en güzel şiirler

entry260 galeri1
    108.
  1. Öyle bir hayat yaşıyorum ki,

    Cenneti de gördüm, cehennemi de

    Öyle bir aşk yaşadım ki

    Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.

    Bazıları seyrederken hayatı en önden,

    Kendime bir sahne buldum oynadım.

    Öyle bir rol vermişler ki,
    Okudum okudum anlamadım.

    Kendi kendime konuştum bazen evimde,

    Hem kızdım hem güldüm halime,

    Sonra dedim ki "söz ver kendine"

    Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,

    Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,

    Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.

    Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayati seyredersin.

    Öyle bir hayat yaşadım ki,

    Son yolculukları erken tanıdım

    Öyle çok değerliymiş ki zaman,

    Hep acele etmem bundan, anladım...

    Nietzsche
    1 ...
  2. 107.
  3. Bir çocuk şarkısı

    kutu kutu pense taşırdım yanımda, hatalarını onarmak için.
    bir de elmam olurdu, acıktığında yersin diye alırdım yanıma.
    ya hayat arkadaşım bir gün bana arkasını dönerse? ağlıyorum için için…
    yanında oldum her zaman bilirsin hayat boyu.
    içimde ürkek bir titreme düşünüyorum koyu koyu.
    öyle bir sevmişim ki seni bilemezsin. “ama şurası eksikti” diyemezsin.
    tam tekmil sevdim seni eminim.
    hastalıkta sağlıkta senin yanında olmaktı yeminim…
    yağ sattım bal sattım, yine de aldım en beğendiğin ayakkabıyı.
    hevesin geçince çöpe attın, öldürdün bu talihsizlik ustasını…
    dilim kopaydı da “seviyorum” demeseydi sana…
    gerçi kalp sevince dil neylesin? onu da koparamazdım ya.
    koca ömrüm heba oldu ya, sağlık olsun ya…
    portakal istedin bir gece yarısı hiç unutmam.
    ama gönlünü edemeyince uyuyamam.
    çulsuzum, param da yok ama bir yalan uydurup ikna etmiştim manav hayri’yi…
    soydum, başucuna koydum. bir teşekkür etmedin ama olsun en azından rahat uyudum.
    böyle geldi geçti hayat, sana hep fırından yeni çıkan ekmeği yedirirdim, bense bayat…
    bir gün adıyla ekmeğe bir yağ sürüp vermesen de, mutluydum yinede.
    kahvaltı sofrasındaki gülücüklerini izlemek yeterdi.
    mini mi mini bir kuş konmuştu bir gün penceremize.
    merhametini ilk o zaman görmüştüm. kıyamadın aldın ya onu içeriye, çok şaşırtmıştın beni.
    bu kadın mıydı bana bir gün olsun minnet duymayan?
    bu kadın mıydı gözlerine baktığımda değersizliğimin yansımasını gördüğüm?
    kuş kadar olamamıştım anlaşılan senin gözünde. yalan yok kıskanmıştım minnacık kuşu.
    pırpır edip canlanmasına izin vermeden ezmiştim ya onu, hala kulaklarımda o nefretle “aptal!” deyişin.
    anılarımda canlanır yaptığım her hata da senin sesinden yankılanan o “aptal”…
    sevmedin belki de beni hiç ama hep mutlu görürdüm seni. buydu tek tutunacak dalım.
    “kusura bakma başkasını seviyorum” diyene dek.
    hep mi talihsizliği işaret ederdi benim kahve falım?
    seninle geçen her yıl için bir kurşun saydım ömrüme tek tek…
    geriye pek bir şey kalmadı zaten. doktor en fazla altı ay yaşarsın dedi ama sanmam.
    senin için yazmayı bile beceremediğim bir şiirden sonra ölürüm herhalde.
    biliyor musun akıllandım artık, hiçbir yalana kanmam…
    ölüyor olsam bile dayanamam koşa koşa yetişirim son nefesimde, sen yeter ki gel de…
    ve bir gün geldim eve, her zaman ki gibi kimse yok…
    dolaptaki ilaç gözüme takılır. dedim ya akıllandım artık diye,
    “aptal!” falan değilim senin o gün dediğin gibi. şeker falan sanmadan bitirdim hepsini.
    ne kurtarmaya gelecek bir annem vardı,
    ne de “aptal!” deyip yaptığımdan utandıracak bir "sen"
    0 ...
  4. 106.
  5. 608

    senin için yalnız bıraktım kendimi.
    neşterden bozma bir tahterevalli üzerindeyim de
    kimseyle oynamak istemiyorum sanki
    kimse yok karşımda
    buna rağmen yerde karşımdaki oturak,
    evet yerde! hem boş hem yerde!
    havada olan benim havada asılı olan!
    ben varsam bir ağırlığım da olmalıydı halbuki benim
    yanlış mı?

