nasrettin hoca geçenlerde komşusundan aldığı kazanı vermemiş, komşuyla da pazarda karşılaşmışlar. komşu hocaya yapıştırmış soruyu:
- hocam hocam, benim kazan noldu yahu?
- sorma komşu, senin kazan öldü.
- vah vaaah, ne de iyi kazandı. allah rahmet eyleahahahah hocam delirdin mi sen kazan nasıl ölür?
hoca da muz ortaya yapıştırmış rövaşatayı:
- kazanın öldüğüne inanmıyorsun da kendin yaşadığına inanıyor musun?
varlık felsefesine girince komşu bir afallamış tabii, sonra bakmış pazarda kuş tezgahı var, onu göstermiş:
- hocam şimdi bu papağan konuşur, ondan 100 akçe; bu yanındaki hindi de düşünür, ondan 200 akçe. e ben de düşünüyorum, öyleyse hindiyim galiba... hay allah bu cümle olmadı sanki ya hocam az bekle, feci söz geliyor.
komşu lafı bağlayamadan öyle kalmış. sonuçta kendisi bir descartes değilmiş, olsaymış zaten bu fıkrada hoca kendisi olurmuş, böyle konu salağı olmazmış. bakmış bu komşu iyice balata yakıyor, hoca imdada yetişmiş:
- tamam kardeşim cozutma, bence varsın. bak hoca halimle sana varsın diyorum, yalan söylecek halim yok ya. asıl ne diyeceğim, senin kazanda ben yoğurt mayaladım. çok manyak bir fikrim var, senin de yardımın lazım. gel beraber şuradaki göle gidelim. bir tutarsa asıl o zaman varoluş bizden sorulur hacı.
evden yoğurtlu kazanı da alan ikili ufukta kaybolmuş. fıkramız burada bitmiş ama nasrettin hoca ve yancısı komşunun akıl almaz serüvenleri daha yeni başlıyormuş.
nasrettin hoca bir gün gölde takılıyormuş, klasik yoğurt falan. bir bakmış gölün oradan dede korkut geçiyor. dede korkut dönmüş demiş:
- ooo hocam nabersin ya manzaraya karşı? (nasrettin hoca olduğu için değil, korkut odtü'lü olduğu için kendisine hocam diyormuş)
- vaay dedem iyidir ya kafa dinliyoruz, sende ne var ne yok?
- aynı be, boy boylayıp toy toylamaya gidiyorum yine. hocam böyle oturma tek başına ya, akşama sen de gel. bamsı var, kazan var, aruz koca var o da çok kafa adamdır bak. kızlar da geliyor.
- tamam lan gelirim, eyvallah haydi görüşürüz akşama.
akşam hoca ortama bir girmiş, korkut'un elinde kopuzu, önünde de üç tane kız, iki tımbırdatıyor, bunlar hasta. aruz koca sırtına saksafon asmış, ağzında sigarası, ayakta üç beş hatuna espri patlatıyor, bamsı sahnedeki bateriye çökmüş onu dumtıslatıyor falan cıvırlar hayran hayran bakıyor.
hoca düdük gibi gelmiş tabii bunu ipleyen yok. aruzlara takılmış 'parayı veren saksoyu bağırtır tabii, hoh hoh' diye çok sallayan olmamış. 'tamam ulan siz kaşındınız' diye bir koşu evden bas gitarı kapmış gelmiş.
hoca masadan kırmızı tuborgu da almış, flight of the bumblebeeden bir girmiş, sonra bakmış avratlar geliyor beri beri, onlara bir de another one bites the dust patlatmış, herkes coşuyor tabii. ablanın biri buna hafiften yanaşınca hoca da durur mu, almış gitarın sapını başlamış kızı dürtmeye:
- ye bas gitarım ye, ye bas gitarım ye!
dedem korkut görmüş 'napıyor lan bu değişik yine?' diye gelmiş:
- hocam napıyorsun ya hemen de çarptı bira ha, ahı ahı ahı.
- ee napayım? karılar demin bakmıyordu, hepsi gitarı görünce geldi. yakala bakayım şunu.
hoca gitarı dedeye atmış, dede de yakalamış. hoca da durur mu, yapıştırmış cevabı:
- aha ben de sana basıverdim körkütük. telini ben verdim, akorunu tanrı versin, zuhahahahah
dede korkut 'hocam ne pis geyiğin varmış senin de ya' demiş ama bakmış kızlar eğleniyor çok da bozuk atmamış.
nasrettin hoca ölüm döşeğindeyken karısını çağırır ve "hanım iyice süslen, püslen, kokuları sürün gel"
kadın da demiş ki "hoca manyak mısın be! bu halde düşündüğün şeye bak"
hoca bu durur mu yapıştırmış cevabı; "hanım ondan değil. azrail gelince belki beni unutur da seni çatur çutur siker."
hoca bir gün evdeki ampulü değiştiriyormuş, o sırada elektrikler kesilmiş.. ne? lan ampüle inaniyorsunuz, elektriğe mi inanmıyorsunuz? (kazan öldü' ye gönderme yapıyorum burda, dikkat)
bu düpedüz ekşisözlükten başlık çalmaktır.bilgilendirme konularındaki benzerlikler hiç bir zaman çalıntı anlamına gelmez ama bu,yaratıcılığın artık tükendiğine delalet etmektedir.eğer kendimizi kabul ettirmek ve geliştirmek istiyorsak,bu tip sığlıklardan kurtulmalıyız.
hoca nın kadılık yaptığı zamanlarda bir dava gelir. hoca ilk önce davacıyı dinlemiş ve kafasını sallayarak haklısın demiş. sonra davalıyı dinlemiş ona da kafasını sallayarak haklısın. o sırada karısı bu konuşmaları duymuş. hoca hoca sen ne yaptın her ikisine de haklısın dedin. hoca zaten işin içinden çıkamamıştır. karısına sert bi şekilde:" sen elinin hamuru ile erkek işine karışma. git içerideki bulaşıları yıka" der.
hoca ramazan ayında bir gün göle gitmiş.çıkarmış yanında getirdiği yoğurdunu yemeye başlamış.o sırada oradan geçen bikaç köylü hocayı görmüş.yanında gidip:
-hoca hocaa sen ne yaptığını sanıyorsun?ramazan ayındayız; yoğurt yiyeceğine oruç tutsana!
hoca da ne dese beğenirsiniz*
+ya tutarsam?
bigün nasrettin hoca bindiği dalı kesiyomus. adamın teki gelmiş
- hoca hoca kazan hiç doğurur mu? demiş. hoca da yapıstırmıs cevabı
-ya tutarsam.......
nasrettin hoca komşusundan tencere alır. uzun bir süre tencereyi getirmez. artık komşusu tencereden umudunu kesmiştir. bir gün kapı çalar ve nasrettin hoca iki tencere ile komşusunun kapısına dikilir. "müjde komşu senin tencere doğurdu." der. komşu sinirli bir şekilde: "tabi doğurur, tencerenin a.ına koymuşsunuz."
Hoca ormana gitmiş.Oturmuş bir dalın üstüne, başlamış kesmeye.Aşağıdan geçen bir yolcu Hoca'ya seslenmiş:
- Be adam! insan oturduğu dalı keser mi ? Şimdi düşeceksin.Hoca adama aldırmamış; işine devam etmiş.Az sonra dal kırılmış. Hoca, cumburlop düşmüş.Düştüğü yerden perişan bir sesle seslenmiş: