Daha önceki yıllarda yapılan bir tartışmayı hatırlıyorum. Şu anda isim vermek ve detaya girmek istemiyorum ama, bir dönemden diğerine geçiş yapmak hakkındaydı bu tartışma. Geçiş, kanlı mı olmalı yoksa kansız mı, yumuşak mı olmalı yoksa sert mi şeklinde kullanılan cümlelerle gündemi hayli meşgul etmişti. Görmezden gelmek ve kaçmak mümkün değil, üstelik de gereksiz; ne? Son dönem gençliğinin ağzına sakız olan bazı sloganlar var. Hiçbir anlam ifade etmeyen, son derece sığ ve bir insanın bilgi birikimiyle felsefik dağarcığına bir tek taş daha eklemeyen bu dejenere sesler, bırakınız toplumun kültür mozaiğini renklendirmeyi, sadece gürültü kirliliğine neden olmaktalar. Manevi değerlere sahip çıkan ve giderek yozlaşan nesillerin durumuna içlenen asabi düşünce adamları edasıyla dillendirdiğim bu mel'un sloganlara örnek verelim...
'Ay inanmıyorum!' Şimdilerde etkisi hafifleyerek olsa da süren bu tüyler ürpertici slogan, kulak tozumuza şiddetli bir darbe gibi iniyor ve sinirlerimizi hoplatarak tahribat yaratmaya devam ediyor. Yine bundan bir süre önce aniden çıkan ve neyi anlattığına aklımızın ermediği bir garip deyiş daha var; 'yıkılıyooo!' ilk duyulduğunda ve saf bir düşünce sistemiyle bakıldığında daha çok bir yardım çağrısını ve uyarı çığlığını akla getiren bu slogan aslında ağızda çiklet varmışcasına yayarak söyleniyor ve doğrudan sinir sistemini vuruyor. Yine televizyonların üstün zekâlı dizi filmlerinden yayılan ve irili ufaklı birçok insanın diline vuran 'ana, babababa' sloganı, birçoğunun selamlaşma ve haberleşme şifresi haline dönüştü ve utanmasalar atasözleri kitaplarına bile sokacaklar. Bu garipliklerden en sonuncusu ve belki de en yıkıcısı olanı, 'oha falan oldum yani!' Dilbilimcilerinin araştırmaya ve çözmeye elleri varacak mı bilmiyorum ama bu lafı iyice bir masaya yatırmaları gerek. Toplumu oha falan olmaya hazırlayan nedenler nedir, nasıl bir süreç yaşandı ve ne gibi sosyal yanlışlıklar yapıldı da oha falan olma noktasına gelindi, bir komisyon kurularak araştırılmalı...
Yazının başında geçiş dönemlerinden bahsetmiştim. Kanlı bir geçişten yana değilim ama derhal duruma el koyup sindire sindire yumuşak bir geçiş yapılmalı. Yeni nesillere, kafalarını kullanabilecekleri, dil becerisi kazandırıp sağlam altyapısı olan ve düşünceyle donanmış kimi örneklere uzanan bir yol haritası çizilmeli. Tabii birdenbire olmaz; yumuşak geçiş diyerek söylemek istediğim de bu. Misal; 'Düşünüyorum o halde varım' cümlesi. Bu derin anlamlar içeren ve insanı alıp götüren sözü yeni nesillere aniden söyletemezsiniz. Önce, 'inanmıyoruum, düşünüyorum o halde varım abi yaa' biçimiyle başlamak gerekir.
Ya da şu; 'Anaa, bir ırmakta iki kez yıkanamazsın, babababa.' Diyelim ki tarihe kazınmış ünlü filmlerin repliklerini slogan haline getirmeyi amaçladık. 'Bir daha çal ülen Sam' diye başlamalı ki ürkmesinler. Bu geçişi kendi çocuklarımız ve gelecek kuşaklar için başarmalıyız. Yoksa hep birlikte oha falan oluruz yani...