    eksik buluyor musun hiç göremediğin yerlerini?
    buluyorum ben
    "nasılsın"; diyorlar mesela
    iyidirdiyorum ne olsun,aynı
    sonra diyorum ki kendime
    "ben istenmiyor olmakla ilgiliyim"

    bi kaç bir şey var hiç unutmuyorum
    bi kere karşılaştık ya hatırlıyor musun ne kadar güzeldi
    eski sevgililer neden arkadaş olamasın tadındaydı gerçi ama güzeldi
    sen çok güzeldin
    geceydi,evine kadar yürüdük
    yoruldun çok
    hafif kızardı yanakların
    azıcık alkollüydün
    özlemiş gibiydin üstelik beni
    çok konuşmadın
    bi kaç bir şey anlattın ki önemsemiyordun anlattıklarını
    ama gözlerin parlıyordu,anlatabiliyor olmayı sevmiş gibiydin
    "nasılsın" dedin sonra birden
    gerçekten "nasılsın" diyordun
    "iyidir" dedim ben
    "ne olsun,aynı"demedim
    çok mutluydum çünkü
    utanmasam ağlayacaktım

    o kadar yakın mıydı senin evin çok çabuk varmadık mı?
    çok mu hızlı yürüdük ki ben mi hızlı yürüttüm seni?
    ve sen o apartmana ne zaman girdin de ne zaman söndü o ışık?
    sonra ben dedim ki kendime
    "ben istenmiyor olmakla ilgiliyim"
    utanmadım ağladım

    nasılsın Su?mutlu musun?
    büyüksün benden farkında mısın
    havada olan benim havada asılı olan
    artık debelenmiyorum ayna önünde iyi göründüğüm bi açı yakalayana kadar
    kabullendim bile sayılır çirkinliğimi
    temizlemiyorum odamı
    heyecanla uyanmıyorum
    "nasılsın" diyorlar mesela
    "iyidir" diyorum
    "ne olsun aynı"

    senin için yalnız bıraktım kendimi
    fedakar aşık tadında değil yada aklanmaya çalışan yahuda tadında
    öyle bıraktım işte elimde olmadan
    hiçbir şey talep etmeden bıraktım
    hatta bir ölü nasıl aklayamazsa kendisini
    öyle

    bi kaç bir şey var hiç unutmuyorum dedim ya
    terminalleri de unutmuyorum
    sen giderken daha soğuk olurdu terminaller
    ağlardın bazen,ben ağlamazdım
    bir mecburiyeti çoktan kabullenmiş hatta o mecburiyete alışmış gibi susardım.
    güçlü biri gibi susardım ki
    yemin ederim kimsenin yanında senin yanında hissettiğim kadar güçsüz hissetmezdim kendimi
    (bilmiyorum güçsüz mü doğru kelime aciz mi)
    bu her zaman böyleydi
    en çok terminallerde böyleyi bu
    kıskançlık krizi oldu sonra böyleydi bu dediğimin adı
    yemin ederim olsun istemedim ben kendi kendine oldu
    depresyon oldu sonra
    oldu işte bir şeyler
    neticede ben unutmuyorum terminalleri ki
    ne zaman gitsem o terminallere(sadece gitmek zorunda olduğum zamanlarda gidiyorum)
    çatlaklar görüyorum yerlerde
    büyük bir hüzün görüyorum o çatlaklardan havaya karışan
    neden kimse görmüyor bunu da bir ben görüyorum?

    ve Su,
    bir mecburiyeti çoktan kabullenmiş hatta o mecburiyete alışmış gibi
    yalnız bıraktım kendimi senin için
    sıfır altı gün sıfır sekiz gece sustum önce
    sonra "iyidir"dedim "ne olsun aynı"
    ve bakıp aynada gittikçe çirkinleşen yüzüme
    "ben" dedim "ben istenmiyor olmakla ilgiliyim"
    ve Su,
    alıştım ben
    alıştım...

