eminem

entry724 galeri981
    353.
  1. 352.
  2. they can ignore me... but they'll never figure me out diyen efsane beyaz rapçi.

    ayrıca; (bkz: not afraid)
    0 ...
  3. 351.
  4. Her seferinde tv kumandasının üzerine oturmayı nasıl başarıyorum anlamış değilim.
    1 ...
  5. 350.
  6. Rap yaptığını sanıp ortalıkta dolanan ve dünyaca ünlü olmuş sıradan birisi değildir. Aksine işinde en iyisidir
    1 ...
  7. 349.
  8. son resimleriyle illiminati nasıl yazılıyosa amk neyse çok fena taşşak geçmiş yaşayan en büyük rapper abimiz berzerk şarkısı müthiştir cant wait mmlp2.
    0 ...
  9. 348.
  10. "öyle bir dünyada yaşıyoruz ki en iyi rapper bir beyaz en iyi golfçü ise bir siyah*" sözündende anlaşılcağı gibi dengeleri alt üst eden rapper.
    0 ...
  11. 347.
  12. yine sarı oldu ya. neyse her haliyle severim.
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/494043/+
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/494045/+
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/494046/+ * * *

    berzerk teaser -

    4 ...
  13. 346.
  14. radyoda çıkmıyordu, kaseti yoktu, cd alsam bilgisayar yoktu. evin ordaki avmde bazı şarkıların dinlenebildiği büyük cd çalarlar vardı sırf lose yourself'i dinlemek için oraya gider, görevliler kovana kadar o şarkıyı dinlerdim.
    1 ...
  15. 345.
  16. şarkıcı artiz bişey işte.
    0 ...
  17. 344.
  18. hala kral. hala en iyi olan. hala en hala büyük. reyis.
    3 ...
  19. 343.
  20. nete düşen berzerk parçası tam bir hayal kırıklığı yaratmıştır. oysa çok farklı bir şey bekliyordum ben. bendeki bu umut dolu beklentinin sebebi de albümün adından kaynaklanıyordu. albümün adı mmlp2 olunca insan eski günleri hatırlayarak adam gibi bir geri dönüş bekliyor ister istemez. çünkü the eminem show'dan sonra marshall mathers lp kariyerinin en iyi albümüdür bana göre. gerçi sadece bir parçayı baz alarak erken konuşmak olmaz ama insan şüpheye düşüyor ister istemez. yine de albümün tamamını dinleyince netlik kazanacak her şey.

    ikinci solo albümüyle aynı adı taşıyan parçada şöyle bir söz geçiyordu; this fucked up head that i've got i've gone pop. the underground just spunned around and did a 360. işte bendeki korkunun bir diğer sebebi de bundan kaynaklanıyor.

    bir de vevo'nun arka planındaki görseli hiç mi hiç hoşuma gitmedi. işte şu görsel; http://ulu.li/u4d6he
    son olarak, videonun altında türklerin bazı yorumları var, tam ahır hayvanları gibi amına koduklarım.

