2 gün önce yazısını okuduğum köşe yazarı falan filan her ne ise. yazıdan bi kaç cümle aktarmak istiyorum. ha bu arada konu brad pitt, jeniffer aniston ve kıskançlık falan;
-Bradley ( anistonun erkek arkadaşıymış bu zat )janti bi erkek. arabanın kapısnı açıyor. Aniston binerken tişörtü sıyrılmış, jeaniyle tişörtü arasında kalan bedeni gözüküyor ( vay babam vaay link versene ) Diri ve güzel bir kadın bedeni görülüyor ( gözlem gücüne hayran kaldım ben burda ) Sanki fotoğrafçılara poz vermiyor, onlar aracılığıyla bir başkasına mesaj gönderiyor ( ahahahahaha burda bi an -jeniifer beni aradı meğer bana mesaj gönderiyormuş- dicek sandım )
Bu mu abi? Koskoca gazetenin genel yayın yönetmenisin bu mu yani olayın? yazının asıl olayı kıskançlıkmış. Ben ki magazin sayfalarına kapalı gözle bile bakmayan adamım, düzgün bi yazı okumak için açıyorum gazeteyi, en baş köşede bu adam dünya çapında magazincilik oynuyor. Tamam ben de biliyorum okumak zorunda olmadığımı ama ben o herifin istila ettiği köşede aklı selim birinin düzgün yazılarını okumak istiyorum. Ha diceksin ki o adam h.sonları öyle magazin yazıyo h.içi ülke sorunları. Hee gördük ne güzel değindiğini ülke sorunlarına. Şimdiye kadar okuduğum köşe yazarları içinde en fazla şeyi anlatıyor gözüküp aslında hiç bi bok anlatmayan bi bu adam var.
Bugün imralı'da hareket var başlıklı yazısında Abdullah Öcalan'ın yapacağı bir açıklamayla ilgili görüşlerini dile getirmiş yazar. Özellikle bu bölüm benim çok ilgimi çekti.
yüzünde nur kalmamış adam. çıplak kral'ın hikayesinde ki gibi biri bu adama söylesin yahu. kimse yoksa ben söyleyeceğim.
hey ertuğrul evet evet sen. yeni nesil senden nefret ediyor bunu bil. başında olduğun medyanın yalan yanlış haberlerinden bıktı bu gençlik. yeter artık in o koltuktan.
iyi niyetine güvendiğim yazar. bu adam sürekli doğru olanı yazmaya kasmıyor. deneysel yazılar yazıyor. farklı görüşleri sentezlemeye çalışıyor. uzlaştırıcı olmaya çalışıyor. taraftar bir yazar değil. o yüzden seviyorum. zaten bildiğim doğruları yazan yazara gerek yok. okuyunca bana farklı bir bakış açısı ile baktırabilecek yazarı okurum. bir bekir çoşkun'un ya da muhafazakar gazetedeki yazarın ne yazacağı ilk cümlesinden bellidir, sonuna kadar okumaya gerek yok. ama ertuğrul özkök her zaman sürprizler yapar.
elinde bir çift bile küreği olmayan, yelkeni şişirmenin tek yolunu esmekte olan rüzgarı yakalamakta gören omurgasızların dünyasında başköşeyi müthiş işbilir tavrıyla kapmış amiral geminin kaptanı. '80 öncesi deniz'lerin safında olmuş bu adamın, uzunca bir süredir plazasında kurulduğu başköşesinden döktürdüğü sikko yazılara alışmıştık da, "aman hacım evren'i asmayalım"a vardırınca işi, haliyle küfür de düştü dilimize. geçmişte aynı mümküne omuz verdiği denizler mezarında ters döndü mü, bilinmez. ama bu acar bünye daha çook kafa açacak. orası kesin.
belli bir stili vardır onun dışına çıkmaz. bir olay gündeme bomba gibi düştü mü astını astarını araştırmadan zehir zemberek yazar tek taraflı bakar, ertesi gün biraz durulur "o iyiydi de çevresi kötüydü" tarzında yazar, üçüncü gün muhtemelen yeni gelişmeler kendisini yalancı çıkartır, özür diler "biz de hata yaparız" der, icabında yamuk yapılan ağabeye yalakalık yapar. kalan zamanında şarap çanağı anılarına dalar gider.
hayatımı kenan evren ve arkadaşlarına borçluyum, açık açık söylüyorum diye yazmış bugün. ne yani evren paşayı ( şimdi, bu zattan böyle bahsetmek zımnen falan değil alenen ve aşikar şekilde saygıyı ifade eder )bu yaştan sonra hapise mi atacakmışız?