    hatta evrenin bütün yalnızlıklarını üstüme alındım

    (bkz: emre aydın)
    0 ...
  6. 105.
  7. 104.
  8. (bkz: istiklal marşı)
    en güzeli olmasa da anlamlılardan;
    dogdugumda siyahtım.
    büyürken siyahtım.
    güneşe çıktıgımda siyahtım.
    korkunca siyahtım.
    hastayken siyahtım..
    ...öldügümde hala siyahım...

    ve sen beyaz çocuk...

    dogdugunda pembesin.
    büyürken beyazsın.
    güneşe çıktıgında kırmızı.
    üşüdügünde mor.
    korktugunda sarı.
    hastayken yeşil.
    öldügündede gri'sin.

    sen şimdi bana renklimi diyorsun???
    0 ...
  9. 103.
  10. Biliyorum sana giden yollar kapalı
    Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

    Ne kadar yakından ve arada uçurum;
    insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

    Uyandım.. uyandım, hep seni düşündüm
    Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

    Sen Bay(an) Nihayet, sen ölümüm kalımım
    Ben artık adam olmam bu derde düşeli

    Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
    Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

    Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
    Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

    Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
    Hangi şarkıyı duysam, bizim için söylenmiş sanki

    Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
    Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

    Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
    Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

    Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
    Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

    Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
    Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

    Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
    Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

    inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
    Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

    Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
    Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri *
    0 ...
  11. 102.
  12. mevlana ''etme''
    can yücel ''seke seke''.
    0 ...
  13. 101.
  14. bir şiir tutkununa en zor şeyi sormak, yazılmış en güzel şiir, çok ama çok neyse. bana göre,turgut uyar ın bütün şiirleri, nazım hikmet in bütün şiirleri, orhan veli ve cemal süreya nın bütün şiirleri ve böyle gider.
    1 ...
  15. 100.
  16. atilla ilhan :yağmur kaçağı
    1 ...
  17. 99.
  18. hiç yazılmamış olanlardır.
    0 ...
  19. 98.
  20. Çekilmez bir adam oldum yine
    Uykusuz, aksi, lanet
    Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi
    Azgın bir hayvan döver gibi
    O gün çalışıyorum
    Sonra birde bakıyorsun ki
    Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü
    Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün
    Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün
    Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet
    Çekilmez bir adam oldum yine
    Uykusuz, aksi, lanet
    Yine her seferki gibi haksızım
    Sebep yok olması da imkansız
    Bu yaptığım iş ayıp rezalet
    Fakat elimde değil
    Seni kıskanıyorum.
    (bkz: nazım hikmet)
    0 ...
  21. 97.
  22. Cevat capan-Tekne Kazıntısı
    Babam iki tek atınca oğlum hadi seni karpuzlara götüreyim derdi..
    (karpuzlar Gebzede oturan kızlardı)
    Annem kızarır kızar'bey çocuk daha küçük'diya çıkışır mutfağa gider ağlardı...
    Babam karpuzdan anlardı.

    Edit: Şiirin ismi
    0 ...
  23. 96.
  24. BiLME

    Sol yanımın dolusundan
    Sağ yanımın boşluğunu çıkardım
    Geriye ne kaldı bilir misin?
    Bilme

    Benim onarılmaz sabırlarım
    Sıkılamaz somunlarım var
    Beni doyurmak
    Bir somun ekmeğin harcı üstelik
    Seni ne doyurur aslında bilir misin?
    Bilme

    Seninle sevdamız
    iki yaralı kuşu uçurma sevdasıdır
    Erisek kurşun asker gibi
    Bir bütün kalp etmeyiz
    Bilirim, senin gidişlerin
    Yemlenmiş güvercin ürkekliğidir
    Başı kararsız
    Ürkek, doymuş
    Güvercinler en çok insandan
    insan olandan korkar
    Nedenini hiç bilir misin?
    Bilme

    Kalbimdeki kesikler
    Başı sonu belli doğru parçalarına benzer
    Adı doğru, kendisi baştan başa yanlış
    Biçareler gülümsesin diye
    iki ucundan tutup
    Yukarı kaldırmak isterim
    Neden kesikler
    Bir türlü gülümsemezler
    Bilir misin?
    Bilme

