kız muhabbetlerini kalabalık içinde dillendirmesi en başta gelir. arkadaş arasında illaki döner bu muhabbetler ama bir sınıf ortamında, birinin kulak misafiri olabilceği ortamda, toplu taşımada hoş değil ya.
onlarda sevmediğimiz, itici duran detayları sıraladığımızda “ param olsa böyle demezdin * “ e bağlayacak kadar ezik ve çaresiz olmaları. bak canım, bak yarım akıllım o işler tamamen parayla olsaydı sadece zenginler evlenir ya da sevgili bulabilirlerdi. şimdi ikile, kisses.
zonta (benim makine conta yazdı. ne ise zar zor düzelttim), maganda, heke gibi tanımlamaların cuk oturduğu bu homo heidelbergensis kalıntılarının şu 'itici' halleriyle sık karşılaşıyorum: metroda bir koltuğa derli toplu oturmuş kitabımı okumaya çalışırken, yanımdaki boş yere sonradan gelen herifin üstüme çıkarcasına sürtünerek oturması. yanlış anlamayın ben bir erkeğim(naçizane!). adam gözünü daha otururken karşıda oturmakta olan bir kadına dikmiş olmasından kaynaklı olduğunu durumu gecikmeden anladığım için 'höst lan' demekten vaz geçiyorum. fakat, çatalını alabildiğince ayırmak adına beni sıkıştıran bacağını dizimle itekleyerek ve boğa boğa bakarak da uyarmadan edemiyorum.
yeni tanıştığı bir kıza karşı "balım, çiçeğim" tarzı aşırı samimi hitaplar kullanması. böyle yapan bir erkek karşısındaki kızda yavşak izlenimi uyandırır. neden mi? çünkü sadece yavşaklar herkese kolayca "balım, aşkım, çiçeğim." der. herkese kelimesinin altını çiziyorum.
Zeki ise bunu devamlı vurgulaması, seninle sidik yarışına girmesi, ukala tavırları filan. Fazla özgüven sahibi olması da itici bir unsurdur, her anlamda gelen bir özgüvenden söz ediyorum.