kutu kutu pense taşırdım yanımda, hatalarını onarmak için.
bir de elmam olurdu, acıktığında yersin diye alırdım yanıma.
ya hayat arkadaşım bir gün bana arkasını dönerse? ağlıyorum için için
yanında oldum her zaman bilirsin hayat boyu.
içimde ürkek bir titreme düşünüyorum koyu koyu.
öyle bir sevmişim ki seni bilemezsin. ama şurası eksikti diyemezsin.
tam tekmil sevdim seni eminim.
hastalıkta sağlıkta senin yanında olmaktı yeminim
yağ sattım bal sattım, yine de aldım en beğendiğin ayakkabıyı.
hevesin geçince çöpe attın, öldürdün bu talihsizlik ustasını
dilim kopaydı da seviyorum demeseydi sana
gerçi kalp sevince dil neylesin? onu da koparamazdım ya.
koca ömrüm heba oldu ya, sağlık olsun ya
portakal istedin bir gece yarısı hiç unutmam.
ama gönlünü edemeyince uyuyamam.
çulsuzum, param da yok ama bir yalan uydurup ikna etmiştim manav hayriyi
soydum, başucuna koydum. bir teşekkür etmedin ama olsun en azından rahat uyudum.
böyle geldi geçti hayat, sana hep fırından yeni çıkan ekmeği yedirirdim, bense bayat
bir gün adıyla ekmeğe bir yağ sürüp vermesen de, mutluydum yinede.
kahvaltı sofrasındaki gülücüklerini izlemek yeterdi.
mini mi mini bir kuş konmuştu bir gün penceremize.
merhametini ilk o zaman görmüştüm. kıyamadın aldın ya onu içeriye, çok şaşırtmıştın beni.
bu kadın mıydı bana bir gün olsun minnet duymayan?
bu kadın mıydı gözlerine baktığımda değersizliğimin yansımasını gördüğüm?
kuş kadar olamamıştım anlaşılan senin gözünde. yalan yok kıskanmıştım minnacık kuşu.
pırpır edip canlanmasına izin vermeden ezmiştim ya onu, hala kulaklarımda o nefretle aptal! deyişin.
anılarımda canlanır yaptığım her hata da senin sesinden yankılanan o aptal
sevmedin belki de beni hiç ama hep mutlu görürdüm seni. buydu tek tutunacak dalım.
kusura bakma başkasını seviyorum diyene dek.
hep mi talihsizliği işaret ederdi benim kahve falım?
seninle geçen her yıl için bir kurşun saydım ömrüme tek tek
geriye pek bir şey kalmadı zaten. doktor en fazla altı ay yaşarsın dedi ama sanmam.
senin için yazmayı bile beceremediğim bir şiirden sonra ölürüm herhalde.
biliyor musun akıllandım artık, hiçbir yalana kanmam
ölüyor olsam bile dayanamam koşa koşa yetişirim son nefesimde, sen yeter ki gel de
ve bir gün geldim eve, her zaman ki gibi kimse yok
dolaptaki ilaç gözüme takılır. dedim ya akıllandım artık diye,
aptal! falan değilim senin o gün dediğin gibi. şeker falan sanmadan bitirdim hepsini.
ne kurtarmaya gelecek bir annem vardı,
ne de aptal! deyip yaptığımdan utandıracak bir "sen"
senin için yalnız bıraktım kendimi.
neşterden bozma bir tahterevalli üzerindeyim de
kimseyle oynamak istemiyorum sanki
kimse yok karşımda
buna rağmen yerde karşımdaki oturak,
evet yerde! hem boş hem yerde!
havada olan benim havada asılı olan!
ben varsam bir ağırlığım da olmalıydı halbuki benim
yanlış mı?
eksik buluyor musun hiç göremediğin yerlerini?
