acısı kolay kolay atlatılamıyacak olaydır. üstünden yıllar bile geçse acısı ilk günkü tazeliğini koruyacak bir acıdır. her hatırlandığında ağlamaktan gözleri kurutabilecek olaydır. bugüne kadar başıma gelmedi ama gelirse benim intiharıma yada ömür boyu pesimist durumda kalmama sebep vereceği kesin *
mavi önlüklü zamandan beri para biriktirirdi, motorsiklet almak için. ayrı kalmıştık, ben bursaya taşındım, o bandırmaya gitti. sonra haber geldi arkadaşlardan, "mehmetcan öldü" dediler. ana avrat küfür ettim, ölümle şaka olmaz dedim, inanmadım. telefonla aradılar, salya sümük haber verdi sözüne güvendiğim yakın bir arkadaşım, "nasıl oldu" dedim, motorsiklet kazası dediler. 2 arkadaş bayır aşağı hız denemesi, aniden çıkan viraj, motordan devrilme, kafayı kaldırıma çarpma, en yakın arkadaşımın anında vefat etmesi ve diğerinin yatalak kalması...
Eh be kardeşim bok mu vardı motorsiklette demişimdir hep. tek çocuktun bir de.( vefattan yıllar sonra bir oğulları daha olmuş diye duydum )
görüşememiştik uzun zamandır, o zamanlarda kameralı telefon falan yok elimizde tek resmimiz okulda çekildiğimiz toplu resim.
bir de kıraç kan ve gül'ü çok severdi o şarkıyı ne zaman duysam içim yanar...
ayrıca ergenlik zamanında bulvar gazetesinden porno alıp izlemiştik ilk porno izleyişimizdi...
ah beee bok mu vardı da düştün motor sevdasına....
Ben seni geri istiyorum kardesim,
o gün seni nasil ugurladiysam, simdi öyle geri istiyorum.
Cocuklugum, gencligim, yaptiklarim, yapacaklarim nasil yarim kaldiysa,
iste simdi diger yarisini istiyorum.
ilk sigarami seninle icecektim ulan,
ilk sarhoslugumda yüzümü sen yikayacaktin,
ilk kiz arkadasimi önce seninle tanistiracaktim.
Seninle ne aptalliklar yapacaktik, ne günahlar isleyecektik. Sensiz günahlarin bile tadi yok.
Simdi cok sey mi istiyorum? Bir daha olmayacagini bilsem de, biraktigimiz yerden devam edelim istiyorum. Nasil yarim kaldiysam, simdi tamamlanmak istiyorum.
Isyan en büyük günahsa eger, en büyük günahim sen ol dostum...
5 sene olmuş. şu gün şu saatte tam 5 sene olmuş. keşke seni bırakmasaydım o gece melis. lan insan 16 yaşında ölür mü allahsız? neden bana sensiz yaşayacak bu kadar sene bıraktın? o meret uğruna öldün. ne kadar ağlasam da atamayacağım bir düğüm var boğazımda. hiç duygusal şeyler de yazamam. yeni aldığın samsung telefonun kamerasıyla yatarken çektiğimiz video var, izleyip duruyorum. kim der o videoyu çektikten 1 gün sonra öleceksin? hayat çok garip, allahım bu üzüntüleri nasıl ödeyeceksin?
sabahın bu saatinde, giriş yapılınca insanın karşısına çıkmaması gereken. güne iyi bir başlangıç olmuyor kesinlikle, düşüncesi bile kötü geliyor insana. tüyleri diken diken oluyor bir an. yok yok, allah gecinden versin.
umuyorum sabahın bu saatinde bu duygumu paylaşmış olmam, başlığın içinde bulundurduğu acıyı tatmış olan birilerinin yarasını deşmeye vesile olmaz.
