yağmurun tadını çıkara çıkara bir yürütmez. ikide bir tozlanır silmesi bir dert. kırılcak korkusuyla basketbolu bir coşkuyla oynayamaması ayrı bir dert. sabah kalkıp fellik fellik aranması bir dert. insanların, 'ama sana zeki bi hava veriyo abi böle daha iyi bak' diye yalandan yavşaması bambaşka bir dert. bu laflarım sana numaralı gözlük. gençliğimi kuruttun mnakoduğum... lazerle çizdirdiğim gün üzerinde tepincem haberin ola.
çok zor bir bölümünü tekrar tekrar oynayıp ta geçemediğimiz oyunu oynamamıza sebep olan ve bu yüzden gelmiş geçmiş bütün akrabalarının kulaklarını çınlatan playstation dır.
kaybolan kumanda. yok arkadaşım 2 saniye önce koyduğum yerde bulamıyorum kumandayı. artık kendi kendine hareket ettiğini düşünmeye başladım. psikolojim bozulda yemin ederim.
araba.. he lan bildiğin araba oğlum.. arabanın yediği küfürü kimse yemez ben kişisi tarafından.. şöyle ki: pederden arabayı istersin ve onun da arabayla işi olduğundan veremez.. bu durumda pedere küfür edemeyeceğimden * hep arabaya söverim.
-araba nerde?
+müşteride..
-para nerde?
+yarın getirecek.
-arabanıda paranı da, geri kalanını da.. **
sabah acı acı çalan çalarsaat.
ayakkabının içine giren küçük taş.
televizyon ekranı.gün içinde en az bir defa orya bakarak küfrediyorsunudur yurdum insanı.haberleri izlemen bile yeter.
kapı kollarıdır efendım.
bu kapı kolları tam evı terkederken sızı kolunuzdan sert bır hareketle kavrayan sevgılı gıbı kavrar bazen.
o kazagın kolu her seferınde nasıl o kapı koluyla bırlesır bılınmez her seferınde saydırmaktan bıkmazsınız, ne sacma olaydır.