yalnızlığın küçükken en derinden hissedildiği andır. herkes uyuyordur, sen kalkmış, önce evi falan dolanmış, mutfakta çikolata aramış en sonunda bulduğun elma dilimini yemiş, bir koltuğa oturmuş ev ahalisinin uyanmasını bekliyorsundur. saat 9 da olmadığı için televizyon yayına başlamamıştır.
dünyanın en fena çocuk yalnızlığıdır. hayır o boşlukta geçmişi düşüneyim dersin de zaten kaç yıllık hayatın var ve o süre zarfında ne kadar enteresan şeyler yaşamış olabilirsin ki?
- vay be geçen yıl ne top oynuyorduk şu arsada. hala da oynuyoruz.
- kışın nasıl üşütüp de hasta olmuştum. o annemin kafama koyduğu kötü kokan bez olmasaydı, dünyanın en kötü hastalığı gripten gidecektim.
- okullar açılınca şu anasınıfındaki kıza aşık mı olsam? yok lem en iyisi top oynayayım ben yine.
ve şimdi yine benjcev erken kalkmış, yalnız, mutfakta çikolata aramak yerine sade kahvesini içiyor, artık tv de yayınların kesilmemesine rağmen açmıyor, ve hala aynı mallıkta gözünün yanındaki çapakla öylesine oturuyor. ama bırak geçmişini düşünmeyi bir gece öncesine dönüp bakmaya korkuyor.
her gece saat başı uyanıp ağlayan ve sabah saat 06:00 da uyanıp oyun oynamak isteyen bir bebekle tüm gecenin uykusuzluğu üzerindeyken ilgilenmek daha büyük bir sıkıntı olsa gerek. *
avanak avanak trt'nin acilmasini bekleyip üstüne üstlük ekrandaki o acayip nesnenin tii sesini dinlemektir. o acayip dairedeki saniyeleri saymak yahut bos bir kanali acip karinca ciftliği harrrssss sesiyle dinlemektir. disarida bir allahin kulu yoktur zati, radyoyu acsan polis radyosunun 1982 model bal kopugu 34 bilmem ne plakali arac kaybolmustur nidalarini dinlemek seni cezbetmez. en güzeli eline kalem alip duvarlari boyamaktir ama onunda sonu boktur kafana şaplaği yersin - seni doguracağima taş dogursaydim, hain evlat duvarlari ne yapmiş yine-, en temizi birşeyler icat etmektir.
ne yacağina karar verirken bir bakarsin ahali uyanmiş, gün baslamiş...
ömürde böyle değil mi zaten? bir bakmisin dogmussun, bir bakmisin deve kadar olmussun, bir bakmisin nallari dikmissin....