Lâkin şu mukaddemesi yazmakla şeref duyduğum şâheseri okuyanlar, vecdle dolu bir hayranlıkla anlayacaklar ki, Allah'ın ne kulları varmış! Eğer bir îman, kemâlini bulursa, neler yapar ve ne harikalar doğururmuş!
"çocukken, amerikalı yazar max ehrmann'ın 1927 yılında yazdığı 'desiderata' isimli şiirden büyülenmiştim. en sevdiğim dizesi şudur." kısmından sonra gelen bu muhteşem cümledir:
"sen de evrenin çocuğusun; en az ağaçlar ve yıldızlar kadar, burada olmaya hakkın var."
ve şöyle devam etmektedir:
"işte bu yüzden uzayla dna'mız arasında bir ilişki olduğunu düşünüyorum. Tüm canlılar, kozmosu yaratan, galaksileri oluşturan, yıldızları yaratıp yok eden ve gezegenleri biçimlendiren süreçlerin bir sonucudur. bizler, gerçekten de pek çok açıdan yıldız tozlarıyız. dünyada yaşayan her şeyin her bir atomu uzaydan geldi ve zaman içinde başka yıldızları, başka gezegenleri ve hatta belki de başka yaşamları yaratacak olan 'tozlar'ını uzaya sunacak yıldızlardan gelen ışığı gözlemleyecek kadar evrimleşmiş olmamız hem şiirsel hem de çok keyifli bir durumdur.
işte bu yüzden, yıldızlara duyduğumuz aşkın dna'mıza işlenmiş olduğunu söyleyebilirim. ister profesyonel bir astronom, ister sıradan bir gözlemci olalım, dikkatimizi uzayın derinliklerine çeken şey budur.
orası, bizim geldiğimiz yerdir."
böyle kimseleri gördüğümüz zaman çok kere kendi kendimize sorarız: ''acaba bunlar neden yaşıyorlar? yaşamakta ne buluyorlar? hangi mantık, hangi hikmet bunların yeryüzünde dolaşıp nefes almalarını emrediyor?''
bir kere programı izlemeye başladığınızda ya da sırrı keşfettiğinizde hayatta değişiklik yapmak kolay görünür; bu yüzden de, her ne kadar iyi planlanmış olsa da, çoğu kişisel gelişim yöntemi ya hayal kırıklığına uğratır ya da boşvermişliğe sürükler.