Annemle babam gece nöbetindeyken abimle evde yalnız kaldığımız onlu yaşlarım, koşuşturmacanın en çok annemi yorduğu ama asla sesini bile çıkarmadığı o dönemle abimin ergenlik buhranına kapılıp iyice içine kapanmadan önceki halleri (aramızın en iyi olduğu zamanlardı sanırım) bi de babamın tek sıkıntısının eve daha erken gelemeyişi olmasını özledim. Bütün aile biraradaydık, küçüktüm belki o zamanlarda da sorunlar vardı ama farkında miydim, hayır. Büyüdükçe sorumlulukla birlikte farkındalık da artınca insan en çok eski günlerdeki gibi tek çatının altında barınmasına engel olan şeylere öfkeleniyo, geleceği düşününce annesinin babasının kıymetini daha fazla anlıyo, birlikte geçirdiği bir dakikayı bile kârdan sayıyo. Ailesini düşünüp soylememis ama şair, özlem git gide arsızlaşıyo.
misafirliğe gittiğimizde uyuyakalıp kucakta geri getirildiğim günleri özledim...
dünya o zaman çok daha anlamsız ve eğlenceliydi. şimdi ise anlamlı ve sıkıcı.
Bazen onun kokusu geliyor burnuma birden, bütün algılarım allak bullak oluyor, gözlerim onu arıyor kalabalıklarda mesela, o koku beni alıp maziyi hatırlatmaya götürüyor, o sevinçleri, hüzünleri, bütün duygularımın coşkulu olduğu zamanları anımsıyorum. Şimdi elimde herşeye karşı olan öfkem ve yüzölçümü anasının amı kadar olan aymazlığım var sadece, beni ben yapan şeyler kaybettiğim şeyler artık. Daha g*t kadar bir ergenim çoğuna göre, daha kibar olanları ise bıyıkları daha yeni terlemiş diyor onun yerine, ama ben 70-80 yaşına gelmiş, sittiriboktan dünyada kimsesi kalmamış işe yaramaz biri gibi hissediyorum. Saygılar.
çocukluk. evet çocukluk. keşke zamanda yolculuk yapıp çocukluğuma dönsem. keşke hep çocuk kalsam. keşke hep çocukca sevsem. hayat keşke daha basit gözükse gözüme. neyse gece gece çok hüzünlendim. şimdilik bu kadar.
eski çizgi filmler orta okul apartmanlar yapılmadan önce ki sokakta oynadığımız maçlar ondan sonra gelin yan mahalleye gidiyoz mahalle maçı yapıcaz o maçın şampiyonlar ligi havasında geçmesi çoğunlukla 8de devre 15 te maç biterdi o maç bittikten sonra karşı taraf tebrik edilip konuk ekimin topu alınıp gidilir camiinin o mükemmel gelen soğuk suyu içildikten sonra açılan gazozların bi güzel içilmesi sonra bi ses aman ne sesi dersiniz akşam ezanı sesi o küçüçük boyum ile hadi beyler iyi geceler dedikten sonra eve gidip duş alıp hemen yemeğe oturmak ulan ne güzel günlerdi aq ne derdim vardı ne tasam ertesi sabah kalkar kuran a gider dönerken dondurma alınır sonra akşam saati gene çıkılır dünkü maçın olaylı pozisyonları tartışılır yoldan biri geçerse stop denir beklenir gittiği gibi aynı hassasiyet hırs ile devam edilir ve bir çok dahası kızkaçıran fitil mantarlı tabanca sikeyim bu nesilin geleceğini teknoloji yok etti hepsini neyse benden bu kadar illa eski sevgili olcak değil ya yav.
Kalabalığı özlersin bazen bu yüzden izlenmese de açık kalır televizyon. Ya da bir koku alır götürür seni çocukluk anılarına. Özlenen o kadar çok şey var ki hayat devam ettikçe daha da katlanıyor özlemler, büyüyor, gizleniyor ve aniden çıkıyor günışığına haberin bile olmuyor.
O var mesela. Bazen özlemekten patlayacak olan kalp var bir de. Mavi tangonun da etkisi var tabi.herkes düştü yollara,kaldım bir ben buralarda. Özlemekten kelimesinde yalnızım bu aralar a dostlar.