buluyorum ben
"nasılsın"; diyorlar mesela
iyidirdiyorum ne olsun,aynı
sonra diyorum ki kendime
"ben istenmiyor olmakla ilgiliyim"
bi kaç bir şey var hiç unutmuyorum
bi kere karşılaştık ya hatırlıyor musun ne kadar güzeldi
eski sevgililer neden arkadaş olamasın tadındaydı gerçi ama güzeldi
sen çok güzeldin
geceydi,evine kadar yürüdük
yoruldun çok
hafif kızardı yanakların
azıcık alkollüydün
özlemiş gibiydin üstelik beni
çok konuşmadın
bi kaç bir şey anlattın ki önemsemiyordun anlattıklarını
ama gözlerin parlıyordu,anlatabiliyor olmayı sevmiş gibiydin
"nasılsın" dedin sonra birden
gerçekten "nasılsın" diyordun
"iyidir" dedim ben
"ne olsun,aynı"demedim
çok mutluydum çünkü
utanmasam ağlayacaktım
o kadar yakın mıydı senin evin çok çabuk varmadık mı?
çok mu hızlı yürüdük ki ben mi hızlı yürüttüm seni?
ve sen o apartmana ne zaman girdin de ne zaman söndü o ışık?
sonra ben dedim ki kendime
"ben istenmiyor olmakla ilgiliyim"
utanmadım ağladım
nasılsın Su?mutlu musun?
büyüksün benden farkında mısın
havada olan benim havada asılı olan
artık debelenmiyorum ayna önünde iyi göründüğüm bi açı yakalayana kadar
kabullendim bile sayılır çirkinliğimi
temizlemiyorum odamı
heyecanla uyanmıyorum
"nasılsın" diyorlar mesela
"iyidir" diyorum
"ne olsun aynı"
senin için yalnız bıraktım kendimi
fedakar aşık tadında değil yada aklanmaya çalışan yahuda tadında
öyle bıraktım işte elimde olmadan
hiçbir şey talep etmeden bıraktım
hatta bir ölü nasıl aklayamazsa kendisini
öyle
bi kaç bir şey var hiç unutmuyorum dedim ya
terminalleri de unutmuyorum
sen giderken daha soğuk olurdu terminaller
ağlardın bazen,ben ağlamazdım
bir mecburiyeti çoktan kabullenmiş hatta o mecburiyete alışmış gibi susardım.
güçlü biri gibi susardım ki
yemin ederim kimsenin yanında senin yanında hissettiğim kadar güçsüz hissetmezdim kendimi
(bilmiyorum güçsüz mü doğru kelime aciz mi)
bu her zaman böyleydi
en çok terminallerde böyleyi bu
kıskançlık krizi oldu sonra böyleydi bu dediğimin adı
yemin ederim olsun istemedim ben kendi kendine oldu
depresyon oldu sonra
oldu işte bir şeyler
neticede ben unutmuyorum terminalleri ki
ne zaman gitsem o terminallere(sadece gitmek zorunda olduğum zamanlarda gidiyorum)
çatlaklar görüyorum yerlerde
büyük bir hüzün görüyorum o çatlaklardan havaya karışan
neden kimse görmüyor bunu da bir ben görüyorum?
ve Su,
bir mecburiyeti çoktan kabullenmiş hatta o mecburiyete alışmış gibi
yalnız bıraktım kendimi senin için
sıfır altı gün sıfır sekiz gece sustum önce
sonra "iyidir"dedim "ne olsun aynı"
ve bakıp aynada gittikçe çirkinleşen yüzüme
"ben" dedim "ben istenmiyor olmakla ilgiliyim"
ve Su,
alıştım ben
alıştım...
hatta evrenin bütün yalnızlıklarını üstüme alındım
bir şiir tutkununa en zor şeyi sormak, yazılmış en güzel şiir, çok ama çok neyse. bana göre,turgut uyar ın bütün şiirleri, nazım hikmet in bütün şiirleri, orhan veli ve cemal süreya nın bütün şiirleri ve böyle gider.
Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet
Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi
Azgın bir hayvan döver gibi
O gün çalışıyorum
Sonra birde bakıyorsun ki
Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü
Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün
Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün
Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet
Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet
Yine her seferki gibi haksızım
Sebep yok olması da imkansız
Bu yaptığım iş ayıp rezalet
Fakat elimde değil
Seni kıskanıyorum.
(bkz: nazım hikmet)
Cevat capan-Tekne Kazıntısı
Babam iki tek atınca oğlum hadi seni karpuzlara götüreyim derdi..
(karpuzlar Gebzede oturan kızlardı)
Annem kızarır kızar'bey çocuk daha küçük'diya çıkışır mutfağa gider ağlardı...
Babam karpuzdan anlardı.
Sol yanımın dolusundan
Sağ yanımın boşluğunu çıkardım
Geriye ne kaldı bilir misin?
Bilme
Benim onarılmaz sabırlarım
Sıkılamaz somunlarım var
Beni doyurmak
Bir somun ekmeğin harcı üstelik
Seni ne doyurur aslında bilir misin?
Bilme
Seninle sevdamız
iki yaralı kuşu uçurma sevdasıdır
Erisek kurşun asker gibi
Bir bütün kalp etmeyiz
Bilirim, senin gidişlerin
Yemlenmiş güvercin ürkekliğidir
Başı kararsız
Ürkek, doymuş
Güvercinler en çok insandan
insan olandan korkar
Nedenini hiç bilir misin?
Bilme
Kalbimdeki kesikler
Başı sonu belli doğru parçalarına benzer
Adı doğru, kendisi baştan başa yanlış
Biçareler gülümsesin diye
iki ucundan tutup
Yukarı kaldırmak isterim
Neden kesikler
Bir türlü gülümsemezler
Bilir misin?
Bilme
Bak batacaksın diyor kaptan
Beni ıssız bir denizde
Hakikatle dolu bir bota benzetiyor
Ya yükünü boşaltacaksın
Ya bu yükle batacaksın
içi bomboş yaşamanın
Tüm yüküyle batmaktan
Neden bir farkı yok bilir misin?
Bilme
Uydurduğun onca yalana inat
ikinci bir emre kadar severdi beni ellerin
Sen bunca şeyi bilmezken
Ben o elleri tuttuğum nice anlar bilirim
Bir tekinde gözlerin yok
Siyah camları olmak isterim gözlüklerinin
Siyah camlar hayatı perdelerler
Ağlamak ne anlamsız senin için
Senin gözyaşların hep en anlamlı
Bencilsin evet
Bencilsin demek;
içinde bir tane ben yok demektir
Oysa ellerin
Tıpkı bir stampa gibi
Günlerdir alırlar parmak izlerimi
Artık bir sabıkam olursa
Tutukla ne olur beni
işime gelir sende hapsolmak
insan ne vakit idam
Ne vakit müebbet ister
Bari bunu bilir misin?
Günahtır; Ayıptır; Bilme;
Bu kalem yaza yaza bir yol mu alır sanırsın
Nereye kadar gider
Boş bir kağıt üzerinde sürtünen bir kalem
Kırdım işte ucunu
Al sana durmak için bir neden
Ya kırılmış kalple bu beden
Nere kadar gider bilir misin?
Bilme
Senin ardından çünkü
Bir tükenmek saatidir başlar
Dakikalar ve anlar
Ne kadar anlamsız olduklarını anlar
Yelkovan utanır mesaisinden
Bir tükenmek saatidir ki bitmez
Bitmez ve bitmiyor işte kalem de
Bir tek
Bir tek mutlu aşk dahi yok ki şu alemde
Bilir misin ki sultanlar
Neden mutludurlar o haremlerde
Bilme
Bilme çünkü hiçbir şey
Bildiğin gibi değil gibi
Bilmediğin ne varsa
Haklı çıkarıyor seni
günlük yüzünüzü bana bırakabilirsiniz,
yapmacık karakterler vestiyeriyim ben.
nasıl bir kostüm istersiniz ?
sanırım çağımın ayıbını giyinmezsiniz,
oysa göğsünüzü yırtmak üzere içinizdeki hayvanın azidişleri.