    ekleme: tabi lirik bazında şarkı o kadar da kötü değil. kardashian orospusuna ve britney'in kocasına laf sokması yeter.
    0 ...
  21. 342.
  22. idolümdür ve severek aynı zamanda zevk alarak dinlediğim tek insandır bana rap dünyasını sevdiren adamdır.
    0 ...
  23. 341.
  24. eminemi özledim eminem eminem diye bir şarkı vardı.
    0 ...
  25. 341.
  26. illuminati sahalarına yeniden girmiş feyzli abidir kendisi. recovery albümünü kendisi çöpe atmıştır, çıkacak albümden sonraki çıkabilecek albümünde de muhtemelen yine illüden çıktım / yoruldum ayakları yapıp bir kaç albümünü daha kötüleyecektir. kötü rapçi midir? asla.
    1 ...
  27. 340.
  28. 339.
  29. 338.
  30. yeni albümü 5 kasımda çıkıyor. işte.. http://www.eminem.com/ videoları izleyin. ilk videoda tarihi veriyor. ikinci videoda shady var. yeni şarkısı da berzerk miş. ne kadar heycanlandım, sevindim anlatamam. ayrıca bunlar dün çıkmış ben nasıl olur da bugün görürüm kendime kızıyorum. bu da eminem'in instagramı http://instagram.com/eminem bu da yeni. bunları twitterında paylaşmış. https://twitter.com/Eminem
    4 ...
  31. 337.
  32. şarkı çıkarttıkça yeni albümü için daha da heycanlanıyorum. bunu daha önce neden yazmadım bilmiyorum ama symphony in h i dinlediniz mi? şarkının tamamı yok henüz ya da ben bulamadım. bir site 9 temmuzda tamamı çıkacak yazmış ama bilmiyorum, yok. burdan dinleyin http://bit.ly/1bTMNMi çevirisi de burda var http://bit.ly/1eMIBQ1 bir de şimdilerde çıktı, eminem call of duty için de bir şarkı yaptı, survival. onu da burdan dinleyin http://bit.ly/1a5J95N çevirisi de http://on.fb.me/16eIXgv
    çok sabırsızlanıyorum, çıksın şu albüm bir an önce. 21 eylülde çıksın. *
    6 ...
  33. 336.
  34. bugün inanılmaz bir şey daha keşfettim bu adamla ilgili. tahminimden daha zeki biri. eğer kafamdaki düşünce doğru ise tabi.

    white america parçasını herkes bilir. bilmeyenler için; http://ulu.li/u6eoy3

    şarkı nakaratlarına dikkat edin. duyacağınız tek şey "white amerikkkaaaa"

    burda kkk'ye yani ku klux klan'a bir gönderme var. amerika'nın iğrenç tarihini araştırdığınızda bu siyahi karşıtı ırkçı yeraltı örgütüyle karşılaşacaksınız. bu adamlar america'yı amerikkka olarak yazan ve telaffuz eden kişilerdir.

    marshall'ı sevmek için bir milyon sebepten birini daha bulduğum için kendimle gurur duyuyorum. ya da ona benzer bi şey.
    5 ...
  35. 335.
  36. rap dinlemeyip ingilizce bildiğini sananların hala adını emaynım diye okuduğu rapçi.
    1 ...
  37. 334.
  38. neyse, nerde kalmıştık.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/215097/+

    bu albüm kapağı beni neden bu kadar etkiliyor anlayamıyorum. the way i am parçasına döşenen beatteki çan efektleri gibi etkiliyor beni. bariz şekilde melodram var bu kapağın altında. bariz şekilde geçmişin sızılarına gömüyor beni bu kapak. aslında bu kapak neyin yansıması biliyor musun? marshall mathers parçasının son 1 dakikasına sızan hüzünleri taşıyor kalbime. bi şey daha var. bu kapağa baktığımda nedense aşık olma isteği doğuyor içime. hayır eminem'e değil, genel anlamda. insanın canı acı çeker ya bazen, öyle bi şey. gerçi kapakla bi ilgisi yok bu isteğin, ben bahane arıyorum. ama açıkçası kim'in bu adama yaşattığı acıları da yaşamak istemezdim. hani diyor ya, yaptığım en zekice bok o mermileri silahtan çıkarmaktı diye. ben çıkarmazdım sanırım. bu aptal olduğum anlamına mı gelir acaba. hayır, biraz fazla öfkeli olduğum anlamına gelir. kim çok güzel bir kadın. yani en azından 10-15 yıl önce. aynı şey benim başıma gelse kim'i öldürebilir miydim acaba. kızımın annesini öldürebilir miydim acaba beni aldattığı için. marshall yine aynı parçada ağlarken "senden nefret ediyorum" dedikten sonra "yemin ederim ki seni seviyorum" demesi gibi gelişirdi benim durumum da. kaltaklar neden yaparlar bunu bi türlü anlayamıyorum. aşk insana çılgınca şeyler yaptırıyor. aşk mı yoksa yoksulluk mu insana daha çılgınca şeyler yaptırır diye düşünüyorum bazen. bu adam ikisini de yaşadı. ilk albümdeki rock bottom parçasını dinlersen ne demek istediğimi anlayabilirsin. çevirisini yapmıştım bu sözlükte. her neyse kapatalım bunu.