    Bak batacaksın diyor kaptan
    Beni ıssız bir denizde
    Hakikatle dolu bir bota benzetiyor
    Ya yükünü boşaltacaksın
    Ya bu yükle batacaksın
    içi bomboş yaşamanın
    Tüm yüküyle batmaktan
    Neden bir farkı yok bilir misin?
    Bilme

    Uydurduğun onca yalana inat
    ikinci bir emre kadar severdi beni ellerin
    Sen bunca şeyi bilmezken
    Ben o elleri tuttuğum nice anlar bilirim
    Bir tekinde gözlerin yok
    Siyah camları olmak isterim gözlüklerinin
    Siyah camlar hayatı perdelerler
    Ağlamak ne anlamsız senin için
    Senin gözyaşların hep en anlamlı
    Bencilsin evet
    Bencilsin demek;
    içinde bir tane ben yok demektir
    Oysa ellerin
    Tıpkı bir stampa gibi
    Günlerdir alırlar parmak izlerimi
    Artık bir sabıkam olursa
    Tutukla ne olur beni
    işime gelir sende hapsolmak
    insan ne vakit idam
    Ne vakit müebbet ister
    Bari bunu bilir misin?
    Günahtır; Ayıptır; Bilme;

    Bu kalem yaza yaza bir yol mu alır sanırsın
    Nereye kadar gider
    Boş bir kağıt üzerinde sürtünen bir kalem
    Kırdım işte ucunu
    Al sana durmak için bir neden
    Ya kırılmış kalple bu beden
    Nere kadar gider bilir misin?
    Bilme

    Senin ardından çünkü
    Bir tükenmek saatidir başlar
    Dakikalar ve anlar
    Ne kadar anlamsız olduklarını anlar
    Yelkovan utanır mesaisinden
    Bir tükenmek saatidir ki bitmez
    Bitmez ve bitmiyor işte kalem de
    Bir tek
    Bir tek mutlu aşk dahi yok ki şu alemde
    Bilir misin ki sultanlar
    Neden mutludurlar o haremlerde
    Bilme
    Bilme çünkü hiçbir şey
    Bildiğin gibi değil gibi
    Bilmediğin ne varsa
    Haklı çıkarıyor seni

    YiĞiT GÜRALP
    1 ...
  25. 95.
  26. şeytan bar

    yapmacık karakterler vestiyeriyim ben.

    günlük yüzünüzü bana bırakabilirsiniz,
    yapmacık karakterler vestiyeriyim ben.

    nasıl bir kostüm istersiniz ?
    sanırım çağımın ayıbını giyinmezsiniz,
    oysa göğsünüzü yırtmak üzere içinizdeki hayvanın azidişleri.
    ne kadar da ragbet görüyor, bu yanık kanatlı melek giysileri.
    caniliğinize yakışsa da tavsiye etmem.
    i̇çerde şeytanın size gülme ihtmali var efendim.
    söylemek vazife kılındı, ondan bildiriyorum.
    gözleriniz aç bir kartal gibi ve üstelik niyetiniz de sinsi,
    çakallık size yakışır bir hayli,
    arazinize birkaç bıldırcın da dağıtırız tabii ki,
    burası sizin ininiz, daha daha ne istersiniz ?

    utancınızı saklamaya hiç gerek yok,
    onları ayrı ayrı kaldırıyoruz.
    maymun olmayalım ne demek, istediğiniz olabilirsiniz.
    burada hayal edemeyeceğiniz günahların keşfindesiniz.
    pardon, ruhunuzu peşin almak mecburiyetindeyiz !
    bir de, lütfen üzerinizde vicdan kalmasın.

    bakın, bütün bunları beğenmediyseniz,
    size şeytana yakın bir masa verebilirim.
    i̇nanılmaz bir yer, tavsiye ederim.
    pahalı değil canım, sadece biraz daha gözünüzü karartırsınız.

    o yorucu sahte sırıtkanlığınızı da alabilirim,
    yapmacık karakterler vestiyeriyim ben.

