olmuş erkek ağlar.. acı çekmiş, çileyi görmüş hayatı anlamış adam ağlar arkadaş.. öbür türlü ağlamayan erkek abazan kalır ergen kalır.. sevimsiz bir şey olur. bakın etrafınızda bulursunuz ağlamayanlarını.
yüreği taş kesilmişse ağlamaz. her şeyi içine atar fakat, gider bir yerde yalnız ağlar. saklar gözyaşlarını hem kendinden hem birilerinden. bazen küçük bir çocuk ağlatır olmadık bir zamanda, bazen yaşlı bir insanın güçsüzlüğü.
"...Erkek ağlar mı diyeceksin
Hayberin kapısı ağlar mı erkek ağlar mı
Ben yel gibi erkekler ağlar diyorum
Bir dakika ağlar yılbaşı dakikasında
Daha gözlerimin gerçek yaşları belirmeden
Ağlamak diye bir şey yoktur diye bir şey
Yüzme bilmeyen bir uyurgezer yüzer ya
Çürük ve havada asılı tahtalar üstünde
Hafif kedi ayaklarıyla yürür gerçekten yürür ya
Sen benim ağlamamı erkekliğime
Uyanan ölmeyen yenilenen
Azgın kışlar içinde keskin baharlar bulan
Seni bulan yeniden bulan tekrar tekrar bulan erkekliğime say..."
Ağlar. sevgilisinin yanında yine ağlar. bir zamanlar çok sevdiğim biri vardı. Hâlâ unutamam. Benden ayrılmak istedi. Ayrıldı. Ayrılır ayrılmaz beni aradı. Tabi ben hıçkıra hıçkıra ağlarken bir şeyler söylüyordu hatırlamıyorum. Sonra birden bire ağlamaya başladı. ikimiz de iki küçük çocuk gibi ağlıyorduk. o güne kadar beni sevdiğinin farkında bile değilmiş. ta ki benimle ağlayana kadar. Öyle demişti...
ne büyük bir ironidir ki; "erkek ağdam ağlar mı?" gibi tabularla erkeğin duygularını belli etmemesi gerektiği bilincini benimsetmeye çalışan toplum daha sonraları, erkeklerin duygusuz olduğundan, çok katı olduğundan ve acımasız olduğundan yakınır.