    hatırlarsan eskiden metro tv vardı. hani yerel olan. küçüktün ama büyük ihtimalle hatırlarsın. o zamanlar günde 15 defa lose yourself verilirdi. bütün gün tv karşısında otururdum. 2003'e yeni girmiştik sanırım. o zaman ırak harekatı yapılmamıştı. ilk defa o zaman aşık olmuştum bir şarkıya. bilirsin, benim aşık olmadığım hiçbir şey yok. yaptığın sütlaçlar da dahil buna. şarkı her çıktığında aynı heyecanı yaşardım. klibin introsunda detroit'ten görüntüler verilirdi ya hani, hatırladın mı? içim içime sığmazdı o anlarda. nakaratları tekrar etmeye çalışırdım da edemezdim. bi türlü doyamazdım o şarkıya. buna rap diyorlarmış. ne kadar güzelmiş. sonra kaset almaya karar verdim. o zamanlar cd ya da dvd yoktu. belki vardı da biz bulamıyorduk. kaset daha çok vardı. bir cumartesi sabahı gidip almıştım. tam 10 milyon türk lirası verdim ona. hayatımda ilk defa albüm alıyordum. o aldığım albüm the eminem show'du. eminem'in üçüncü solo albümü. sırf lose yourself'i istediğim kadar dinleyebilmek için almıştım. ben bilmiyordum ki o şarkının 8 mile'ın soundtracklerinden biri olduğunu. o gün albümün arkasındaki tracklist'e bile bakmadan büyük bir heyecanla eve geldim kuruldum aletin başına. belki hatırlarsın o gün birsen ablan da vardı bizde. annemle temizlik yapıyorlardı. tüm dikkatim karşımdaki aletten gelecek olan seslerdeydi. tak tak tak gibisinden ayak sesleri duyuldu ilk önce. sonra mikrofon cızırtısı ve kısa bir sessizlik. bu neydi biliyor musun? white america'nın introsu. sonra şarkıya girdi. çok sinirliydi. nakaratlarda kaa'ları uzattıkça, bastırdıkça hoşuma gidiyordu bu durum. basslar inanılmazdı. o zamanlar sözlerini anlamıyordum ama hissediyordum gerçekten. aynı şarkının içinde mothafucka kelimesi geçiyordu bir iki defa. çok güzel söylüyordu bunu. daha doğrusu kişinin ağzından çok güzel çıkıyordu. küfür olduğunu biliyordum ama tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyordum. fakat outro'da ettiği küfürleri biliyordum. çok sinirliydi gerçekten. diğer şarkıya geçti. şarkının adı business. inanılmaz güzel bir şarkıydı. çok hoşuma gitmişti. şarkılar böyle devam ederken bir yandan trackliste bakıyordum. birçok defa baktım fakat lose yourself yoktu listede. yazmayı unutmuşlardır diye düşündüm. biraz sonra çıkar diye umut ediyordum. daha doğrusu kandırıyordum kendimi. gözlerim dolacak gibi olmadı değil. ben böyle duygusal anlar yaşarken cleaning out my closet çıktı karşıma. bunu biliyorum dedim içimden. klibini görmüştüm metro tv'de. annesini anlatıyordu. kızgındı annesine. annesi onu dolaba kilitliyordu, çok bağırıyordu ona. içim burkuluyordu gerçekten. sonra klibin bir sahnesinde anne babası tartışıyordu ve babası kapıyı çekip gidiyordu. o sahne gözlerimin önünden gitmezdi kendi anne babamızdan dolayı. bunu da noktalayım bence.