ne kadar da ragbet görüyor, bu yanık kanatlı melek giysileri.
caniliğinize yakışsa da tavsiye etmem.
i̇çerde şeytanın size gülme ihtmali var efendim.
söylemek vazife kılındı, ondan bildiriyorum.
gözleriniz aç bir kartal gibi ve üstelik niyetiniz de sinsi,
çakallık size yakışır bir hayli,
arazinize birkaç bıldırcın da dağıtırız tabii ki,
burası sizin ininiz, daha daha ne istersiniz ?
utancınızı saklamaya hiç gerek yok,
onları ayrı ayrı kaldırıyoruz.
maymun olmayalım ne demek, istediğiniz olabilirsiniz.
burada hayal edemeyeceğiniz günahların keşfindesiniz.
pardon, ruhunuzu peşin almak mecburiyetindeyiz !
bir de, lütfen üzerinizde vicdan kalmasın.
bakın, bütün bunları beğenmediyseniz,
size şeytana yakın bir masa verebilirim.
i̇nanılmaz bir yer, tavsiye ederim.
pahalı değil canım, sadece biraz daha gözünüzü karartırsınız.
o yorucu sahte sırıtkanlığınızı da alabilirim,
yapmacık karakterler vestiyeriyim ben.
çekinmeden koyverin en allahsız küfürlerinizi,
teveccüh göstermeden anlatın toplumu düzüşlerinizi.
i̇çinizdeki kiri dökebileceğiniz daha pis bir yer bulamazsınız.
ne demek efendim, tabii ki hakkınız.
bu günler için siz ananızı bile sattınız.
buyrun efendim,
günlük yüzünüz
ve sırıtkanlığınız
bir de beraber götürmek zorunda olduğunuz günahlarınız.
yine bekleriz, bir ömür açığız.
allahsızlığın kapıkulluğunu yapıyorum ben.
vicdan diye birşey arayıp sormuyoruz,
allahsızlığın kapıkulluğunu yapıyorum ben.
dinden çıkar mısınız ?
zaten daha önce de göstermelik diz çöküyordunuz,
en az sizin kadar hesapkardı sizinle bir yakaran esnaflar.
ne kadar da adil görünüyor, secdede bir borsacı.
i̇nanın genelevi işletenlere bile tavsiye ederim cumaları.
korkmayın, bir kere geçeceksiniz bu eşikten içeri.
söylemek vazife kılındı, ondan bildiriyorum.
gündüz gözüyle görünmeyecek kansızlığınız,
kan içen dişleriniz sadece gece görünecek,et yerken.
soluk benzinize renk katacağız kimseler görmeden.
bir tek aybaşında kanayacaksınız, işçilerin aylığını verirken.
ekmek, emek kavgası gibi fakir edebiyatını duymayacaksınız,
şıllık ve cilveli hatun sesleriyle kapatacağız kulaklarınızı.
ben kendimde değildim gibi savunmalara ne gerek efendim !
biz sizi allahsızlıktan öte görünmez kılacağız.
pardon, yüreğinizi sökmek zorundayız !
bir de, lütfen aklınıza şeytan dolansın.
bakın, bütün bunlar yetmez derseniz,
ruhunuza mastürbasyon yaptırabiliriz.
yetimlere yardım eder ve iftar çadırları falan kurarsınız.
puştluğun saltanatının tadına varırsınız.
vicdan diye birşey arayıp sormuyoruz,
allahsızlığın kapıkulluğunu yapıyorum ben.
şeytanla pazarlığa hazır mısınız ?
teveccüh göstermeden parselleyin
cehennemizin en nadide beldesini.
yokluğunuzdan kovulamazsınız nasıl olsa.
ne demek efendim, günah diye bir sözcük kalmadı.