    çekinmeden koyverin en allahsız küfürlerinizi,
    teveccüh göstermeden anlatın toplumu düzüşlerinizi.
    i̇çinizdeki kiri dökebileceğiniz daha pis bir yer bulamazsınız.
    ne demek efendim, tabii ki hakkınız.
    bu günler için siz ananızı bile sattınız.

    buyrun efendim,
    günlük yüzünüz
    ve sırıtkanlığınız
    bir de beraber götürmek zorunda olduğunuz günahlarınız.
    yine bekleriz, bir ömür açığız.

    allahsızlığın kapıkulluğunu yapıyorum ben.

    vicdan diye birşey arayıp sormuyoruz,
    allahsızlığın kapıkulluğunu yapıyorum ben.

    dinden çıkar mısınız ?
    zaten daha önce de göstermelik diz çöküyordunuz,
    en az sizin kadar hesapkardı sizinle bir yakaran esnaflar.
    ne kadar da adil görünüyor, secdede bir borsacı.
    i̇nanın genelevi işletenlere bile tavsiye ederim cumaları.

    korkmayın, bir kere geçeceksiniz bu eşikten içeri.
    söylemek vazife kılındı, ondan bildiriyorum.
    gündüz gözüyle görünmeyecek kansızlığınız,
    kan içen dişleriniz sadece gece görünecek,et yerken.
    soluk benzinize renk katacağız kimseler görmeden.
    bir tek aybaşında kanayacaksınız, işçilerin aylığını verirken.

    ekmek, emek kavgası gibi fakir edebiyatını duymayacaksınız,
    şıllık ve cilveli hatun sesleriyle kapatacağız kulaklarınızı.
    ben kendimde değildim gibi savunmalara ne gerek efendim !
    biz sizi allahsızlıktan öte görünmez kılacağız.
    pardon, yüreğinizi sökmek zorundayız !
    bir de, lütfen aklınıza şeytan dolansın.

    bakın, bütün bunlar yetmez derseniz,
    ruhunuza mastürbasyon yaptırabiliriz.
    yetimlere yardım eder ve iftar çadırları falan kurarsınız.
    puştluğun saltanatının tadına varırsınız.

    vicdan diye birşey arayıp sormuyoruz,
    allahsızlığın kapıkulluğunu yapıyorum ben.

    şeytanla pazarlığa hazır mısınız ?
    teveccüh göstermeden parselleyin
    cehennemizin en nadide beldesini.
    yokluğunuzdan kovulamazsınız nasıl olsa.
    ne demek efendim, günah diye bir sözcük kalmadı.
    şeytan bile sizden ders aldı.
    alayım efendim,
    kanınız,
    yüreğiniz
    bir de ruhunuz.

    artık yok olmak gibi bir korku taşımassınız,
    unutturmaz sizi allahsızlığınız...
    *
    0 ...
  27. 94.
  28. Aramızdaki demir kapı belki hiç açılmayacak
    Senin ışığını görmeden kapanacak gözlerimiz
    Karanlık aman vermiyor
    Hangi kapıyı aralasak gece
    ...Ne yapsak çaresiz
    Kokunu getiren rüzgar da olmasa
    Bir manası kalmayacaktı yaşamanın
    Şimdi hiç değilse
    Hayaliyle avunmadayız
    Zaman içinde bir başka zamanın
    insan çırpındıkça bir bataklığa saplanıyor
    Yaşadıkça ölüme
    Çaresiz olmak bir şey değil
    Çaresizliğini kabullenmek zor geliyor insana
    Aynaya bakıyorum
    Bir beyazlık, bir boşluk
    Hani benim yüzüm
    Dudaklarım, ellerim hani
    Halbuki gözlerim de görüyor
    Kör değilim
    Fakat sen varsın içimde
    Yakan, kör eden bir karanlığın var senin
    Nefes, nefes yaşadığımız
    Avuç, avuç içtiğimiz bir karanlığın var
    Kahrolası zamanın ortasında
    Büyük bir fırın yanıyor besbelli
    Alevleri asırlık çınarlar gibi
    Büyük bir fırın yanıyor
    Görüyor musun
    Şimdi bütün ihtirasların sustuğu saatteyiz
    Elini sürdüğün her şey yok olabilir
    Her şey eriyebilir şu anda
    Bu varlığın yokluğa yaklaştığı andır
    Zayıf ellerin bu anda bütün yaratıklardan güçlü
    Bu an iri gözlerinde her şey yüce
    Ne insanlar fani
    Ne dünya ölümlü
    Al beni de erit ateşinde gözbebeklerinin
    Erit beni
    Ruhumu aşkının potasında yak
    Kahrolsun bu karanlıklar
    Bu mesafeler
    Bu zaman
    Ben seni istiyorum
    Ya seninle yaşamak
    Ya da sende yok olmak...