    square dance ilginç bir şarkıydı. bunu söyleyen adam deli olmalı diyordum kendi kendime. özellikle ow now yow how dediği bir bölüm vardı, hep o bölüm gelse de ben de onunla beraber söylesem diyordum. sonra hığm-de-le-la-la-la ucçie vala-vala um da-dah-da-dah-da buç yu gara-gara dediği bölüm vardı. inanılmaz hoşuma giderdi bu durum. ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum tabi. bu şarkıda da birkaç defa mothafuckin kelimesi geçiyordu. şarkı sonlarına doğru birkaç rapçi adı sayıyordu. sonra son olarak yeeeeeeehaaa diyişi vardı. biliyor musun ben onu ambulans sireni falan sanıyordum her defasında. çok manyakça söylüyordu ve e'leri çok uzatıyordu. deli adam. soldiers parçası geldi sonra. şarkının adı gibi beatte de askeri melodiler hissediliyordu gerçekten. bu parçada ardı ardına 4 defa mothafuckin dediğini duymuştum bir bölümde. kafiyeler çok seri şekilde akıyordu. beni çok gaza getiriyordu bu şarkı -hâlâ öyle-. bu şarkıda da çok sinirliydi marshall. bu bitince ardından say goodbye hollywood gelmesin mi. gelsin. bu şarkının melodilerinde bir şeyler saklı olduğunu biliyordum. ama ne olduğunu çözemedim hâlâ. tech'in the getaway parçasında bir şeyler saklı olması gibi hâlâ çözemedim. nakaratları çok sevdim ama. outro on numaraydı. sonra drips geldi. obie trice kimdir nedir tanımıyordum. ilk bu şarkıda duydum adını. şarkı başında öksürüp duruyordu. obie'nin bölümü çok sıkıcı geliyordu. eminem başlasa diye bekliyordum. without me geldi ardından. bu şarkı square dance parçasından daha manyakçaydı. hayatımda böyle flow duymamıştım daha önce. şu anda da duyduğum söylenemez. özellikle so the fcc won't let me be or let me be me so let me see dediği bir bölüm vardı. bunları nasıl sıralıyor diye ağzım ve gözlerim açık şekilde kendime soruyordum. şarkının bir bölümünde elvis presley adı geçiyordu. kesin laf sokmuştur diye düşünüyordum. çocukluk işte, dil bilmezdim lisan bilmezdim. biiiiitch dediği bir bölüm vardı onu da es geçmeyelim. o da hoşuma giderdi. tabi ben bu arada skitlerden hiç bahsetmiyorum. çünkü kısalardı ve konuşmalardan hiçbir şey anlamıyordum. sanki şarkılardan anlıyordum da ehehe. sing for the moment geldi ya ardından. düşünebiliyor musun. ne çok severdim/severim/seviyorum/seveceğim bu şarkıyı. bu şarkı diğerlerinden çok farklıydı. bunda çok değişik hisler yaşıyordum. bağımlısı olmuştum. aman allahım şarkının son 1 dakikası bu kadar mı güzel olur. orayı yüzlerce defa başa sardığımı bilirim. 40 dakika sürseydi neden kısa olmuş derdim. yet everybody just feels like they can relate lafı geçiyordu bu şarkıda. özellikle like they can relate derken sanki ağzından timberlake çıkıyordu. benim de aklıma justin timberlake geliyordu ister istemez. laf mı çarptı acaba diye düşünüyordum. dediğim gibi, çocuk aklı. o zamanlar justin'in de klipleri dönerdi. sadece o değil, tatu, jennifer lopez, ja rule falan. popüler kim varsa. o yüzden aşinaydım onlara da.

