efendim daha düne kadar yargılama sürecinde başıma iş gelir, götü kaptırırım gibi basit nedenlerle ya da dumur olmanın yarattığı sessizlikle susan yazarların tsk'nın ergenekon paşalarını ziyaret etmesiyle tellal kesilen yazarlardır. ancak unutmamaları gerekir ki güneş balçıkla sıvanmaz. herşey ortada değil tsk, allah bile ziyaret etse kimin ne olduğunu artı herkes biliyor. bari siz de arkanıza sağlam taşaklar aldıktan sonra ötmeyin. her zaman konuşun ki bir halta benzesin.
her çetesi deşifre olmuş, her tetikçisi enselenmiş, her parti, büro, karargah evine girilmiş, gazetesi basılmış olmanın verdigi eziklik ile, suclu olmanın ve götün sahibi var, psikolojisi nasıl olsa bu alemde bu göte bir şey olmaz diye racon kesip dolaşan maaşı ergenekondan oldugu belli tiplerin yazarlık yapmaları, ve son ziyaretle pirelere can gelmesi hali, acaba eski günlere yaglı kuyruk yaldıkları günlere geri mi döneceklerdi, izliyoruz.
bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş ve bütün orduları dağıtılmaya yüz tutmuş olmanın yarattığı öfkeden cesaret kazanan yazarlar.
ordu-millet kavramını iyi bilenler, milleti bir arada tutan şeyin polis baskısı değil de, milli cesaret olduğunu da bilirler. bunu yıkmak için ise gereken, ordu ile milletin arasını açmaktır. "ergenekon" denilerek zaten milletin destanına küfretmek yetmediği gibi, orduya da - genelkurmay başkanı'na varasıya kadar! - "terörist" yakıştırması yapılması işlerin çığrından çıktığını göstermişti.
ama bu iletide yazdığım ilk cümleyi yeterince özümseyemeyenler, etrafında olup biteni görmeyenler, hakaretleri ile sindirmeye çalışmaya devam edecek elbette. onların görevleri de bu. bir engin ardıç gibi, bir hasan karakaya gibi...
belki de o yüzden genelkurmay'ın askerine sahip çıkmasından cesaret kazandı insanlar.