bu yüce insan kanserin tedavisini bulmuştur.
-"Al şu parayı. Sok cebine''
allah belasını versin bunları bu mevkilere getirenlere ! keşke imkanım olsa da kanserli kıza yardım edebilsem ! dedirten olaydır.
çocuğun ölsün erdoğan bayraktar hem de kanserden hani ilaçların hepsini ayağına getittir en kral hastanelere yatır da çocuğun ölsün paran gôtüne girsin.
her an üzerinize makarna veya kömür torbası atabilir.
yardım dağıtırken, al bunu al bunu da bunu da al al al al al diye çığlık atabilir.
zira ne kadar yardım o kadar bonus.
bonusları toplayıp villa alacakmış diğer taraftan.
milletin cebine para sıkıştırıp susturmayı kendine görev edinmiş hükümetin bakanı. tamam kız daha sonra hastaneye yatırıldı falan ama, e be güzel kardeşim, her seferinde aynı şeyi yaparsan bu huy olur. orada güzel güzel konuşup hastaneye yatırılacağını söylemekten acizsen, direk elin cebine gidiyorsa... **
moderasyona not: sorarlarsa adımı vermeyin de hapse atmasınlar beni de. aciz dedim ya.
Benim reyimle oraya geldin bana kulak vereceksin, yanımdan hışım gibi özel muhafızların ve kurşun işlemez camlı arabalarınla rüzgar gibi geçmeyeceksin öyle, sahte bir samimiyet de istemiyorum benimle el sıkışırken, resimler çektirmen gereksiz; buyurun evladım sizi dinliyorum diyeceksin!
demediğimizi bırakmadığımız adam. Hepsinde de haklıydık.
Ama videoyu ve video sonrası görüntüleri izleyince, adamın işi toparlamaya çalıştığını görüyoruz. Iyi niyetli, iyi bi insan olabilir ama kalitesiz bi insan ne yazık ki. Kalite farkli bi şey.
şu kanserli kıza para verme olayı bana yıllar önce yaşadığım bir şeyi hatırlattı. tez araştırması için MHP'li bir milletvekili danışmanının yanına gitmiştim. Odası epey bir kalabalıktı. Beni buyur etti, ilgileneceğini ancak bir kaç dakika beklemem gerektiğini söyledi, çayımı söyledi. olaylar gelişti...
yaşlı bir amca ile karısı ağlaya ağlaya kendilerinin türkiye'ye gelebildiklerini ancak çocuklarının yurt dışında kaldıklarını, getiremediklerini anlatıyorlardı. Yunanistan veya Bulgaristan bölgesi türklerinden. vekilin danışmanı dinledi, dinledi. not aldı. siyaset bizde temiz hatıralar bırakmadığı için dedim ki yazık adamla kadına. anlattıklarıyla kalacaklar. öyle olmadı. vekil danışmanı, "size söz veremem ama kaçırıp getirmek için elimizden geleni yaparız" gibi bir şey söyledi. sonra da bu sorunu yaşayan yüzlerce aile olduğunu söyledi. bursa milletvekilini aradı, adam kalktı odaya geldi, amcayla teyzeyi dinledi. vekil ne yapalım diye sordu. danışman bir kanun teklifi metnini hazırlamıştı bile. verdi. vekil amcayla teyzeye "kaçırmayı başarırsak kızına 1 hafta içinde, başaramazsak kanunla 1 ay içinde kavuşursunuz, size söz dedi ve gitti."
o kızı kaçırdılar mı bilmiyorum. ama bir hafta sonra o odada kulaklarımla duyduğum kanun tasarısı yasalaştı. en geç 1 ay içinde verdikleri sözü tuttular.
vatandaşı dinleme budur. sorun çözme budur.
bayraktar, o gün o kızın sorununu sonuna kadar dinlemeliydi. durup, elini tutup, gözünün içine bakıp, hatta biraz da mesuliyet duygusuyla utanarak. sonra acilen o kızın sorununu çözmeli (eline para tutuşturarak değil, mesela valiye talimat vererek) ancak diğer aileler için de sağlık bakanlığı ile görüşeceğinin sözünü vermeliydi. o sözü de tutmalıydı.
bir kez gönül yıkmış isen bu diktiğin bina değil demek istediğim laz bakan. lazlığı bir bahane değil elbette o makama geldiyse insan ilişkilerini öğrenecek.