bir gecede bir öfkeyle kapılardan camlardan küfrede küfrede atılır herşey. en son eline o gelir. bir zamanlar üzerine kendi parfümünü sıkarak doğum günü hediyesi olarak verdiği o forma. atmakla atmamak arasında kalınan o forma öyle bir dağıtır ki insanı dizlerinin kuvveti kaybolur ve sendeleyiverirsin. cığlık çığlığa kalırsın. gözlerinden akan damla değildir. tarifi yoktur o gözyaşının. kıyamazsın atmaya. formayı her gördüğünde kırk kere yıkanmış olsada içine çeke çeke koklarsın. onu hissedersin. onu koklarsın. o gunu hatırlar, gidilen o maçı sonrasında taksimde deliler gibi eğlendiğini sonrasını hatırlarsın. sonra hangi tarihti ya dersin kendine. boşver gecti gitti dersin hemen devamında. iki yıl geçti aradan nerde o forma şimdi bilmiyorum ama atmaya kıyamadım tek sey o oldu.
havaalanında ayrılırken size bir sigara tabakalığı içinde, arasında 1. ayınızı kutladığınızda yatağınıza döktüğü gül yapraklarının olduğu, satırları yazarken gözyaşı döktüğünü ispat eden veda mektubu. ve bunun üstüne 1 yıl boyunca hiç görmeden, sesini duymadan beklediğin zamanlar.
atılmalıdır. eski mazide kalmalıdır, ne kendinizi üzmeye hakkınız var, ne de aşkı sündürmeye. bırakın gittiyse gitti, bittiyse bitti. her şey bitecek sonunda, evlensen çoluk çocuğa karışsan bile ölüm var hem, niye böyle düşünmüyorsun? at onları, kurtul lan. hayat senin hayatın, ebemin değil.