adı lazım değil bir festivalde * meet&greet için seçilen 5 kızın fotoğraflarını çekmek için kaldıkları otele gittik.
kısıtlı zaman sürecindeki, yarım saatten uzun bir bekletme sonrasında emre aydın hayran kitlesi ile buluştu. birlikte sponsor şirketin tabelası önünde 5 kızla tek tek ve topluca fotoğraflarını çekerken festival çalışanları olarak bir an için birbirimize baktık.
Emre Aydın, kolunu 45 derecelik açıyla sabahtan beri sabit tutmuş, hiç bir yüz ifadesi vermeksizin etrafına ve bize bakıyor ve soruyordu,
"Başka yok mu?"
bir insanın hatalarla nasıl gözden düşebileceğinin canlı kanıtıdır.
şarkıları hala baştacıdır; lakin sevgimiz fazlaca azalmıştır. çünkü sevgi, layık olanla güzeldir...
hani şimdi pollyanna var ya, işte onun tam tersi olan sanatçı.
bak tamam, şarkılar güzel, şarkılardaki sözler öyle gelişigüzel yazılmamış ve gayet de derin, ses de güzel eyvallah ama şu bir gerçek, hatta yad-sı-na-maz bir gerçek ki; adam hakiki bir mutluluk sömürücü lan. melankolinin dibine vurmuş bildiğin. şarkılarda bir 'intikam alma isteği' yok, isyan yok. sadece karşı tarafa hafif bir sitem ve 'mağlubiyeti kabullenmenin getirdiği hüzün' var. mutluyken dinlerseniz mutluluğunuzu elinizden alır. hüzünlüyken dinlerseniz geçmiş olsun hepten sıçtınız.
abi lütfen bak sözleri kullanma sanatın iyi, hem de çok iyi. projelerinde bir farklılık yapsan hani, biraz da huzur, mutluluk verici çalışmalar yapsan... ne bileyim, bir şarkını dinleyeyim, böyle içim coşku dolsun, 'vay be' diyeyim, umutla bakayım yarına, 'bir gün biz de kazanmaya başlayacağız ulan' diyebileyim. oturduğum yerden kalkayım kabıma sığamayayım falan...
ÜNiVERSiTEDEN ARKADAŞIMDI ZAT-I MUHTEREM. PEK SAMiMi DEĞiLDik ANCAK gitar çalıp şarkı söylemişliğimiz oldu beraber bi kaç kez.
kendi halinde zararsız bir kardeşimizdi. hakkında hiç olumsuz bi hissiyatım olmamasına rağmen gariptir, yanında uzun süre kalmak isteği olmazdı hiç insanın. bir ara bi yok oldu ortadan. dedik "nerde bu adam?". dediler "sing your song mu ne varmış o yarışmaya kabul edilmişler." sonra bi daha da görmedim şahsen okulda. zaten ben mezun oldum gittim o sene. orda birinci olmuş falan. aldı yürüdü. helal-i hoş olsun. (manga da ikinci mi ne olmuştu sanırım orda)
ilk başta "öeeh" dedim. sonra baktım kötü işiler çıkarmadı adam. hatta zamanla daha kaliteli oluyor gibi.
ama benim tanıdığım adam 20-21 yaşındaydı. hadi diyelim ki o zaman gençtik, hayat boktandı falan ama 30 yaşına geldi hala aynı. hala melankoli, hala bi elem, hala bi keder hali.
maden bulmuş müteşebbis geliyor aklıma yüzünü görünce televizyonda.
(not: gülebiliyor aslında)
(edit: nan eksici. iki şarkısını dinledin diye hemen eksiye gidiyo elin ha. hayalindeki gibi deil küçüğüm. emre sana bakmaz. aldı yürüdü o. brad pitt de bakmaz.)
2 şubat 1981'de ısparta'da doğmuş olan, 6.cadde müzik grubuyla müzik kariyerine devam eden daha sonra o grubtan ayrılarak 2006 yılında "afili yalnızlık" adındaki ilk solo albümünü çıkaran; sesine, şarkılarına, mütevaziliğine, her şeyine hayran olduğum insandır. albümlerinde birer cover parça dışında bütün söz ve müziklerin kendine ait olmasıyla, aldığı birçok ödülle çok iyi bir çıkış yapıp kendini kanıtlamıştır ve uzun süreli bir gelecek vaadetmektedir.
şarkının tam ortasında bunalıma girer, başını öne eğer, hareketsizce durur.tam o anda devam etmeyip koşarak sahneyi terk edecek sanırsınız. mfö,bülent ortaçgil ve barış manço'nun şarkılarını ondan dinlemekten zevk aldığım şarkıcıdır.
bu adamın sesini beğenirsin, şarkılarını beğenirsin hadi zorlarsan imajını da beğenirsin. peki ama sahne performansını nasıl beğenirsin onu anlamıyorum. zira konserleri 4 metrekarede geçiyor.