uykusuz'u alır almaz sayfaları hızlı hızlı çevirme sebebidir. kendini kötü çiziyor ama bence. yani çizdiğinden çok daha hoş bir adam aslında. gülümsemesi yeter, yerim.
bazen herkesin bildiği klişe konuları pek az kişi biliyormuş gibi, bazen de hiç kimsenin bilmediği konuları herkes biliyormuş gibi davranan, ve açıkça kitlesini lise öğrencileri olarak belirleyen adam. konu sıkıntısı çekmektedir. iyi zamanlarında çokça kez dalga geçtiği hikayesi olmayıp sadece kesik kol çizerek karikatürist olduğunu sanan insanlardan birisi olup çıkmıştır özellikle son bir yıldır.
geçmişini mükemmel bir espri anlayışı, müthiş bir çizim ve şahane bir renklendirme ile birleştirip 'sandık içi' adlı köşeyi oluşturan takdire şayan çok özel kişilik. ölürüm onun için.tanışmak için canımı veririm !
gençlik ve çocukluk hallerini çok eğlenceli çizen karikatürist. çocukken mahallede yaptıklarını anlattığı bölümler bi şeklide çoğumuzun yaptığı saçmalıklar. yok mahallede küçük çocuklarla arkadaşlık yapıyo da ordan buluyo desem bu zamanda öyle çocuklar da kalmadı ki. kısaca süper çizer.
bazı arkadaşlar mütevazi olmadığından, köşesinde yazdıklarının uydurma olduğundan dem vurmuşlar, köşesinde hep kendi hayatından kesitler çizdiğinden olsa gerek. amma velakin bu arkadaşların her hafta tam sayfa fotoroman çizecek kadar konu bulmanın ne kadar zor olduğunu düşünmesi gerek. hangimiz hayatımızın büyük bir miktarını anlatmaya, "yazıp çizmeye değer" yaşıyoruz ki? illaki yazdıklarının büyük bir kısmını yaşamından, büyük bir kısmınıda hayal gücünden alacak. ayrıca önemli olan anlattığı şeyler değil mi? ben çoğu zaman onu okurken "aaa gerçekten doğru, bak bunu bende yaşamıştım" diye içimden geçirmişimdir. yaptığı çok güzel tespitler olduğu da aşikardır, yani önemli olan her çizdiği kendi hayatının bir parçasıymış gibi, aslında hepimizin hayatından alıntıladıklarını bizimle paylaşmasıdır. bunların yanısıra tüm çizimleri fotoğraf karesi gibidir (özellikle kızları ayrı bir güzel çizer), (kızları daha uzun süre hayal ederek ya da hayalindeki kızları çizdiğinden olsa gerek diye düşünüyorum).
bu yazdıklarımı okuyacağını tahmin ediyorum ersin'in... iyi ki varsın..!
kendisini anlatmasından mütevellit her daim inandırıcılığı ve samimiyeti sorgulanacak iyi hikayeci süper çizerdir.köşesinin esas kahramanı kendisidir dolayısıyla eleştiriler direk karakterine yöneliktir bu durumun bir insanı mesleği bırakma noktasına getirebileceğine köşesinde şahit olduk.
24 aralık perşembe günü çıkan sayıdaki sayfası ile ortalığı birbirine katmıştır. beğenimi kelimelerle ifade etmem mümkün değildir. aşmıştır. her türk insanının her türk erkeğinin mutlaka okuması gerekir. milliyet ayrımını koyuyorum çünkü fazlasıyla bizden. çok iyi çok hoş ne desem bilemedim. eğer bu yazılanları okuduysan o saıyıyıda bul ve o sayfayıda mutlaka oku. (bkz: derim ben)
uzun zamandır takip ettiğim eskiden rüyalarıma kadar bile girebilen önceleri penguende şimdi uykusuzda en sona sakladığım içten bir o kadar da karamsar ama kendini çok iyi eleştirebilen hatta kendiyle dalga geçebilen en sevdiğim karikatürist.