    Ümit Yaşar OĞUZCAN
    2 ...
  29. 93.
  30. En çok senin yanında üşürdüm
    Sen beni her zaman üşütürdün de
    haddimi aştığım zamanlarda
    sana yaklaşmayı denediğim zamanlarda yani;
    en acımasız soğuğunu çarpardın üstüme

    Çok toydum
    Dayanamazdım
    Buz kesilirdim ve son bir vuruşla;
    Paramparça etmeyi de ihmal etmezdin
    O buz kütlesini her seferinde

    Yine de ben toplardım yerlerden; kalbimin kırıklarını

    Suya benzerdin
    Musluktan damlardın mesela;
    ben uykuya dalmadan hemen önce

    Ya da durup dururken
    Bir salgın hastalık getirirdin uzaklardan;
    Bana armağan ederdin

    Hiçbir şey yapmasan,
    Ayakkabımın içine girerdin;
    Tam da evden yeni çıkmışken ben

    Sen basbayağı suya benzerdin

    Ne zaman kötü hissetsen,
    Kötü hissettirmek için
    Yokuş aşağı akmaya başlardın bütün gücünle
    Tabii ki ben olurdum yokuşun altında
    Ve her zaman hazırdı savunman:
    "Yokuş yukarı nasıl akacaktın?"
    Ve tabii ki gövdemi parçalardın,
    Sen benim gövdemi parçalardın da;
    Yine de ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını

    Sen suya benzerdin ya,
    Sensiz olmazdı
    Olduğu kadar da olmazdı
    Yani ben bir hiç kimseydim
    Ama yine de ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını;
    Sırf ayaklarına batmasın diye...
    *
    0 ...
  31. 92.
  32. senin için yalnız bıraktım kendimi
    neşterden bozma bir tahterevalli üzerindeyim de
    kimseyle oynamak istemiyorum sanki
    kimse yok karşımda
    buna rağmen yerde karşımdaki oturak,
    evet yerde! hem boş hem yerde!
    havada olan benim havada asılı olan!
    ben varsam bir ağırlığım da olmalıydı halbuki benim
    yanlış mı?

    eksik buluyor musun hiç göremediğin yerlerini?
    buluyorum ben
    nasılsın diyorlar mesela
    iyidir diyorum ne olsun,aynı
    sonra diyorum ki kendime
    ben istenmiyor olmakla ilgiliyim

    bi kaç bir şey var hiç unutmuyorum!
    bi kere karşılaştık ya hatırlıyor musun ne kadar güzeldi
    eski sevgililer neden arkadaş olamasın tadındaydı gerçi ama güzeldi
    sen çok güzeldin
    geceydi,evine kadar yürüdük
    yoruldun çok
    hafif kızardı yanakların
    azıcık alkollüydün
    özlemiş gibiydin üstelik beni
    çok konuşmadın
    bi kaç bir şey anlattın ki önemsemiyordun anlattıklarını
    ama gözlerin parlıyordu,anlatabiliyor olmayı sevmiş gibiydin
    nasılsın dedin sonra birden
    gerçekten nasılsın diyordun
    iyidir dedim ben
    ne olsun,aynı demedim
    çok mutluydum çünkü
    utanmasam ağlayacaktım

    o kadar yakın mıydı senin evin çok çabuk varmadık mı?
    çok mu hızlı yürüdük ki ben mi hızlı yürüttüm seni?
    ve sen o apartmana ne zaman girdin de ne zaman söndü o ışık?
    sonra ben dedim ki kendime
    ben istenmiyor olmakla ilgiliyim
    utanmadım ağladım

    nasılsın Su?mutlu musun?
    büyüksün benden farkında mısın
    havada olan benim havada asılı olan
    artık debelenmiyorum ayna önünde iyi göründüğüm bi açı yakalayana kadar
    kabullendim bile sayılır çirkinliğimi
    temizlemiyorum odamı
    heyecanla uyanmıyorum
    nasılsın diyorlar mesela
    iyidir diyorum
    ne olsun aynı

    senin için yalnız bıraktım kendimi
    fedakar aşık tadında değil yada aklanmaya çalışan yahuda tadında
    öyle bıraktım işte elimde olmadan
    hiçbir şey talep etmeden bıraktım
    hatta bir ölü nasıl aklayamazsa kendisini
    öyle!

