yüce devletimiz ! o kadar yücedir ki sırf zevkine insanların yaşıyla oynar.. kimini zevkine 1 yaş büyültür asar hemde hiç suçu olmadığı halde.. kimini de zevkine yaşını küçültür çocuk mahkemesinde yargılar.. o kadar yüce !! bir devlete sahibiz sormayın gitsin..
şimdi benim tek anlamadığım olay şurası. bu eleman 17 yaşında olduğu için adam öldürse de suçlu olmuyor, eyvallah. kabul. e bu eleman 17 yaşındayken nasıl onurlu, yürekli oluyor amk? bildiğin liseli işte. birilerinin gazına gelmiş, daha aklının ermediği işlere girişmiş. burası barizken neden adam devrim şehidi, onurlu, haysiyetli über yaratık oluyor? eğer öyleyse neden adam öldürdüğünde de suçlu olmuyor. adam öldürürken çocuk da mücadeleye girerken birden reşit mi oluveriyor?
cevabı basit aslında. solcuysan her zaman haklısın kardeşim. ne istersen keyfince yap. nasıl olsa yüzlerce romantik entel seni savunmak için sıraya girmiş bekliyor.
erdal eren'in ailesine ve arkadaşlarına yazdığı son mektubunu aktarıyorum,
"Sevgili annem, babam ve kardeşlerim;
Sizlere bugüne kadar pek sağlıklı mektup yazamadım. Ayrıca konuşma olanağımız ve görüşmemizde olmadı. Zaten dışarıdayken de birbirimizi anlayacak şekilde konuşamadık.(Bu konuda sizlere karşı büyük oranda hatalı davrandım. Ancak bunu size karşı saygı duymadığım, bu nedenle böyle davrandığım şeklinde yorumlamamanızı dilerim) Bu nedenle sizlere anlatacağım, konuşacağım çok şey var.
Ancak olanak yok. Düşüncelerimi bu mektupla anlatmaya çalışacağım. Şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. Ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. Çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. Buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum. Böyle düşünmem, böyle davranmam,halka ve devrime olan inancımdan gelmektedir. Ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. Elbette ki hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzularım. Ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir. Biliyorsunuz ki bu ceza işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. Asıl amaçlanan böyle bir olayla gözdağı vermek ve mücadeleyi engellemek hedefine dayalıdır. Bu nedenle sizinde bildiğiniz gibi, kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler.
Cezaevinde yapılan (Neler olduğunu ayrıntılı bir biçimde öğrenirsiniz sanırım) insanlık dışı zulüm altında inletildik. O kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. işte bu durumda Ölü korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. Böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten bile değildir. Ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. Hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile. Sizlere bunları anlatmamın nedeni yaşamaktan bıktığım yada meselenin önemini, ciddiyetini kavramadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. Bütün bu yapılanlar,başımdan geçenler, kinimi binlerce kez daha arttırdı ve mücadele azmimi körükledi. Halka ve devrime olan inancımı yok edemedi. Mücadeleyi sonuna kadar, en iyi bir şekilde yürütmek ve yükseltmekten başka amacım yoktur.
Mesele benim açımdan kısaca böyle. Ancak sizin açınızdan daha farklı, daha zor olduğunu biliyorum.
Anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. Ve evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. Ama ne kadar zor da olsa bu tür duygusal yönleri bir kenara bırakmanızı istiyorum. Şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. Bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek, ama yok olmayacaklar. Mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar.
Sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir. Zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. Bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz.
önemli olanın yaş değil yürek olduğunu göstermiştir. ülkemiz o kadar demokratiktir ki(!) onu üç ay içinde yargılayıp yaşını büyütüp idamına karar vermiştir. 17 yaşında bu genç boşu boşuna suçsuz olduğu yerde ipe giderken yaş nedeniyle ne ogünler ne cem garipoğulları yaş nedeniyle az yatıp çıkacaklardır.
bu çocukcağızı yüceltenlerin gözü o kadar körleşmiş ki gazla yazıldığı belli olan, teması mücadeleden ve nefretten ibaret olan bir mektupta bile derinlik ararlar. hayır çocukla hiçbir problemim yok. benim problemim o yaştaki çocukta derinlik arayan romantiklerle.
edit: he amk süper insan. onurlu, haysiyetli, yürekli, yağız delikanlı. derinlik desen onda. ondaki derinlik kimsede yoktu amk.
hakkında bir b.k bilenler ağız birliği etmişçesine bir jandarma erini öldürmekle suçlanıp idam edilen yürekli insan, onurlu devrim şehidi retoriğinden başka b.k anlatmayınca hakkında bir b.k bilmeyenler de merak edip araştırmıyorlar galiba, olsa anlatırlardı bu kör övücüler diyerekten. ya da bu kör övücüler, hakkında bir b.k bilmeyenlerin ta kendisi. off her şey çok karışık.
terör estirirken küçük değil, çocuk değil, asılmaya gelince çocuktu yaşını büyüttüler. onu o suçları işlemeden önce düşünecekti darağacının devrimcisi.
hikayesi gerçekten yürek burkuyor. hangi ideoloji daha reşit olmamış çocukları kanlı bir mücadelenin ortasına atacak kadar değerlidir ki? ya bu çocuk o çatışmada bir kaza kurşunuyla öldürülseydi ne olacaktı? bu solcular hiç kendilerinde suç aramayacaklar mıydı? yine işin kolayına kaçıp "pis faşistler, çocuk öldürüyorlar." mı diyecekti?
evet lan, aynen öyle olacaktı. yalanınızı, edebiyatınızı, romantizminizi sikeyim aynen öyle olacaktı.
odtü'lü bir öğrencinin öldürülmesi sonrası bu olayı protesto eden grup arasında yer almıştır. bu protesto sırasında bir asker vurularak ölmüştür. erdal eren'in açtığı ateş sonucu ölmediği aslında kanıtlanmıştır. ama yine de idam ile yargılanmıştır. hem de 18 yaşından küçük olmasına rağmen!
kenan evren ise olay şu şekilde yorumlanmıştır; 'asmayalım da besleyelim mi'.
yaşasaydı büyük ihtimalle amca derdim ona. ama her zaman benim küçük kardeşim olarak kalacaktır erdal eren. onu öldürenler elbet geberip giderler, hatırlanmaz çoğu hatta bugün. ama yaşıyor erdal, ölümsüzlüğün ne demek olduğunu çok güzel bir şekilde gösteriyor bize...
her 13 aralık'ta tüm sözlüklerde başlığı ağlama duvarına dönen, askere kurşun sıktığı kendi ifadesiylede sabit olan(arkadan önden fark etmez) devrimci örgüt üyeliği yapmış ve asılmış kişi. 17 yaşındaymış ama tabanca taşımayı, ateş etmeyi her bir sikimi biliyormuş, askerlere vurmak için ateş etmemişmiş şarjöründe 5 mermi varmışmış, yoksa onları da vururdum gibilerinden bir savunma yapmış, siktir diyoruz.
sana kıyan eller kırılsın erkal yoldaş! zaten seni asan zihniyet, bilimin ve aydınlığın duşmanı. seni asanlar insan değil, gücçleri 16-17 yaşındaki cocuklara yetiyor. seni asan zihniyet hiçbir zaman konuşmaktan yana olmaz, sağa sola kufurler savusturup canını yakmak isterler. memeleketim 30 yıl önce de koyun gibi suru piskolijiisnde yaşıyordu, hala da öyle değişen bir şey yok. elbete bir gün bunların hesabı sorulacaktır.
ölmedin sen yoldaşım ölmedin.
17 yaşında ölmüş, aslında öldürülmüş bir kimsedir erdal eren. bazı püştlar anlamaz erdal erenin, daha gençliğine adım atmamış bir kimsenin katledilmesine. bunu yapılması gereken bir şeymiş gibi görür. siktirebildiğin kadar siktir diyoruz bu kimselere.
idam edilmesine sebep fiili gerçekleştirip gerçekleştirmediği, fiil işlendiği sırada reşit olup olmadığı da belirsiz kişidir.
ancak bir gerçek var ki; erdal eren, adalet öyle gerektirdiği için değil, ibret olsun diye asılmıştır. yargılaması, bugün türkiye'de geçerli olan ceza usul normlarına da uluslararası standartlara da uygun değildir. acele, baştan savma ve güdümlü bir yargılama süreci sonunda böyle ağır bir cezaya çarptırılmıştır.