biziz onlar yani öz türkler. artık bütün programlarda bir kürt meselesidir gidiyor. yok ezilmiş halk yok hakları elinden alınmış halk türkler bu topraklara son gelen ırk neredeyse bu topraklarda hiç hakkı yok demeye getiren embesiller bile var. yeter ulan yeter burası türkiye cumhuriyeti sevsenizde sevmesenizde burası adından da anlaşılacağı gibi biz türklerin kimse ortak olma çabasına girmesin. (kutukbay)
toplum içinde ağlamak hiç adetim değildir. çoğu kez üzüldüğüm ağlama ihtiyacı hissettiğim zamanlarda yalnız kalmayı tercih etmişimdir. ama her insanın bir gafleti oluyor.
nasıl olduysa anlık bir sinir boşluğuyla çok sevdiğim bir arkadaşımla kafede otururken aniden ağlamaya başladım. onca yıllık arkadaşlığımız boyunca beni ağlarken hiç görmemişti kendisi. öyle panik olmuştu ki. "ne oldu" diye sorduğunda içimden geçen her şeyi bir bir dökmeye başladım. işin kötü tarafı ben onları döktükçe gözyaşlarım daha da artıyordu. gözyaşlarım arttıkça da arkadaşım daha çaresiz kalıyordu karşımda, hissediyordum. "ben seni hiç böyle görmemiştim, sana ben çok imreniyordum, neden böyle oldu?" diye şaşkınlığını belli ediyordu.
daha fazla üzülmesin diye kendimi susturmayı denedim. ağlamak da gülmek gibi bazen kriz haline gelebiliyormuş; kendimi durdurmak istedikçe arttı. baktım olmayacak anlatıp ağlamaya devam ettim. ben anlattıkça o da bana kendinden örnekler veriyordu.
"sen öyle diyorsun ama enurchem, ben daha kötü haldeyim." diyip her söylediğime kendinden bir şeyler buluyordu.
çok kızdım o an ona. ya hu dedim, beni dinleyip destek olacağına, kendi dertlerini açtı bana. daha da devam etmek istemedim. sustum, sinirlenip.
sonra çok oturmadan ayrıldık. daha sonra sakinleştiğimde, o panik olmuş halleri bana öyle sevimli geldi ki. kendinden bana örnek vermesi, bir çeşit "seni anlıyorum" du aslında. illa direk söylemeye gerek yok, beni anladığını hissettirmişti ya, bu yetti. (enurchem)
bir kreşte oluvermişti bu diyalog.. 'can, kenara otur, bu oyuna katılmayacaksın, çok yaramazlık yaptığın için cezalısın.' tabi üzülsün bi daha yapmıycam desin ibretlik tablo ortaya çıksın beklentisi içindeyiz biz.
bizim can hiç bozmadı ki istifi; 'öğretmenim, bence oturmak hiç kötü diiiil ki, oturuyorum bööle köpek balıkları hayal ediyorum ayaklarımın altında, onlar ayaklarımı gıdıklıyor, arkadaş oluyoruz, bence oturmak çok güzel. hayal gücünü yerim çocuk da, tüm sınıf bıraktı oyunu köpek balıklarıyla takılıyorlar şimdi ona napıcaz? (ryma)
-okey oynarken taş çalıyorum. kimse fark etmiyor
-okula gelmeyen arkadaşlarım için imza atıyordum. rengarenk kalemler alıyordum yanıma sırf bu yüzden. ama onlarda benim yerime atıyorlardı.
-ikinci öğretim okurken boş bir sınıfta gerçekleştirilen ruh çağırma seanslarına katılıyordum
-sınavlarda sağımdaki,solumdaki, ön sırada oturan, arka sırada oturan herkese yardım ediyordum. dersi alttan alanlar bu sebeple geçebiliyorlardı.
rahatladım ya.. (gonulcelen)
bir zamanlar sevgili olduğunuz kişiye söylenemeyen şeylerdir.
mesela: o hep beğenmediğin ayakkabım vardı ya, hani kot pantolonunun altına hiç gitmemiş diyerek bir daha giymememi ima ettiğin, onun altı da delikti. kışın hep su alıyordu ayağım ıslanıyordu. ama yenisini de alamıyordum. çünkü babamın ayakkabı al diye verdiği parayı senle yemiştim. (vendetta)