma gelicek ya. geldi işte..
bi yerde arkadaşımı bekliyordum. tam o esnada karşıdan elinde telefonla konuşarak önümden geçdi. "d" dedim, takmadı. tekrar "d?" dedim, yine iplemedi. bu sefer yüksek bi sesle "d!" dedim. etraftaki herkes bize bakınca durdu, arkasını döndü ve; "telefonla konuşuyorum, görmüyor musun!" dedi.
bense bu cevaba hiç bi şey diyemedim. sustum.. olduğum yere çivilendim ve ikinci kez ardından bakakaldım.
şimdi mi? şimdide oturmuş puding filan yiyiyorum, dr. oetker'den şaşmıyorum.
eğer karşılaşmak istiyorsanız asla gerçekleşmez. giyinip süslenip kendinizi iyi hissettiğiniz gün içinizden geçirirsiniz "keşke onunla karşılaşsam bugün beni görse" dersiniz. sevseniz de sevmeseniz de onun tekrar sizi görmesini, "ne kadar da güzel olmuş" diye düşünmesini istersiniz. bir de yanınızda yeni sevgiliniz varsa dünyanın en mutlu insanı sizsiniz. tabi ki bu gerçekleşmez. fakaaattt en paspal, bakımsız, moralsiz, piss bildiğin, kötü hissettiğiniz günde çat diye karşınıza çıkar bir de bonus olarak yanında sevgilisi falan olur. sonra sorarsın neden bu düzen böyle?? şansına..
onu görünce yaşanılanlar film şeridi gibi hafızadan hızlı bir akış yapar, akabinde eski sevgiliye verilen selam ve tokalaşırken ki heyecan, sanki vücuttaki bütün kan elinizde toplanmış gibidir. tokalaştığınız ele bakarsınız artık ellerin olmuştur. hızlı bir hal hatır faslı geçer aranızda bir tarafın sevgilisi veya ilgilendiği biri varsa konuşma orada biter fakat ikisi de yalnızsa acaba tekrar olabilir mi diye laf uzar ve görüşmeye tekrar başlanılır. *
Evlenmek üzere olan eski sevgiliyle karşılaşmak en kötüsüdür
-aa haydar naber?
-iyidir neriman senden naber?Nasılsın?,
-iyiyim ya napim nişanlandım evleniyorum.
-Yaa ne güzel (?_=^+)'^+=)
-Eveeeet! bu ayın 30unda nikahım var gelsene sende.
-Sikseler gelmem.
-Efendim?
-Yani işim var o gün yaaa çok isterdim de işte. Olmadı nikah şahidi yazdır konsepte uygun olsun.
-Anlamadım ne diyorsun Haydar?
-Boşanırsan ara beni.
Sanki saklanan, hissedilen şey bir anlık bakışmada anlatılabilecek gibi, hayatınız boyunca gözünüzden süzülen en manidar bakış atılır isteyerek ya da istemeden. Eğer ona kızgınsanız, o saniyede bile hissettirebilirsiniz. Biraz olsun insansa anlar ve huzuru kaçar. Kaçışı olmayan bir durumdur, zamanla alışılır, hatta ilk önce kötü olunsa bile sonra yan yana geçerken neşeli kahkahalar bile atılır. Durum sıradanlaştıkça duvarlar aşılır.
ilginç bir durum. geçen yaban ellerde ekmek parası peşinde koşarken başıma geldi. nasılsın deyince oğlum oldu diye yapıştırdım direk cevabı. hala çok pişmanım bu tezcanlı cevaptan.
Eve otobüsle dönen ted, herzaman indiği duraktan bir durak önce iner sebepsiz yere. belki kart a para yaptmıştır diye düşünür, hem de biraz yürümüş olurum diye hesap eder. bankamatikten eli boş dönen ted, bi sigara yakar, güneş gözlüğünü takar ve yola çıkar ki tam bu sırada köşeyi mavi bir peugeot döner, evet eski sevgilinin arabasıdır, ted mal gibi kalır oracıkta, eski sevgilinin gözlerine bakar, hüznü, kızgınlıgı, umutsuzluğu görür eski sevgilinin gözlerinde. saçları rüzgarda uçuşmakta, ted'in aklını başından almaktadır. eski sevgili yola bakar, tekrar ted'e bakar ve basıp gider.
ted'e ne mi olur?
mal gibi yolun ortasında öylece kalır, sigarasını bitirir, hızlı adımlarla eve gelir, bir bira açar, sigarasını yakar, tom waits'i playlist e sürükler ve bu entry i girer.
az önce başıma gelen, beni oldukça sevindiren hadise.
arkadaşlarla buluşmaya giderken her zaman çıktığım sokaktan bir sokak arkadan çıktım. çünkü herazaman ki çıktığım sokakta kazı çalışması vardı. bir elim direksiyonda diğer elim camdan dışarıda cistak cistak giderken yaya olan eski sevgiliyi gördüm. arabanın içinde kasılamaya başladım hava bin 500. hala mal gibi yalak saçları ağzında sigarası gözünde zencilerden aldığı güneş gözlükleri. bakışlarımla ezerek ona bakarım ve gaza yüklenerek basar giderim.
bana ne mi olur?
basıp giderim arkadaşlarımın yanına başımdan geçenleri anlatır arkadaşlarla dalga geçeriz. daha sonra sözlüğe girer tesadüfen bu başlığı görürüm ve entry girerim.