şeytan bile sizden ders aldı.
alayım efendim,
kanınız,
yüreğiniz
bir de ruhunuz.
artık yok olmak gibi bir korku taşımassınız,
unutturmaz sizi allahsızlığınız... *
Aramızdaki demir kapı belki hiç açılmayacak
Senin ışığını görmeden kapanacak gözlerimiz
Karanlık aman vermiyor
Hangi kapıyı aralasak gece
...Ne yapsak çaresiz
Kokunu getiren rüzgar da olmasa
Bir manası kalmayacaktı yaşamanın
Şimdi hiç değilse
Hayaliyle avunmadayız
Zaman içinde bir başka zamanın
insan çırpındıkça bir bataklığa saplanıyor
Yaşadıkça ölüme
Çaresiz olmak bir şey değil
Çaresizliğini kabullenmek zor geliyor insana
Aynaya bakıyorum
Bir beyazlık, bir boşluk
Hani benim yüzüm
Dudaklarım, ellerim hani
Halbuki gözlerim de görüyor
Kör değilim
Fakat sen varsın içimde
Yakan, kör eden bir karanlığın var senin
Nefes, nefes yaşadığımız
Avuç, avuç içtiğimiz bir karanlığın var
Kahrolası zamanın ortasında
Büyük bir fırın yanıyor besbelli
Alevleri asırlık çınarlar gibi
Büyük bir fırın yanıyor
Görüyor musun
Şimdi bütün ihtirasların sustuğu saatteyiz
Elini sürdüğün her şey yok olabilir
Her şey eriyebilir şu anda
Bu varlığın yokluğa yaklaştığı andır
Zayıf ellerin bu anda bütün yaratıklardan güçlü
Bu an iri gözlerinde her şey yüce
Ne insanlar fani
Ne dünya ölümlü
Al beni de erit ateşinde gözbebeklerinin
Erit beni
Ruhumu aşkının potasında yak
Kahrolsun bu karanlıklar
Bu mesafeler
Bu zaman
Ben seni istiyorum
Ya seninle yaşamak
Ya da sende yok olmak...
En çok senin yanında üşürdüm
Sen beni her zaman üşütürdün de
haddimi aştığım zamanlarda
sana yaklaşmayı denediğim zamanlarda yani;
en acımasız soğuğunu çarpardın üstüme
Çok toydum
Dayanamazdım
Buz kesilirdim ve son bir vuruşla;
Paramparça etmeyi de ihmal etmezdin
O buz kütlesini her seferinde
Yine de ben toplardım yerlerden; kalbimin kırıklarını
Suya benzerdin
Musluktan damlardın mesela;
ben uykuya dalmadan hemen önce
Ya da durup dururken
Bir salgın hastalık getirirdin uzaklardan;
Bana armağan ederdin
Hiçbir şey yapmasan,
Ayakkabımın içine girerdin;
Tam da evden yeni çıkmışken ben
Sen basbayağı suya benzerdin
Ne zaman kötü hissetsen,
Kötü hissettirmek için
Yokuş aşağı akmaya başlardın bütün gücünle
Tabii ki ben olurdum yokuşun altında
Ve her zaman hazırdı savunman:
"Yokuş yukarı nasıl akacaktın?"
Ve tabii ki gövdemi parçalardın,
Sen benim gövdemi parçalardın da;
Yine de ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını
Sen suya benzerdin ya,
Sensiz olmazdı
Olduğu kadar da olmazdı
Yani ben bir hiç kimseydim
Ama yine de ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını;
Sırf ayaklarına batmasın diye... *
senin için yalnız bıraktım kendimi
neşterden bozma bir tahterevalli üzerindeyim de
kimseyle oynamak istemiyorum sanki
kimse yok karşımda
buna rağmen yerde karşımdaki oturak,
evet yerde! hem boş hem yerde!
havada olan benim havada asılı olan!
ben varsam bir ağırlığım da olmalıydı halbuki benim
yanlış mı?
eksik buluyor musun hiç göremediğin yerlerini?