bir zamanlar bir adam varmış bu adamın güzel mi güzel zihninin sandığında sakladığı hikayeleri ve bunları her hafta paylaştığı bir köşesi varmış. öyle mütevazıymış ki çıtkırıldım bir havada çizittirmiş her bir karesini. bir kız varmış ya da binlerce kız varmış ona hayran, çizgili tişörtlüyle onu görme umuduyla istiklalde volta atan. gel zaman git zaman daha da ünlenmeye başlamış bu adam. röportajlar, pazar eklerinde çıkan fotoğraflarıyla ufaktan ufağa ifşa olmaya başlamış; başlarda morali bozulur gibi olsa da kitabını çıkartmasında ya da televizyon programlarında ünlenmesiyle çıtayı yükseltip daha fazla bir kitleye ulaşabilmek için fevkalade bir fırsat olmuş onun için. bir gün facebook diye ilkokul arkadaşlarını bulma sitesinde bir yer edinmiş kendisine. ha bir de yetmez gibi sahte profiller türemiş. dayanamamış da çiziktirivermiş köşesinden bu sinir edici durumu. mesaj mesaj üstüne 'sen gerçek ersin değilsin değil mi?' 'otsun di mi boksun di mi?' gibi günde yüzlerce mesajla karşı karşıya kalmış. bunun yanısıra hayranlığını gizleyemeyen kızarkadaşlar mı istersin, aman abi senin gibi olmak istiyorum ileride diyenler mi... ne ararsan varmış o gelen kutusunda. samimiyetsizliği değil de eskisi gibi olmadığı bir gerçek. kızmıyorum, kızamıyorum. ben olsam bu kadar bile katlanamazdım. yeraltı hikayeleri 3 hafta sonra bitecek gibisinden bir durum iletisi paylaşmıştı bir aralar facebookta. yazdığının 5.dakikasında yüzlerce yorum yapılmıştı. yok bitirme,yok ben sevmemiştim zaten o köşeyi... yahu adamın ne çizeceğinden ya da hangi başlık altında hangi hikayelerden bahsedeceğinden sana ne? sen mi veriyorsun bu adamın maaşını. aha ben bu köşeyi sevmedim der almazsın dergiyi ya da hiç bakmazsın onun sayfasına, bu kadar afra tafra ne diye? evet ben de attım mesaj. bir arkadaşıma çok kızmıştım ergen mesajlarından ötürü o da gayet normal bir cevap yazdı. ne yazması gerekiyordu ki 'ay çok şeker insan, çok samimi' denmesi için? sırf mesajına cevap verdi diye 'ay benden hoşlandı vallahi kesin hoşlandı ben çıkıcam bu adamla' diyen kızlar biliyorum. herkes değişiyor, kendisini 21 yaşındayken bir köşede çizer olarak hayal ettiğini belirtmiş 21 yaşındayken bunu gerçekleştirmiş, o da yetmemiş cesaret edip bir kaç arkadaşıyla yeni bir dergi kurmuş. zaman zaman tükendiği olacaktır ama o bunu telafi etmesini bilen ender şahsiyetlerden. eğer bir şekilde bu insanlar aramızdan sıyrılıyorlarsa bırakın da az havaları olsun. ama illa samimiyetsiz tabirini yakıştıracak insan arıyorsan bu, sana değer vermeyen yalancı çevren için daha uygun bir yer olabilir, tanımadığın bir kişi için bu tip ithamlar gülünç oluyor zira...
sağlam çizer, kral öykücü, mizah dergilerini sevmeyen bünyeleri bile * her hafta çıktığı gün ** gazete bayilerine yönelten uykusuz insanıdır. hedefleri doğrultusunda istediği herşeyde başarılı olabileceğine inandığım, türkiye sınırlarını aşmasının kesinlikle gerekli olduğunu düşündüğüm. -gülmek bir erkeğe bu kadar mı yakışır be arkadaş!- dedirtendir.
