eğer ülkemi bu kadar sevmesem kesinlikle maldivler..cennet gibi bir ülke.aslında cennet olması değil burayı cazip kılan,çünkü benim ülkem de cennet gibi.ancak oraya gidince dünyanın hoş bir köşeciğine çekilmiş oluyorsunuz.burdaki haksızlılar,yasaklar,çeteler,ülkeyi babasının malı sananlar,insanların eğitim hakkını alanlar orda yok.burda bu güzel ülkeyi yaşanmaz hale getirenler orda yok.o güzellikleri insanın burnundan getirenler yok..
Dogdugun yer herzaman icin ilki olur insanin ve bu yuzden hep farkli bir yerde kalir. Nereye gitsende silayi ozlersin, kendini kandirirsin bir sure gormemeye calisirsin ozlemini, dis guzellikler gozunu boyar. ve malesef, her guzelligin bir sonu vardir, hem bu bitisi hem de guzelligin ve rahatligin mutluluga esit olmadigini gorursun ki mutlu olmak yasamak icin olmazsa olmazdir.
kesinlikle ukraynadır. en azından okunulası gençlik geçirilesi bir ülkedir. zira hayat şartları ülkemize göre çok daha ucuz, kara kaşlı kara gözlü insan sayısı da çok azdır. pop star gibi yaşamak isterim diyenlere tavsiye edilir.
Ossurukvanya ülkesine gitmek için çabalayacağıma, buu vatanı istediğim gibi bir yer haline getirmeye çalışırım.
Bağımsız, refah düzeyi yükselmiş, ciddi anlamda demokratik, ordu ve siyasetin farklı kulvarlar olduğunu çözebilmiş, din ve devletin farklı kulvarlar olduğunu anlayabilmiş beyinler yetiştirmeye çalışırım.
Ha, bunlar varsın olmasın. O kadar şehitin bu toprak için kan dökmesi bile benim burada yaşama sebeptir. Yok değilse zaten emperyal ülkelere yerleşmemize gerek kalmayacaktı, onların bayrağı altında çay sigara içiyor olacaktık..
yaşanılası ülke standardı sadece gelir düzeyiyle ilişkilendirilecekse evet bir çok avrupa ülkesi ya da amerika örnek gösterilebilir. ama ben derim ki gidip görmeden şu ülke çok yaşanılası bir yermiş hacı, isveç'te kızlar teklif ediyormuş, italya'da erkekler zengin, yakışıklı, olgun, karizmatikmiş demeyin. bir kere yurtdışına çıktığınız andan itibaren (o ülkenin havaalanından başlayarak yani) elinizde bulundurduğunuz türk pasaportu sayesinde diğer tüm milletlerden ayrı bir yerdesinizdir onların gözünde. iyimser olmaya çalıştım, bir adım geriden başlarsınız demedim. niye geldin hayırdır hemşehrim? tarzı sorular ve donunuza kadar aramalar yapılır. bir de düşünün ki bu ülkede yaşamaya başladınız, arasıra buradaki yakınlarınızı da görmeye geleceksiniz herhalde dimi? yani bu giriş-çıkışlar daha çok kez yaşanacak ve aynı prosedürler tekrar tekrar yaşanacaktır o ülkenin vatandaşlığını aldığınız ana kadar.
şimdi o yaşanılası ülkenin vatandaşı oldunuz diyelim. nasıl ki sonradan türk vatandaşlığına geçmiş birini şıp diye anlayabiliyorsak, onlar da anlayacaktır sizin orijinal birer italyan, alman, ingiliz ya da her ne haltsa olmadığınızı ve soracaklardır kökeninizi. türk lafını duyunca o sırada sizinle sarmaş dolaş kanka modunda olan bu ecnebi de bir adım geri atacak ve başlayacak türkiye hakkındaki saçma sapan sorularını sormaya. ha istisnaları yok mudur bu cahillerin? elbette ki vardır. ama türkiye'de erkeklerin 4 kadınla evlenmesine yasaların izin vermediğini, insanların sevgilileriyle sokakta dolaşabildiklerini ya da ne bileyim tüm kadınların çarşaf giymediğini bilen kesim ya kendisi ya da bir yakını daha önce türkiye'de bulunmuş olan insanlardan oluşur. sizin - onların deyimiyle- modern görünüşünüz, sizi türklerden ayrı kılmaktadır. aaa sen hiç türklere benzemiyorsun ki! lafı her defasında daha da fazla gıcık etmeye başlar insanı. ama sinirlenmeye de hakkın yoktur, çünkü barbar, medeniyetsiz türk olursun o zaman da.
insanların kafasındaki türk imajını da - en azından kendi çevrendekilerin - silebiliyorsun bir zaman sonra. bu sorun da ortadan kalkıyor. geriye en büyük sorun kalıyor. kültür farkı...yurtdışında yaşamak her türk bünyede farklı sonuçlar doğurabilir. gitmeden önce "ben dünya vatandaşlığına inanıyorum. çiçek,böcek." diyen bir sürü insanın turancı olup döndüğünü bilirim. diğer yandan, medeniyeti özgürce içip sıçabilmekten ibaret sayanların bir daha türkiye'ye ayak basmak istemediğini de görüyoruz. işte burada kişinin değer yargıları, kültürüne bağlılığı giriyor devreye. sorun farklı kültürlere uyum sağlayabilme, hoşgörü gösterebilme falan değil. o, ev sahibi ülkenin sorunu. ve avrupa'nın çoğu yerinde yoktur bu hoşgörü. hani avrupa birliği'nin sloganı vardır ya unity in diversity (farklılık içinde bütünlük), ona biz dahil değiliz sevgili yazarlar. diyorsanız ki ben bugüne kadar yetiştirildiğim kültürde edindiğim değer yargılarını, dostluk, aile, sevgi gibi kavramları değiştirmeye hazırım, o zaman bu ülkeler sizin için en yaşanılası ülkeler olur işte. para var huzur var olmuyor ne yazık ki her zaman...
burada kesinlikle milliyetçilik yapmaya çalışmıyorum. ama türk olmak gerçekten çok farklı hissettirir insana gurbet ellerde. kullanmayı bilirseniz çok da eğlendirir aynı zamanda. ama bir ülkeye gidip tatil yapmakla orada yaşamak arasında dağlar kadar fark var, yalnızca buna dikkat çekmek istedim.
-içinde abdullah çatlılar olmayan.
-alaaddin çakıcılar barınmayan.
-fethullah gülenlere tapılmayan.
-küçücük çocukların eline silah tutuşturulmayan.
-bağımsız gibi görünüp de aslında kommensalist bir şekilde yönetilmeyen.
-öncelikle öğrencinin ve daha sonra da tüm bireylerin rahatça "bu böyle şu şöyle" diyebildiği.
-insanların etnik kökeninden ya da inandığı-inanmadığı tanrı yüzünden saldırılmadığı.
-mutlaka kilometrelerce sahili olan.
-geçim sıkıntısı olmayan ( hem ekonomik, hem tıbbi, hem de refah bakımından) insanların yaşadığı bir kara parçası istiyorum. evet belki de iskandinav ülkeleri.
ama bir de sevdicekle başbaşa kalabileyim, kimse olmasın be sözlük...