buluyorum ben
nasılsın diyorlar mesela
iyidir diyorum ne olsun,aynı
sonra diyorum ki kendime
ben istenmiyor olmakla ilgiliyim
bi kaç bir şey var hiç unutmuyorum!
bi kere karşılaştık ya hatırlıyor musun ne kadar güzeldi
eski sevgililer neden arkadaş olamasın tadındaydı gerçi ama güzeldi
sen çok güzeldin
geceydi,evine kadar yürüdük
yoruldun çok
hafif kızardı yanakların
azıcık alkollüydün
özlemiş gibiydin üstelik beni
çok konuşmadın
bi kaç bir şey anlattın ki önemsemiyordun anlattıklarını
ama gözlerin parlıyordu,anlatabiliyor olmayı sevmiş gibiydin
nasılsın dedin sonra birden
gerçekten nasılsın diyordun
iyidir dedim ben
ne olsun,aynı demedim
çok mutluydum çünkü
utanmasam ağlayacaktım
o kadar yakın mıydı senin evin çok çabuk varmadık mı?
çok mu hızlı yürüdük ki ben mi hızlı yürüttüm seni?
ve sen o apartmana ne zaman girdin de ne zaman söndü o ışık?
sonra ben dedim ki kendime
ben istenmiyor olmakla ilgiliyim
utanmadım ağladım
nasılsın Su?mutlu musun?
büyüksün benden farkında mısın
havada olan benim havada asılı olan
artık debelenmiyorum ayna önünde iyi göründüğüm bi açı yakalayana kadar
kabullendim bile sayılır çirkinliğimi
temizlemiyorum odamı
heyecanla uyanmıyorum
nasılsın diyorlar mesela
iyidir diyorum
ne olsun aynı
senin için yalnız bıraktım kendimi
fedakar aşık tadında değil yada aklanmaya çalışan yahuda tadında
öyle bıraktım işte elimde olmadan
hiçbir şey talep etmeden bıraktım
hatta bir ölü nasıl aklayamazsa kendisini
öyle!
bi kaç bir şey var hiç unutmuyorum dedim ya!
terminalleri de unutmuyorum
sen giderken daha soğuk olurdu terminaller
ağlardın bazen,ben ağlamazdım
bir mecburiyeti çoktan kabullenmiş hatta o mecburiyete alışmış gibi susardım
güçlü biri gibi susardım ki
yemin ederim kimsenin yanında senin yanında hissettiğim kadar güçsüz hissetmezdim kendimi!
(bilmiyorum güçsüz mü doğru kelime aciz mi)
bu her zaman böyleydi
en çok terminallerde böyleyi bu
kıskançlık krizi oldu sonra böyleydi bu dediğimin adı
yemin ederim olsun istemedim ben kendi kendine oldu
depresyon oldu sonra
oldu işte bir şeyler
neticede ben unutmuyorum terminalleri ki
ne zaman gitsem o terminallere(sadece gitmek zorunda olduğum zamanlarda gidiyorum)
çatlaklar görüyorum yerlerde
büyük bir hüzün görüyorum o çatlaklardan havaya karışan
neden kimse görmüyor bunu da bir ben görüyorum?
ve Su,
bir mecburiyeti çoktan kabullenmiş hatta o mecburiyete alışmış gibi
yalnız bıraktım kendimi senin için
sıfır altı gün sıfır sekiz gece sustum önce
sonra iyidir dedim ne olsun aynı
ve bakıp aynada gittikçe çirkinleşen yüzüme
ben dedim ben istenmiyor olmakla ilgiliyim
ve Su,
alıştım ben
alıştım
hatta evrenin bütün yalnızlıklarını üstüme alındım... *
ordular!
sevinç çığlıklarımla bastıracağım gürültünüzü!
siz ki bir yuvanın sıcaklığını unutmuşsunuz,
dinleyin !
ve çıkın artık siperlerden:
bitirmeseniz de olur savaşı..
"sıran geldi!"
deseler günün birinde,
savaşa itseler beni,
vurulsam:
kan değil
adın fışkırır
yırtık dudaklarımdan..