çok samimiyetle söylüyorum normalde sandık içini çizen adam bir mahsende ya da kapalı bir mekanda tutuluyor. tamamen çıplak, zincire vurulmuş. Bizim bildiğimiz tanıdığımız ersin karabulut her hafta mürekkebi, kağıdı koyuyor önüne "çiz lan" diye kafasına vura vura çiziyor sonra dergi binasına gidip işin avantasına bakıyor. Garibim gerçek ersin'de o ışık girmeyen mahsende başını ellerinn arasına almış bir ileri bir geri sallanıyor.
yani şimdi hayatında belli bir noktaya gelmişsin, egonla alakalı problemleri aşmışsın. Hala bana ezik, romantik-komedi filmlerindeki sakar ama aşk dolu adam triblerine giriyorsun ki? Yani onları çizen ile o hayatı yaşayan kişiler çok farklı? ARtık hatuna doymuşsun, ortama doymuşsun daha ne diye bu kasmalar? Aynısını alpay erdem'e de söylemiştim bir imza gününde, "valla ben daha pısırık, içine kapanık birisini bekliyordum ama baya" özgüveni yerinde, farkındalığı yüksek en az 3 cv dolduracak bir adam buldum.
edit: Yalnız şaka maka çok deli hikaye çıkar bak bundan. bir tarafta aşırı yetenekli fakat sosyal ortamlara giremeyen bir kardeş, diğer tarafta onun yaptıklarıyla insanların hayranlığını kazanan ruh hastası bir ikiz.
uykusuz'un entelektüel evrimini tamamlayamamış nadir çizerlerinden. bir umut sarıkaya ya da bir yiğit özgür seviyesine gelmesi imkansız gibi görünüyor.
Uykusuz'u alır almaz okuduğum 'Sandık içi'nin' çizeri. Çizgilerinin karikatür değil fotoğraf kalitesinde olduğunu düşündüğüm kıvırcık saçlı süper insan. Seviyoruz kendisini.
sandığın içini tüketen yazar, çizerdir. anılarını, ezikliklerini ya da her ne haltsa anlatmış, bitirmiştir. artık kendisinden fazla bir şey beklenmemesi gerekir. bundan sonra karikatür filan dener, onu da beceremez. zorlama günlük tespitler paylaşır, o da olmaz. lakin şu var üzülmesin, memcoş'un ekmek yediği bu kapıdan ekmek yemeye her türlü devam eder. lan bu arada yazmayayım dedim ama sağlam hatun kitlesi yapmış kendine. türk gençliği karizma takılmanıza gerek yok. küçüktüm, ufacıktım, top oynadım acıktım samimiyeti bile prim yapıyormuş haberiniz ola.
sandık içinde son zamanlardaki sıçışından sonra "sevgili günlük" adlı bir hikayeyi de sıçarak bitiren çizer. anlamadım hikayeye giriş güzeldi ama sonrasını getiremedi, kızın eski takıntılı sevgilisi kız hafızasını kaybedince tekrar bunla tanışmış falan fıstık bok gibi de bitti. sonra ersin ne yaptı? sandık içine geri döndü. ne yapmış bu süre zarfında hak ettiği tatile gitmiş rus kızlarının götlerine başlarına bakmış eee? elemanlar pis pis bunu kesmiş eee? biri gelmiş resim çekilelim demiş eee? ruslar, almanlar açık büfede abartıyormuş eee? sonra geri gelmiş ofise. bu mudur abi? bu değildi sandık içi vallahi, cebine 1000tl koyan her "keko" antalya'da herhangi bir otele gitse sonra gelse bunun aynısını anlatır. bir de bize ne lan senin rus karılarının götlerine bakmandan? 70 yaşında teyze memelerini açmışmış falan. bir de söylemeden edemeyeceğim olayları abarttığı konusunda aldığı eleştirilere binaen abarttım çok mutluyum gibi bir şeyler de yazmış bir karenin altına. üzüldüm açıkçası böyle bir şey yazmasına yazık bu kadar kaliteli bir çizer madara olup gidiyor, üretim kabızlığına girmiş.