okul koridorunda yürürken bir anlık dersin boş olduğunu unutup kendini teneffüste zannetmek, bunun akabinde ergenliğin de verdiği heyecanla durduk yere uzunca bir süre okey diye bağırmak, ve tabi koca bir okulun yarılması da cabası.
(bkz: ooooooooooooooooooooookkkeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeey)
ergenliğin en güzel yanı yaptığın her şeyin ne kadar salakçaolduğunu daha yapmadan önce ve yapıyorken ve gittikçe ve de en güzeli yaptıktan sonra farketmek ve nihayet ebleh dünyanın suratına absürd tokat gibi oturarak yerini bulmaktır...durmadan değişen...bir baş olan bir son olan o şahane yerini...bulmaktır her an başının altından çekilip alınan, yerine bir yenisi konulan günbe gün gövdende göveren göverteliklere bakmaktır bir de...sarhoş gemisinde başsız bir at ya da gövdesiz bir at gibi Rımbaud'un...kendisi hepten salaklık kesilen bu dönemde yapılan salaklıkları hatırlamkta güçlük çekiyorum...ama insan ergenken bir erken'lik duygusu ile uyanıyor ve geç'lik duygusu ile uyuyor...bir geçiş döneminin insana sunduğu güzelliklerin bedelini bulantı ve bunaltı şeklinde ödemeyi saymazsak şahane bir dönem...deli cesareti verdiği için...kendini tanıdığından en emin olduğun dönem olduğu için...
ergen sözcüğü ergilen, artık eslkisi gibi olmayan demek olabilir mi...çocukluğun kapanan bahçe kapısı...dokuz yaşındaki yeğenimin sorduğu soru: ergenlik ergenekon mu demek?
çocukluk ve yetiskinlik arasinda kalan zavalli ergenlik dönemleri. çocuk mu kalsam yoksa yetiskin mi olsam kararsizliginda kaybolup ona buna özenip karakteri olusturmanin sonucu ortaya çikan olaylarin sonucu yapilan eylemlerdir.
örnegin salak platonik ya da gerçek ask maceralari.