    bi kaç bir şey var hiç unutmuyorum dedim ya!
    terminalleri de unutmuyorum
    sen giderken daha soğuk olurdu terminaller
    ağlardın bazen,ben ağlamazdım
    bir mecburiyeti çoktan kabullenmiş hatta o mecburiyete alışmış gibi susardım
    güçlü biri gibi susardım ki
    yemin ederim kimsenin yanında senin yanında hissettiğim kadar güçsüz hissetmezdim kendimi!
    (bilmiyorum güçsüz mü doğru kelime aciz mi)
    bu her zaman böyleydi
    en çok terminallerde böyleyi bu
    kıskançlık krizi oldu sonra böyleydi bu dediğimin adı
    yemin ederim olsun istemedim ben kendi kendine oldu
    depresyon oldu sonra
    oldu işte bir şeyler
    neticede ben unutmuyorum terminalleri ki
    ne zaman gitsem o terminallere(sadece gitmek zorunda olduğum zamanlarda gidiyorum)
    çatlaklar görüyorum yerlerde
    büyük bir hüzün görüyorum o çatlaklardan havaya karışan
    neden kimse görmüyor bunu da bir ben görüyorum?

    ve Su,
    bir mecburiyeti çoktan kabullenmiş hatta o mecburiyete alışmış gibi
    yalnız bıraktım kendimi senin için
    sıfır altı gün sıfır sekiz gece sustum önce
    sonra iyidir dedim ne olsun aynı
    ve bakıp aynada gittikçe çirkinleşen yüzüme
    ben dedim ben istenmiyor olmakla ilgiliyim
    ve Su,
    alıştım ben
    alıştım
    hatta evrenin bütün yalnızlıklarını üstüme alındım...
    *
    1 ...
  33. 91.
  34. ordular!
    sevinç çığlıklarımla bastıracağım gürültünüzü!
    siz ki bir yuvanın sıcaklığını unutmuşsunuz,
    dinleyin !
    ve çıkın artık siperlerden:
    bitirmeseniz de olur savaşı..

    "sıran geldi!"
    deseler günün birinde,
    savaşa itseler beni,
    vurulsam:
    kan değil
    adın fışkırır
    yırtık dudaklarımdan..

    vladimir vladimiroviç mayakovski
    0 ...
  35. 90.
  36. yarin dudağından getirilmiş
    bir katre alevdir bu karanfil...
    0 ...
  37. 89.
  38. 88.
  39. 87.
  40. ask öyle bir hitaptır,
    yazılmaz ve okunmaz,
    acayip bir kitaptır,
    silinmez ve kazınmaz.

    ölü gönlü diriltir,
    akıllıyı delirtir,
    düserse bir tas kalme,
    onu bile eritir.

    derde deva bildirmez,
    cektirirde öldürmez,
    düsünmez kavusmayı,
    aglatırda güldürmez.

    ask tuhaf bir bakıstır,
    ateşsiz bir yakıştır,
    yasamayan bilemez,
    kalpten kalbe akıstır.

    aklını alır bastan,
    keser ekmekten aştan,
    için için aglatır,
    gözler kurumaz yastan.

    yunus yanar yakınır,
    saga sola bakınır,
    gizleyemez halini,
    yüzünden aşk okunur...
    0 ...
  41. 86.
  42. yaşayan kim dünyayı?
    delilerle velîler
    bilerek velîler
    bilmeyerek deliler
    bunun dışındakiler
    yaşadık zannederler!
    *
    2 ...
  43. 85.
  44. bir çok kişiye göre değişebilecek beğenidir. ama bir istiklal marşımız var ki sanırım itiraz edecek birini bulamayız.

    edit: varmış itiraz eden. *
    5 ...
  45. 84.
© 2025 uludağ sözlük