Acı...
O bir hançerdir, keskin mi keskin! Bugün de bizi deşer, altı ay sonra da;ta ki yenisine kadar.
Güvensizlik...
Artık karşınızdaki doğru kişi olup olmadığından bile min değilsinizdir. Oysa belki de doğru olan o'dur.
iyi yanı hiç mi yok peki?
var tabi hepsi de küçük ayrıntılarda gizli. örnek: ayakkabı bağcığını fiyonk yapabiliyorum artık:D
unutulmayan öğrenmelerdir...
sevmeyi; saatlerce konuşmayı ve düşünmeyi; ılık bir yağmurla gelen güz gibi beklemeyi; özlemeyi, tekrar özlemeyi; birlikte kurulan hayallerin ortasında kaybolmayı öğrendim.
insanın kişiliğinde olmayan bir şeyi yapmasını istediğinizde sizi seviyorsa kendini zorlayıp bunu yapacağını, ancak bir süre sonra yine özüne döneceğini öğrendim. bu yüzden karşınızdaki insana bakın o sevmediğiniz huy neyse hep orada olacak. göze alabiliyorsanız devam ama ben bunu değiştiririm diye yürütüyorsanız o ilişkiyi hiç umut beslemeyein.
gider ayak referans mektubu bırakabilecek insan olduğunu öğrenmek
+neden?
-ya bi sebebi yok.sen zeki,kültürlü,anlayışlı birisin ama mesele bu değil işte!(burası yeni ilişkiler için referans mektubu kısmı)
+haaa "bi kusuru yok,dört dörtlük ama ihtiyaçtan satıyorum." diyosun.
eğer koca kafalı ve aşka peşinde koşan bir kadınsanız bi .kim öğrenilmez. her defasında o sağ omuzdaki melek dinlenir her seferinde o omuz kırılmak istenir ama namümkün. her yeni sevgilide şapşal aşık mode: on.
eski sevgililer kişinin hayatında şüphesiz çok önemli rol oynar. ama burdaki eski sevgiliden kasıt 2-3 haftalık yapmacık sevgililerden değil. hani hayatının merkezine koyduğun, kendinden çok onu düşündüğün sevgililerdir.
bu eski sevgililerden gerçekten çok şey öğrenilir.
ben ilk defa ihaneti gördüm onun gözlerinde. ihaneti tanıdım. yabancı bir kelimeydi bana "ihanet". zira ne birine ne kendime ihanet etmişliğim vardı. ihanete uğramışlığım da yoktu. fakat öylesine can yakan bir şeymiş ki sonradan öğreniyorsun.
işte bu kelimeyi bana sen öğretmiştin sevgili. uygulamalı olarak hemde. yalanlar diyarının maskesini düşüren bir şeymiş. ihanet. yalanlar diyarındaki tek gerçeklikmiş "ihanet".
sevgi... yalanmış.
başka birine güvenmek... yalanmış.
aşk... o da yalanmış.
ihanet... işte bu can alıcı bir gerçekmiş.
inanıyorsun birine. dudaklarından boşalan iki-üç sevgi içerikli kelimesine;
hayatını o yönlendirmeye başlarmış ona güvenince;
ipin ucunu kaçırdığındaysa; iş işten çoktan geçmiş, ipler onun elinde, sense onun garip bir kuklası oluverirmişsin.
ihanetin bedelini sen ödüyormuşsun halbuki.
akan göz yaşlarınla, kırık kalbinle, yitirilmiş hayallerinle...
senin işlemediğin bir suçun cezasını sen ödüyormuşsun. seni aklayabilcek bir yargı sistemi de yokmuş. paşa paşa çekiyormuşsun cezanın bedelini.
şimdi bana bakamadığın gözlerinde gördüm bu ihaneti sevgili. hani o bana yaptıklarını anla diye içine içine baktığım ve senin durmadan kaçırdığın gözlerinde...
sen öğrettin bana "ihaneti", "yalan söylemeyi", "yalandan sevmeyi" ve bunların acılarını. ama merak etme ben bunları kimseye öğretmeyeceğim. belki de senin öğrettiğin kişilerin (!) yaralarını sarmaya çalışacağım. veya bir başkasının başkasına öğrettiklerini yıkmaya.
unutma ihanet sendeyse, sadakat bende;
yalan sendeyse, tüm gerçekler bende;
sevginin zehri sendeyse, panzehiri bende;
ama sana inanan ve ihanete uğrayan kalbim hala sende...
- sevgi ve aşk kelimelerinin çok kolay kullanılabildiği.
- birini kendinize bağladığınızda, onun gözlerinide bağlayabildiğinizi.
- ailenin sevgiliden önce geleceği.
- insanların hisleriyle oynamanın ne kadar kolay olabildiği.
- kul hakkı denen kavramı bazılarının hiç bilmediği.
- kendi çektiği acısı yüzünden başkasından intikam aldığını sanması.*
- aşk meşk işlerinde çok temkinli olunması gerektiği.