hayatını borçlu olduğunu belirttiği ve yücelttiği adamın ' asmayalım da besleyelim mi' dediğini hatırlamıyor ertuğrul efendi. işte bunu yapmayacaktın sn. özkök, demeyecektin bunu, günahların sermayeyi ve güçlüyü kutsamaktan ibaret kalsaydı hiç değilse, seviyenin düşüklüğü iş takipçiliğinin altına da inmeseydi bari. rüzgar gülü der geçerdik, hatta ercan'ın kayınpederi diye gülerdik de. ama bu pek ağır geldi, gülecek hal bırakmadın. ama iyi yaptın bir yandan. neticede insanız, unutmaya yüz tutmuştuk abd ırak' a girerken yaptığın savaş çığırtkanlıklarını. darbeci ve savaş taraftarısın sen ertuğrul, yüz karası bir insansın.
yazının özeti: sivil yönetim yapamayınca, asker yaptı. biraz kanlı oldu ama olsun, yaşıyorum ya! çok yaşasın evren paşa!
akp-ordu geriliminin hemen akabinde böyle "sivri" bir yazıyı kaleme almış olması, doğan holding açısından ne gibi bir çıkarla sonuçlanacak, elbette ve muhakkak ki önümüzdeki günlerde göreceğiz bunu. zira, bugüne kadar özkök klavyesinde bir ucu paraya ya da güce değmeyen hiçbir harfe basılmadı!
kendisi liberal bir yazar olduğu için liberalizmi anlamamış insanlar tarafından sanki sürekli bir çıkar için yazıyormuş gibi gözükür. fakat yazdıkları liberal bir zihniyet ile uyumludur. her insanın haklarını savunmak taraftarıdır. en modern hayat görüşüne sahip insanları da en muhafazakar insanları da hayatlarını yaşama özgürlüğü bakımından savunur. bir gün sezen aksu yazar diğer gün fethullah gülen'i savunur. bunun nedeni bir gün laiklere bir gün muhafazakarlara yaranmak değil liberalizmin tam kendisidir.
gulen'e haksizlik yapildigini beyan etmis yazar. ruzgar bir anda degisti sanki, ne oldu acaba? cok degil iki uc ay once ne kadar da farkliydiniz... guluyorum.
tam olarak soyle demis kendisi: "benim kanaatim geçmişte fethullah gülen'e haksızlıklar yapıldı. abd'ye gitmesi falan... özel konuşmalarda yakınımdakilere anlattım bunu. dolu bir insan. bence fikirlerini söylesin, herkes fikirlerini söylesin."
türkiye'de her zaman gündemi belirleyen, her kesime yakın olması nedeniyle herkesin nefret ettiği ama aynı zamanda tarafsızlığına güvendiği için vazgeçemediği, gazetesini türkiye'nin en güçlü gazetesi yapmış yazar. bir insan hem vakit gazetesi hem solcular tarafından nefret ediliyorsa demek ki o insan bazı şeyleri doğru yapıyordur.
her ne kadar siyasi duruşunu zaman zaman çok eleştirsemde, bir insanın bu kadar kültürlü olmasını kıskanıyorum açıkçası. fransızca ve ingilizcesinin mükemmel seviyede olması, sinema dalında tonlarca film izlemiş ve başarılı film eleştirmenliği yapan, beatles ile büyüyüp 60 ların 70 lerin bütün müzik dünyasını yaşamış ve binlerce kitap okumuş bir gazeteci. geçmişte hacettepe üniversitesinde öğretim görevliliği de yapmıştır kendisi.
geçen gün yediği eti popkek'i köşesinde yazan adamdır. benden duymuş olmayın ilk defa yiyormuş pek hoşuna gitmiş.
evet üstteki hikaye yalandı fakat bu herif komik, cidden gülüyorum. sanki daha önce dünyada değilmiş yeni girmiş gibi. balık yer yazar, viski içer yazar. parise gider yazar. sanki dünyada bi tek o gitti o paris'e. sonra da görmemiş deyince kızıyorlar. görmemiş işte kendi bile lisan-ı hal ile söylüyor.
bence kök ü cekip öz üne bakmak lazim. cünkü türkiye de cadi kazani kaynatanlar nedense ne türk ne kürt nede müslüman cikiyor. malesef bu "sahsi" "yeti" de okuyanlar alkislayanlar var günümüzde.