insanın hayatında "en yakın" arkadaşı kaç tane olabilir ki? bende bunlardan 3 tane var"dı", kaldı 1(bir). zaten ilkinden uzun süre sonra düşündüklerim ortada.(#8181592)
ama bu olmadı. insanın üstüne bu kadar gelinmez ki! 3 tane birbirinden ayıramadığım insandan sadece 1(bir)'i kaldı. birinin gidişinden sonra tutunduğum 2 daldan biri 23 ekim 2011 van depremi'nde, eşiyle birlikte uçup gitti. onun enkaz altında olduğunu öğrendiğim an öyle bir üşüdüm ki, bir daha öyle üşüyemem sanırım. tam bir gün boyunca haber alamadık ondan ve eşinden. hep en güzeli düşündü insanlar, ya da sadece en iyisini dile getirdiler. ama ben her zamanki huyum olan en kötüsünü düşünmekten kendimi alamadım. ya doğru olsaydı? nasıl yaşarım? gibi soruları kendime sora sora dolandım tam 26 saat.
26 saat sonra aldığım haber beklenenin en kötüsüydü. yalnız bende bir şeyler değişmişti artık. haberi herkese ulaştırmaya çalışıyordum. sanki bağıramıyor, ağlayamıyor ama onu bu şekilde atıyordum, bilmiyorum. ağlama yok! düzgün bir cümleyle ulaşabildiğim herkese haberi veriyordum. o akşam beklemeye başladık cenazelerin gelmesini. bu ülkede paran yoksa ölemiyorsun, bunu da öğrendim. gerçi paran olunca da tanıdık biri lazım ki uçakta boş yer olsun. ertesi akşam cenazeler geldi. aldık, götürdük hastaneye morga koyduk. bir sonraki gün defnettik. bak, cenazeleri aldık kısmını hızlı geçtim. bu benim için ilk seferinde o kadar zordu ki. ilk ölen arkadaşımın tabutu'nu gördükten sonra yaklaşık 10 dakikayı hatırlamıyorum. ama bu sefer sanki hiçbir şey yokmuş gibi hareket ettim. önümde çocukluğum gidiyorken, üniversite yıllarım, kavgalarım gidiyorken nasıl böyle mal mal bakabildim? -bilmiyorum.
yalnız ilginç olan kaç gündür duyduğum laflar aynı. "hayat devam ediyor", "sabretmelisiniz" vs. tamam da arkadaşım sen iki güne unut ki ben de unutmuş gibi yapıcam zaten. yıllar geçince ara sıra aklıma gelicek bunu da biliyorum. tecrübeyle sabit. ama "zaman her şeyin ilacı" ne demek ya?
bir daha kimseyle o kadar eğlenemezsin, kimseyle o kadar gülemezsin. kimsenin yanında kendin olamazsın, rahat olamazsın. herşeyini içinden geldiği gibi anlatamazsın. en kötü anında yanında seni anlayabilecek birini bulamazsın artık. düşünmek bile korkunç.
Bu var ya, of bu var ya! Başa geldikten sonra, hiç ama hiç bir şeyin, tam olamaması durumudur. Ne zaman bir yudum içsen, ne zaman bir şarkı dinlesen, 17 yaşında bir genç gelir oturur boğazına, boğazının tam şurasına, sonra akıp gider gözlerinden. Kazananı olmayan bir savaşın o çığlık dolu kuyusunda, kendi 17 yaşın çığlıkla seslenir sana.
artık bir zaman atığısınızdır. Ne kimse anlar sizi, ne de siz kimseyi.
Acı kazanmıştır.