    sonra superman geldi. bu şarkıda gevezelik hissediyordum. evet. şarkı başında dina rae denen karının ohlamaları falan pek hoşuma gitmiyordu açıkçası. nakaratlarını çok sevmiştim ama. tekrar etmesi kolaydı. bitches they come they go saturday through sunday monday, monday through sunday yooo. bu da bitti. tabi benim gözlerim kulaklarım hâlâ lose yourself'i arıyordu çaresizce. bunları düşünürken hailie's song gelmesin mi. o ne güzel bir giriş öyle. o ne güzel bir kapanış öyle. şarkının dozu bir inip bir yükseliyordu. dengesizlik seziyordum. şarkı bana rap gibi gelmiyordu. hatta bunu söyleyen eminem değil diye düşünüyordum. acaba bana korsan kaset verdiler de içine başka şarkı mı karıştı diye düşünüyordum. hailie'ye ithafen söylediğini biliyordum fakat o an hiç gelmedi aklıma bu. ama üçüncü verse'te gerçek kimliğine büründü ve lirikleri sıralamaya başladı diğer şarkılar gibi. when the music stops var sırada. bu da ilginç bir şarkıydı. ilk dikkatimi çeken şey beatin katlanarak yoluna devam etmesiydi. d12 çok manyak bir gruptu gerçekten. bizarre denen şişko psikopat yine birkaç isim sayıyordu kendi verse'ünde. ama kuniva da dikkatimi çekmişti. çok hızlı söylüyordu. arkadaşlarıma bakın biraz sonra nefessiz çıkacak diyordum. evet onun lakabı nefessiz'di kendi nezdimde. nefes almadan seri şekilde söylüyordu. dre ile birlikte söylediği say what you say normal bir rap parçası gibiydi. klasik dre-eminem düetleri. karşılıklı verse'ler. till i collapse'a gelelim mi? hani demiştim ya white america ve soldiers'ta çok sinirliydi diye. meğer onlar hiçmiş. ilk defa o zaman kendimde seri katil potansiyeli olduğunu hissettim bu şarkı sayesinde. gayet ciddiyim kızım. sesi tuhaf geliyordu biliyor musun. kayıt çok eskiymiş gibi. kariyerinin ilk şarkısıymış gibiydi. yani ben öyle hissediyordum. aslında hislerim doğruydu. çünkü 95'te kaydettiği infinite parçasını dinlersen ta o zamanki ses tonuyla bu şarkıdaki ses tonunun birbine ne kadar yakın olduğunu göreceksin. tamam bu şarkıda biraz fazla bağırıyor ve sesi kalın çıkıyor. fakat fazla fark yok. son olarak my dad's gone crazy parçasına gelelim. hayatımda ilk defa birinin sesini yiyesim geldi o dakika. ciddi manada ses yemek. hailie'nin sesiydi yemek istediğim ses. nasıl bu kadar şirin olabilir diye düşünürken şarkı bitti. albüm bitti. fakat ne yazık ki lose yourself yoktu. yoktu işte. ama birçok güzel şarkı kazandım onu ararken. fakat yine de yerini tutamazdı hiçbir şey.

    10 yıl önce hissettiklerim bunlardı. bunları yazarken aklıma ne geldi biliyor musun? nerde benim kasetlerim? benim kasetlerim nereye gitti. biliyorsan söyle lütfen. bunu yazmasaydım yemin ederim aklıma gelmezdi. buraya taşınalı 3 sene oldu. eski evde dolabın üzerinde olmaları lazımdı yanlış hatırlamıyorsam. belki eski evde de yoklardı uzun zamandır. sizin suçunuz değil ama. benim hatam bu. walkmani öldürdükten sonra cd çaları soktum hayatımıza. bu o kasetlerden ilk kopuştu. yerleri belliydi ama yeteri kadar ilgi görmüyorlardı tarafımdan. yıllar önce bizim eve pc girdiğinde ise varlıklarını tamamen unutmuştum. teknoloji mazi konusunda çok acımasız davranıyor bize. yok oldu gitti hepsi. ceza'nın med cezir albümü de gitti. kent fm'den kaydettiğim özel şarkıların olduğu kaset de gitti. o şarkıların çıkması için radyo başında ne kadar çok beklediğimi biliyor musun sen? o kaydettiğim şarkıları bulmam 30 saniyemi almaz şimdi. fakat adlarını bile bilmiyorum birçoğunun. 10 yıl öncesinin en güzel şarkılarını bulmak zor olacak biraz. her neyse.

