Emre Aköz gibi birisinden böyle mantıklı fikirler çıkması beni şaşırtıyor öncelikle.
--spoiler--
Eğer yeniçeriler, o değeri ele geçirmeselerdi, Atatürk'ün yaptıklarını ve söylediklerini yeniden yorumlayarak demokrasi ve adaletten söz edebilirdik.
Ancak iş işten geçti.
Başkası ne derseniz deyin, sonunda yeniçerilerin yorumu galebe çalacaktır.
1960'larda solculuğu, 1971'de faşizmi, 1980'lerde Türk-islam sentezini Atatürk adına savunmadılar mı?
Yahu adamlar işkence sırasında bile Atatürk'ü kullandılar; daha ne yapsınlar?
--spoiler--
Burada haklılık payı var, Atatürk'ün açtığı ve gösterdiği yolu görmemizi engelleyip içini boşalta boşalta şu anki siyasi lidere indirgenmesinin suçluları düşmanları olduğu kadar kendini atatürkçü gösterenlerdir de aynı zamanda.
Fakat iş işten geçti mi? Ben kendi adıma geçmedi diyorum ama Türkiye için o kadar emin değilim. Türkiye'nin yeni bir Atatürk'e değil de, Atatürk'ü ve Kurtuluş Savaşı kahramanlarını bu iğrenç sığ tartışmaların içinden çekip çıkartacak ve gerçekten bir çatı olarak hepimizim üzerini örtecek bir lidere, daha doğrusu siyasi harekete ihtiyacı var.
Peki Türkiye'de yeni siyasi hareketlerden en belirgini kim? Sarıgül ve değişim hareketi. Evet evet, aslında Emre Aköz haklı, bir bok olmayacak gibi.
sözde demokrat yazarcık. bugünkü yazısını nereden tutsan elinde kalıyor. yav arkadaş sen nasıl partisinin getirdiği tasarıya ret oyu veren adamı yerli brütüs olarak nitelersin. adam milletvekili oldu diye partisinin her yaptığına evet mi diyecek? yarın da gider darbecilere demokratlık taslar.
--spoiler--
Ahmet Türk'e yumruk atılmasını alkışlayan "Bidon Kafa" lakaplı zatı eleştiren arkadaşlara hatırlatırım:
Türk faşistlerinin ilginç bir özelliği vardır: Faşist olduklarını bilmezler. Kendilerini Kemalist, milliyetçi, ulusalcı ya da solcu sanırlar.
--spoiler--
iktidarın adamıdır. şimdi akp'liler bizim tarafımızda diye düşünmekteler; fakat iktidar el değiştirdiğinde emre aköz'ün bukalemun gibi fikir ve görüşlerinin değiştiğini görünce kendileride şaşıracaktır. her devrin adamı familyasındandır ör:mehmet barlas,sinan çetin,emre aköz,çengiz çandar ve en son takıma katılan ''sol''(!)cu hasan cemal.. gibi.
sabahın yandaş medya saflarına katılmasıyla bu gazeteye transfer olabilmiştir basın özgürlüğüne saygım sonsuz ama hükümet şakşakçılığı yapmaktan başka hiçbir niteliği olmayan köşe sahibi kişi -kusura bakmasın köşe yazarı diyemicem- ayrıca şimdi darbe karşıtı konuşmasına rağmen bir darbe olursa öncelikle askeri alkışlıycak zaten gerekiyodu canım diye ani bir u dönüşü yapacağına inandığım kişi.
son zamanlarda ordu karşıtı yazılar yazmaktadır. zaman zaman tutarsız yazılar yazsa da genelde mantıklı bulurum yazdıklarını bugünkü yazısını da beğendim mesela.
--spoiler--
işte size 'manevi imtiyaz' örneği
Demokrasi nerede başlar? "Sandıkta..." dersek, herhalde yanlış olmaz. Peki, bir soru daha: Demokrasi nerede biter? Yani demokrasinin uzandığı son nokta neresidir?
Örneğin perşembe günü istanbul'da başlayan NATO Gayrı Resmi Savunma Bakanları Toplantısı' nın demokrasi ile bir ilgisi var mı?
Elbette var: Savunma bakanları "seçilmiş" ya da seçilmişler tarafından görevlendirilmiş kişiler.
Kurulduğundan beri yaptığı onca yalan yanlış işe karşın, NATO demokrasiyi benimsemiş bir kuruluş. (Çünkü patronu ABD!)
O nedenle NATO protokolünde savunma bakanları, genelkurmay başkanlarından önde gelir.
Bu da gayet normal: Çünkü NATO ülkelerinde genelkurmay başkanlıkları, savunma bakanlıklarına bağlı. Türkiye hariç!
Bizdeki protokol kurallarına göre, GK başkanı, savunma bakanının önünde: Hem de çok önünde! Sıralama şöyle:
1) Cumhurbaşkanı, 2) Başbakan, 3) Meclis Başkanı, 4) GK Başkanı, 5) Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı, 6) Eski Cumhurbaşkanları, 7) AYM Başkanı, 8) Yargıtay Başkanı, 9) Danıştay Başkanı, 10) Bakanlar Kurulu Üyeleri, 11) Kuvvet Komutanları, 12) Orgeneraller ve Oramiraller.
Sonuç: Ne zaman NATO protokolünün geçerli olduğu bir toplantı yapılsa, bizim GK Başkanları arazi olur. Maazallah, savunma bakanının arkasında dikilirken fotoğrafı çekilir filan...
Kendisi bunda bir sakınca görmese dahi silah arkadaşları kızar, "Bu sivilleri başımıza çıkarma, hadlerini bilsinler" der. Değil mi efendim!
(Not: NATO müzakerelerinde ise diğer ülkelerin savunma bakanları masa başında, GK başkanları ise onların "arkasında" otururken... Bizimkiler "yan yana" oturarak komiklik yapıyorlar.)
Perşembe günü de aynısı olmuş, toplantının ev sahibi Türkiye olmasına rağmen, GK Başkanı Org. ilker Başbuğ ortalıkta gözükmemiş. (Ne kadar önemli bir başka işi olduğunu açıklarsa... Sizi bilmem ama ben inanmam.)
Burada defalarca, "maddi ve manevi imtiyazlarını kaybetmemek için, Türkiye'nin demokratikleşmesini istemiyorlar" demedim mi?
Bundan âlâ manevi imtiyaz mı olur?
Demokrasinin ilk durağı sandıktır ama son durağı yoktur. Bunu bildikleri için de, durdurmak için treni raydan çıkarırlar!
--spoiler--
son zamanlarda ki asker intiharlarını gayet mantıklı bir şekilde açıklamış bir yazar. aslında bu tespiti yapmak için yarım saat araştırma yeterli. tsk'ya karşi asimetrik psikolojik harekat yapılıyor diyerek işin içinden çıkmaya çalışanlara da, tsk bizim baştacımız ne yapsa yeridir diyen mallara da belki birşeyler anlatır bu yazıları. yok lan yok siz arada ki bağlantıyı kuramazsınız...ama ben yine de şansımı deniyim...