--spoiler--
Dostum öldü dün topraga indirdim,
kendim gömdüm anlatmasi bir hayli zor
acisi sönmeyen bir kor yanar bu kalpte sonunda sende çekip gittin hee!!
yarim kalan hayallerinle mahkûm ettin maziye biz ayni yerdeyiz yine
sense bizsiz simdi nerde kapali
gözlerinle terk ettigin evin ailen kederde
bense dertle suskunum ve saskin halde beklide yalandir diye umutluyum
kizginim birazda sana onca yilin hatrina vedasiz ayrilmakmi reva
kalkip baksana arkadaslarin kabir basinda
helal olsun varsa hakkim bir degil de bin defa
yirmi üç yasinda umutlara zamansiz elveda
sararmisti yüzün dönüp baktigimda son defa
acelemizmi vardi sanki gömdük tam bir dakikada
kaçacak miydin ki dostum çaktik dokuz tane tahta
vefasiz olma arada bir misafir ol rüyama
eskilerden lafla varsin senden olsun her bir tafra
bir yani bos ve tadida yok sensiz kurdugumuz sofra
rabba isyan degil bu mektup yazdim ben bi dosta
arada gözlerim dolar gülüsünü hatirladikça dostum elveda
sende terk edipte gitme görürsen aglarken üzülme
biryani mezara gömdük senle çok severmisiz megerse
sen yasarsin bu kalpte artik geriye dönmesende
dün yanimda bugün nerde adina dünya denen kahpe
çekti yüzüne perde iste burasi böyle sahte
bir gün güldürürse elbet aglatir bir günde yüzün hüzünlü son resimde
Kabrinde kar var gözümde yas içimde yanar ates
gömüp döndük seni ve sen soguktan üsümedin mi kardes
hayatta sirt dönenlerin simdi alayi es
bes kurusluk maskelerinin ardi maskeden beles ve
rast gelirsen sen yüzles utanmadan kisner kalles
birkaç gebes duayi kesip yolda dedikoduyla pes
yarami desme der sorunca hazir gözlerinde yas
üzülme sen dostlarin var özleyip içten seven
isminin telaffuzunda kâh gülüp hüzünlenen
yakismamis son elbisen büyük sanki iki beden
beni avuntu söyleten dört bayram sensiz geçen ve yok nesem
son nefeste yüzünü dahi görmeden ansizin çekip giden bedende
sen yoktun neden eceldi dostu gömdüren ölümdü kefeni giydiren
geri dönülmez diyarlarda tek bi basina senmisin ?
biz hasretinle kahrolurken sende bizi özlermisin biyerden
izlediysen sayet aglayip gülermisin saka yapipta assam siniri
sirt dönüp gidermisin dün neseyken ortaminda bugün bize kedermisin
saysam bütün dertlerimi bikmadan dinlermisin
elalemin kalemi düzgün bizimkisi kadermisin.
--spoiler--
Ilkokul yıllarında kurulan ve 15 yılı deviren Benzer bir dost grubuna sahip bir adam olarak söylüyorum bunları.
Ben şimdi bir zamanlar beraber hayalini kurduğumuz işin sahibiyim, ama gurbette, ama dostlarımdan uzakta yapayalniz bir şehirde, yaptıgım iş kazandıgım para tat vermiyor, şehrime dönersem maaşım yarıya düşecek ve ben dönebilmek için götümü yırtıyorum, evet yarı maaşa razıyım
Bırakın beni gideyim. Doğup büyüdüğüm topraklara, dostlarıma döneyim, dagda açan çiçek şehirde gülmüyor, bırakmıyorlar şimdilik, adam yok çalışacaksın diyorlar.
Her zaman iddia ettigim bir şey vardır bu hayattaki en zirve duygu zannedildigi gibi kadin erkek arasında yaşanan degil, erkegin erkeğe dostlugudur, yaşayan bilir.
Neden o diye düşünmekten çok ağlarsınız. Haftalarca belki de hala...
Aklına geldikçe o güzel anılar daha çok ağlarsın.
Meleğim,
Seni toprağa verdiğim gün soldu gülüşüm. Şakalarım anlamsız, söylediğin şeyler güldürmüyor artık. Acı nedir onu öğrendim. Sen ki benim doğduğumdan beri yanımdasın nasıl oldu da bıraktın gittin beni... hani beraber olacaktık biz hiç ayrılmayacaktık. Kardeşlik duygusu ne demek onu öğrendim ben.
Nur içinde yat.
Arkadaşım, bir tanem, kardeşim...