    oy oy eminem esprisinin yapıldığı yıllardı o yıllar. beyin travması geçirmeden o yılları atlattığım için mutlu hissediyorum kendimi. gerçi şu anda da var böyle beygirler. bu müziğin gelip geçici bir heves olduğunu sanmaları beni kanser ediyor. orospu çocuklarının iq seviyesi eminem'e yaşın kaç dediğimde ağzından çıkacak sayıya eşit olmasına rağmen benim dinlediğim müziğe laf edebilme cesaretini kendilerinde görebiliyorlar. orospu çocuğu, senin kültür seviyen benim ayakkabımın taban hizasında bile değil. sen bana hangi müziğin, hangi şarkının, hangi müzik adamının iyi olup olmadığını deklare edecek düzeyde değilsin. siktir git meyhanede zeki müren dinle orospu çocuğu. evet. biraz sinirlendim. sakinim ama. akıllı olacaksınız orospu çocukları.

    birçok eminem tişörtüm vardı. onlar da yok oldu gitti. nasıl yok olduklarını nereye yok olduklarını hatırlamıyorum bile. sahiden, artık hiç kimsenin üzerinde göremiyorum o tişörtlerden. okulda havam oluyordu. beden eğitiminde giyiyordum bazen. kaltakların gözü benim üzerimdeydi. daha doğrusu marshall'ın delici bakışlarındaydı. olsun, sonuçta bana bakıyorlardı. gerçi şu an don atlet de giysem bütün kaltaklar bana bakıyor nedense. a neden acaba. çünkü kaltaklar beynime aşık. kaltaklar kalbime aşık. kaltaklar yüzüme aşık. bana tecavüz etmelerinden korkuyorum bazen. tamam tamam her neyse. konu dağıtmakta üstüme yok. ama kataklarla ilgili söylediklerim de yalan değil haa. lan gerçi bunlar bildiğin şeyler. çay yapsana bana bi.

    yazının gidişatına dikkat etmeni istirham ederim. karakter değişimi gözler önünde. hakikaten de marshall mathers olarak başladım eminem'le sürdürdüm ve slim shady ile bitirdim. ilginç öyle değil mi. aslında henüz bitmedi.

