Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
yari ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine
Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka
sana gül bahçesini kim açar benden başka?
Bu gün yollanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
itler bile gülecek kimsesizliğimize
Bana artık büyü diyorlar Füsun
Artık büyüyüm, bilmiyorlar.
Ülkemin yürüyen caddelerinde acılarımızın kaynağını araştırıyorum
Kelimeler dişliyor kollarımı
Diş izlerinden bir saatle takip ediyorum zamanı
isminden ismimle doğduğuma inanıyorum Füsun
Bu inanç hiç bitmiyor
Bazı yarım işleri artık tamamlıyorum.
Bazı yarım şiirleri…
Bana yar olmayan karının izzeti itibarını sikeyim...
Yansın karıların alayı, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim...
Düşmüşüz bir orospunun belasına, koymadık diye taaaa amının ortasına...
Kader böyle yazmış hatırasına ben böyle hatıranın hikayesini sikeyim!..
Kerem dağları deler bir amcık uğruna, aslı gitsinde ona buna vurdura...
Değer mi ? bir amcık için bütün bunlara, her taraf amcık dolu mala iyi vurana.
Fuzuli bir am peşine düştün gurbete, am serindir am derindir şifa verir millete,
Ye kebabı iç şarabı vur karpuz göte, bu gidişle yarrrrrrrrrrrrağımı gidersin cennete...
ben oysa
herkes gibi
herkesin ortasında
burada, bu istasyonda, bu siyah
paltolu casusun eşliğinde
en okunaklı çehremle bekliyorum
oyundan çıkmıyorum
korkuyorum sıram geçer
biletim yanar diye
önümde bir yığın açalya
bir sürü çarkıfelek
gergin çenekli cesetleriyle
önümde binlerce çiçek
korkuyorum sıra sende
sen de başla ve bitir diyecek.
Yo, hayır
yapamaz bunu, yapmasın bana dünya
söyleyin
aynada iskeletini
görmeye kadar varan kaç
kaç kişi var şunun şurasında?
Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın!
Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla!
Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde!
Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum!
Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda!
Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında!
Hiç bilmiyorum! Hayat taviz vermediği hızı ve kavgasıyla akıp gidiyor!
sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz.
ne guzel şey hatırlamak seni
ölüm ve zafer haberleri içinden
hapiste
Ve yaşim kırkı geçmiş iken...
-Nazim Hikmet Ran'ın çok sevdiğim şiirinden bir kısım
#hürriyete doğru
gün doğmadan,
deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola
kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
içinde bir iş görmenin saadeti,
gideceksin
gideceksin ırıpların çallantısında.
...
...
...
heey!
ne duruyorsun be, at kendini denize
geride bekleyenin varmış aldırma.
görmüyor musun her yanda hürriyet
yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol,su ol
git gidebildiğin yere.
desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim
...
...
sizin için insan kardeşlerim,
her şey sizin için.
gece de sizin için gündüz de.
...
...
...
cephelerde harcanan kurşun;
sizin için mezarlar, mezar taşları,
hapishaneler, kelepçeler, idam ccezaları;
sizin için;
her şey sizin için.