bir zamanlar yediği içtiği ayrı gitmeyen arkadaşlarından bir zaman sonra sıkılan ya da dengi olmadığı düşüncesine kapılarak veya geçmişe bir sünger çekme ihtiyacı duyarak bir noktadan sonra yollarını ayırmayı kendisi için daha doğru olduğuna inanan insandır.
bu insan aynı zamanda hbbia, yani namı diğer hicbiseyebosunaiclenmeyenadam dır. herkesden beklerdim de ondan beklemezdim. siz bilmezsiniz onunla ilk gençliğimiz beraber geçti sayılır. aynı mahallenin çocuğuyuz, ikimiz de ünalanlıyız. lise son zamanlarımız, bıyıklarımız daha yeni yeni terlemeye başlamış. o, ben, sütoğlan bir de keş. böyle bir eküriydik işte. gezer, tozar sonra da o ağaçın altı çay bahçesine takılır, açıkınca da lahmacun, pide yer gelen geçen tüm kızları, özellikle de kendisi gibi kankisiyle gelen kızlar varsa dikizleyip, kesmeye bayılırdık. belli başlı tek işimiz buydu. dünya üzerinde bundan önemli daha başka ne olabilirdi ki?
biraz cebimiz para gördüğünde ise tekelciden bira ve cetosları alıp, arabayı da e5 in kenarına çeker ve aşk meşk ve manita ızdırabından isyanlarda olan yüreğimizin ateşini kah sohbet ederek kah son ses müziğimizin ritmine uygun olarak halay çekerek, yani kısıtlı olan bira stoğumuzdan maksimum faydayı elde edecek şekilde geçici de olsa bir süreliğine sündürmeye çalışırdık. bu habibi ibnesi o zamanlar izmirli bir kıza fena yanıktı. hatta " seviyorum seni, ulan seher " diye ağaca kafa atmışlığı bile var. içtiği de fazla bir şey değil ha, üç yudum içer sonra da gaz yapıyo diye gerisine dokunmazdı. tabi nimeti ziyan etmek doğru olmayacağından gerisini biz içerdik. ama izmirli o seher ona yar olmadı. gitti esmer güzeli doğulu bir galericiye vardı. belki de ondan böyle hafif izmirli bayanlara ve kürtlere takık kaldı, kimbilir.
neyse böyleyken böyle. bizim lafmacun ve pide merakımızdan olsa gerek bu habibi gitgide pideci rahmet ağbiyle işi pişirdi mi nedir ufaktan ufaktan bizden kopmaya başladı, tam bir dindoş olup çıktı. sonra ara ara görüşmeye devam ettiysek de artık eskisi kadar arayıp sorduğu yoktu, hayırsızın.
neyse bi yerlerden duyduk bu hayırsız holding mi ne yapmış, varalım bir hayırlı olsuna gidelim dedik. hem ziyaret eder hem de dindoş sakalının ucundan azcık çeker, eski dostları unutmak delikanlılığın kitabına uymaz, bunu da bu sakalına küpe yap deyip hep birlikte güler eyleşiriz diye sürpriz yapalım dedik, sorduk soruşturduk bulduk vardık yanına. daha bırak sakal çekmeyi, biz enseye tokat, göte parmak faslını bitirmeden bu habibi bi kızardı, bi bozardı " ya yapmayın çocuklar burası yeri değil, bakın yanlış anlayacaklar " falan filan diye kekelemeye başladı, eli ayağı dolaştı. biz anladık ama holdig, para işleri habibi yi bozmuştu. o eski habibi yoktu artık. neyse biz de onu fazla utandırmadan, bize müsade deyip kalktık. kapıya kadar uğurlayıp, şöförlü limuzunini teklif ettiyse de kabul etmedik. içimiz bir daha paraya pula, şana şöhrete kaptırmanın acısıyla cız ederken, en yakın tekel bayinin yolunu tuttuk.
ulan habibi değer miydi be. bu muhabbeti bu paraya pula değiştiğine değdi mi be?