    encore albümünden sonra çok fazla ara verdi. biliyorum yaşadığı sorunları. daha önce bin kere söyledim. o albümden sonra pek takip edemedim kendisiyle ilgili bazı gelişmeleri. gerçi takip edilecek bir şey de yoktu. 5 yıllık bir sessizlik sürdü gitti taa 2009'a kadar. böyle olunca eskilere sardıkça sardım. 95'ten 2004'e kadar ne kadar şarkı varsa binlerce kez dinledim. eskiler bir başka be kızım. gerçekten. the slim shady lp'de inanılmaz parçalar var. if i had var orda. bir insan fakirliği bu kadar güzel anlatabilir. aslında gevezelik yaptığı şarkılarda bile bir burukluk var. gerçekten. role model, my name is, just don't give a fuck, guilty conscience vs. tamam güldürüyor eğlendiriyor ama duyguların altındaki gerçekleri de görmeliyiz. çay güzelmiş bu arada. the slim shady lp, the marshall mathers lp ve the eminem show albümlerini analiz etmek için çok fazla zamanım oldu. yaşanan değişimler, duygu med cezirleri, asıl söylenmek istenenler, gerçekleri gerçekten gerçek mi yoksa öyle olmasını mı istiyor gibi gibi gibi. müsait olunca onları da yazarım bir ara. her neyse ne diyordum. ben bu şekilde geçmişte yaşayıp gidiyordum -hâlâ öyle- benim asıl duygularımı yansıtan şarkılar orda kaldı. ne yazık ki 5 yıl aradan sonra çıkan relapse albümü benim için hayal kırıklığıydı. sagopa kajmer'in kits albümü gibi derin şekilde sarstı beni o da. benim görmek istediğim adamlar bunlar değildi. benim gerçek adamlarım geçmişte kaldı. dünyaya meydan okuyan şarkılar geçmişte kaldı. o yüzden kafamı geçmişten çıkaramıyorum. geçmiş çok güzel. neden '97 bonnie & clyde ya da stan gibi şarkılar yapılmıyor artık? hiçbir otoriteyi umursamayan adam nerde kaldı. nerde herkese orta parmak çıkaran adam. biliyorum, bazı şeylerin farkındayım ben de. bu durum zoruma gidiyor gerçekten. yapılacak pek bi şey yok. böyle olunca, daha doğrusu böyle olacağını bildiğimden ötürü 2005'ten sonra kafesimden çıktım. eminem ve 2pac haricinde pek bi şey yoktu. ben istemiyordum yani, gözlerimi kulaklarımı kapatmıştım herkese. 2pac ayrı bir dünya, onu da yazarım. ama rap statik değil. böyle olunca farklı kişilere de kulak vermek zorunda olduğunu hissediyor insan. yüzlerce mc, bu yüzlerce mc'nin binlerce şarkısını dinledim yıllar boyunca. immortal technique vardı, gerçekten ruh hastası komplo manyağı bir adam bu. işte bu adam benim dedim. eminem'i ya da pac'ı satmadım kesinlikle. onların yeri çok ayrı. ben eminem ya da pac'ın nickini alacak düzeyde olduğumu düşünmüyorum. düzeyden ötesi, böyle bir haddini bilmemezlik, böyle bir saygısızlık yapacak bir adam değilim. o yüzden onların yeri ayrı diyorum ya. ama insan kendini geliştirmeli. başka seslere kulak vermeli. müzik bi süre sonra sana bunu dayatır. ister istemez seni buna zorlar. ama bu demek değil ki hadi onları unutalım. hayır yok öyle bir şey. onlar geçmişte. sabitler. görmek istediğim gibiler. bıraktığım gibiler. her şarkı aynı şeyleri hissettirecek bana yıllar yıllar boyunca. ben bilincimi yitirmedikçe böyle devam edecek bu. iyi ki varsın be adam. sensiz dünyayı sikiyim. bi sor bakalım pac'sız dünyaya bi şey yapabildim mi. hayır yapamadım, yapamam da. sadece çok kızarım ve çok üzülürüm. hayırlısı olsun diyelim ve "şimdilik" burda bitirelim bunu.

    dinle bunu; http://ulu.li/uoo357 dinledikçe bu albüm kapağına bak gözlerini hiç kırpmadan. https://galeri.uludagsozluk.com/r/468445/+

    kız kardeşime ithafen.
    5 ...
  39. 333.
  40. hala illuminatinin ölüm listesindeki ünlü rapçi.. yaptığı hizmetler çabuk unutuldu demekki.. michael jackson'ın öldürülmesi bu arkadaşı bayağı bir korkuttu...
    0 ...
  41. 332.
  42. diğerleri rap yapar, güzel müzikler yapar.

    ama bu adam, resmen bir şeyler anlatmaya çalışıyor. amacı bizimle konuşmak. bambaşka bir şey yaptığı.
    2 ...
  43. 331.
  44. yaşayan en büyük rap müzik erbabı.
    2 ...
  45. 330.
  46. merakla beklenen yeni albümü 2 temmuzda çıkıyor imiş. umarım doğrudur.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük