gecenin üçünde, niye yaptım hala bilmiyorum ama, bir şekilde ayarım geldiğinden, bulaşmış bulunduğum ve o saatte yazdığım 1, yazıyla(bir), kelimedeki, 1,yazıyla(bir) harfin yanlış olmasına mal bulmuş mağribi gibi atlayan yobazgiller klanınından, mutlu ettiğim yazar.
adamlar kadının erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığına inanmakta sakınca görmezler de gider, 'akademik' yerine, 'akedemik' yazmam dolayısıyla 40 gün 40 gece bayram yaparlar.ama güzel tabii..arapçanın yanında yan dil olarak türkçeyi de bilmeleri hoş..
ama keşke kelimeye harfe bu kadar takılacaklarına, zarfa değil mazrufa baksalar.. lar diyorum çünkü maşallah, polise molotof atarken biraraya gelen çocuklar kadar hızlı toplanıyorlar ve cevaplar da imece usulü yazılıyor.
bak tekrar söylüyorum, ederi bu kadar olmayan yazar..bu kadar entryi de, ayarı da haketmiyor.. bütün entelektüel temeli, "ol der olur" anlayışına dayandığı için ne fikirlerinin ne yazdıklarının elle tutulur bir yanı var..zaten vurucu, zekice yazabilme kapasitesi de o çamurdan insan yarttığına inandığı allah'ı tarafından kendisine bahşedilmemiş,o yüzden vasatın okyanus çukuru kadar altı yazılar yazması farz oluyor..e peki nedir milletin kendisine bu kadar cevap yazmasına neden olan şey? ne olacak; pozitif bilime inanmayan bir beyinin, ne kadar eğitimle yoğrulursa yoğrulsun özde cahil kalmaktan kurtulamaması ve fakat kendini eğitimli, bilgili addedip ortalarda dolaşınca, fikir sandığı dışkıları orta yere bırakmasından insanların duyduğu rahatsızlığı nick altına yazmalarıdır.
çeşitli sistemlerin parçalarının en kolay kırılabilir olanı ya da belli bir amaca yönelik çalışan örgütün hedefe ulaşmakta grubu sekteye uğratma potansiyeli en yüksek olan kişisi diyim.
örneğin; bi zamanlar barcelona' nın en zayıf halkası victor valdez denirdi hep.
--spoiler--
bu başlık altında atatürk dedim inşallah çarpılmam.
--spoiler--
bende geçen tuvaletteyken bir anda atatürk'ü düşünmüştüm. çarpılmam di mi la?
lan yok böyle bir şey. aynı cümle içinde hem atatürk'ü ilahlaştırıyor, hem de inşallah diyor. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu...
başlığı altında akedemik temelli bir tartışmanın seyrettiği yazar.. getirilenalfebe ve götürülen medeniyet söylemleri ile fanatizme hareret, aman hararet katılarak, türkçenin ketledildiğine şahit olduk..
kıyas cümlesinde "doçentinden kazmasına kadar" sözünü kullanıp hala rererö diyen yazar..
arkadaş bu sıralamanın en tepesinde prof var, en altında asistan masistan var..bir ters kıyas yapıyosun, bari iki uçtaki adamı, ünvanı al demi.. profundan asistanına falan de.doçent ne alaka, karşısına kazma ne alaka..hayır doçentin kazma olmayacağının garantisi mi var?..
bak yazarın kazma olmayacağının garantisi olmadığını görüyoruz..
dolayısıyla sorgulama, şüphe etme yetileri yoktur..onun yerine biat, tevekkül, kader, şükür, inkar gibi duyguları gelişmiştir..
burdan yola çıkarsak, son tahlilde doğru sonuçlara ulaşılabilecek bir tartışma içine girmeye imkan yoktur çünkü işin sonu bir yerde gider kendisinin, "benim inancım bu, allah bilir, hikmetinden sual olunmaz" a dayanır ya da her dincinin klasik din savunma mekanizmaları devreye girer ve " o zamanda şartlar öyleydi, o ayette başka bir şey denmek istenir, sen din eğitimi gördün mü ki dini konularda konuşuyosun" denir.. der.
sanki kuran'ın her döneme, her zamana gönderildiğini söyleyen yine kendileri değilmiş gibi, sanki her türlü sorumluluğu, ibadet görevi yüklediği insanların hepsi din alimiymiş gibi, sanki bu dinin peygamberinin okuma yazma bilmediğini her defasında hatırlattıklarını unutmuşlar gibi. sanki okumayazma bilmeyen birinin tebliğ ettiği dini sadece din alimlerinin yorumlayabilmesi normalmiş gibi..