tarihi boyunca hep bütün sorumlulukları üstlenmesi gereken varlık.
erkek mutlaka bir iş güç sahibi olup vücudunun pestili çıkana kadar eşek gibi çalışmalı.
ilişkilerde her şeyi yapan hep erkek olmalı. hep ilk o gidip karşı cinse açılmalı, gidip o istemeli, barınmak, yiyecek, para gibi hayati faktörleri hep erkek sağlamalı.
ailede en çok sorumluluk alan erkek olmalı.
her zaman katı olmalı gerektiği zaman efendi gerektiği zaman yumruğunu masaya vurmalı.
aile kurması gereken her zaman erkektir.
kadınlar gibi zengin bir eş bulup evlenip hayatını kurtarabilecek bir varlık değildir. işi yoksa beceriksiz denir, ağladığında sen ne biçim erkeksin diye çıkışılır, efendi olduğunda pısırık derler, sert olduğunda ayı, maço gibi yakıştırmalar yapılır.
kısaca erkek bu hayatta hep en ağır işleri ve en zor işleri yapan cinstir. ha ben burada kendi cinsimi övmüyorum. hep kadınlardan bahsediyoruz, onların haklarından onların bu hayattaki zorluklarından.
sonuna kadarda bahsedilmelidir de ama erkeklerden neden hiç bahsedilmez? neden erkeklerin hepsi kadınları ezen varlıklar olarak gösterilir? neden erkeklerin bu hayattaki zorlukları konuşulmaz?
bu yazıyı okuyan varsa teşekkür ederim. kadın düşmanı diyen insanlar varsa onlara at gözlüklerini artık çıkarmalarını tavsiye ederim.
ayrıca yazımda var erkek hakkında, erkek dediğin sözünde duran, kadınlara 250 gram bir derin kuyu için yalakalık yapmayan, has ve özünde doğru olmak zorunda olan anlamına gelir.*
giyim mağazalarında satılan ilgili öteberileri kadınlarınkilerden çok daha kısıtlı olan insan cinsidir. yazın ortasında dahi 150 tl den daha ucuz sandalet giymesinin hoş karşılanmadığı gerçeği de pek iç gıcıklayıcıdır.
ne garip varlık. kızlara söylenir anlaşılmaz diye ama erkeklerde anlaşılmazdır aslında. hep bir gizem içindeler. her şeyini bilemezsiniz, biz kızlar birini seversek her şeyimizi söyleriz. annemle tartıştım yemek yaptım şu içtim köpeğimle gezdim... ama erkeklerde hep bir belirsizlik. sonsuza gidenlerden...*
tamam kızların kaşarı var. seviyorum der sevmez. ama oyunun sonuna geldiğinde bunu söylerler.*
ama erkekler? sever. ölümüne sever hatta. her şeyi gözü alır kız için ama bunu söylemez. ilgi göstermez. umrunda olmaz...
neden böyle yapar peki?
toplumdaki erkek ''er'' birey olduğu için mi?
yoksa duygusuz olduğu için mi?
ya da sevmeyi mi bilmiyor...
insan ilişkilerinde kadının değişken olduğunu kabul ettiklerinde "olmuş"lardır.
zira kadınlar içten pazarlıklı da olabiliyor. yüze gülerken, arkadan iş çeviren çok kadın var. kıskançlık diz boyu zaten, kendi hemcisnlerini kıskana kıskana ölürler, ayaklarını kaydırmak için ellerinden geleni yaparlar.
erkek bu konuda daha saftır, birini severse sever, sevmezse onun yüzüne gülüp arkasından iş çevirmeyi düşünmez. içten pazarlıklı değildir.
bana kalırsa insan ilişkilerinde iyi olan erkektir.
yalnız ve duygusal bir hayvandır. sevdiği bir ortamda kaslarını çalıştırdığında mutlu olur. %95'i seks için kadınlardan, dostluk için erkeklerden hoşlanır. hayatın bazı enstrümanlarına (aşk, dostluk, vatan, onur, namus) ölmeyi göze alabilecek kadar bağlanır. ve kimi zaman o şeyler için ölür. aslında ruhunun derinliklerinde çakılmak değil gezmek vardır. eğer şehir hayatı tamamen benliğine sahip olmamışsa ve ekonomik kaygıları yoksa gezginleşir, maceraya atılmayı sever. yerinde duramaz. kadınların sroularından nefret eder. otomatikman suçlu psikolojisine girer. bu psikoloji ile kadınlara hemen yalan söyler. çoğu zaman da ince hesap yapmadığı için kendisini ele verir. çoğu zaman suçsuzken de yalan söyler. yani tertemiz bir erkeği sevdiği kadın sorguya çekerse şüphelenebilir. kendi kendini savunmaya geçer. saçma sapan ve basit şeyleri saklamaya çalıştığı için sorgucununda daha çok şüphelenmesine sebep olur. niye yalan söylediğini kendi de bilmez. iki şey dengesini bozar. bir tanesi sevdiği kadın tarafından aldatılmak diğeri de sevgilisinden çok bağlandığı dostu tarafından satılmak/ihanete uğramak. bu iki şeye maruz kalan erkekten her şeyi bekleyebilirsiniz.**