Sözcü Gazetesine düşmek lafını kabul etmiyorum.Hürriyet Gazetesinde yazarken o kadar imkanı,parayı tepmeyi göze alabilecek kadar cesur olan vatanını milletini seven yazardır.
Recep Tayyip Erdoğan'a yaranmaya çalışan basının yarısı,yandaş medyadakiler başbakandan bahsederken her cümlenin başında "sayın başbakan,sayın başbakan,sayın başbakan" diye anlatım bozukluğu yaratırken,Emin Çölaşan ve Sözcü Gazetesi "Tayyip" diyebilme cesaretini gösteriyorlar hergün.Şahsi fikrim bugün yarın bu gazetenin kapatılacağı ve sahiplerinin,yazarlarının "Ergenekon"(!) benzeri birşeyle içeri alınıp yıllarca suçunu bile tam olarak bilmeden kalacağıdır.
"Siz koskoca Türkiye'nin bütün önemini ve ağırlığını yok sayıp kendinizi yabancıların kucağına düşürürseniz, kendinizle oynatırsanız, onların emir kulu olursanız, sonucu böyle olur."
böyle bir cümle kurabilmiş kişi... türkiye koskoca, önemli ve ağırlığı olan bir ülkedir deyip yabancıların kucağında diyerek alçaltan adama ben ne diyeyim. onun gibiler memleketimi aşağılamasa daha mutlu bir insan olurdum.
türkiye'nin gücünü ve değerini bazı kesimlerden daha iyi anlayabilmiş yazardır.
her türlü engele rağmen cesurca yazmaya devam etmektedir. hürriyet gibi bir gazeteden kovulmayı göze alan ama boyun eğmeyen, şimdiki sözcü gazetesi yazarıdır. zevkle okuyoruz. bazı kesimlerin de okumasını ve gerçekleri görmesini tavsiye ederim. görmek işlerine gelirse tabi...
Atatürkçü, dürüst, namuslu, adam gibi adamdır kendisi, hükümete olan eleştirileri kovulmasına neden olmuştur, ve bunun üzerine Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi isimli kitabı yazmıştır. Ayrıca Mustafa Balbay la beraber uzun süre Ankara Rüzgarı programını yapmışlardır.
cölasan iyi bir gazetecidir. görüslerine katilirsin katilmazsin, ama adam belgecidir, belgeci adama hicbir sey diyemezsin. belge yaziyo, belgenin tarihini, belge numarasini yaziyo, icerigini yaziyo, ve onun hakkinda yorumda bulunuyo.
...bu is böyle yapilmaz da nasil yapilir?
yaptigi yorumlara katilmayabilirsin, o kendi yorumudur. ancak ortaya koydugu belge gercekse, ona ne diyebilirsin?...bircok gazeteci sadece "yorum" yapar. bilindigi üzre "yorum" belki de bu dünyada en cok yapilan istir. bu sözlükler "yorumcularla" doludur.
...ama belge belge... yaptigimiz yorumlari yapariz yapariz da, biz belgeye ulasamiyoruz. o ulasiyor, bir sürü "minik kusu" var. kendince bir "istihbarat agi" kurmus ki bu bir gazeteci icin cok önemlidir.
mesela bugün "ergenekon" suclusu olarak iceride olan mustafa balbay´la ciktigi bir tv programinda 1996 yilinda cia kaynakli bir derginin, ortada fol yok yumurta yokken, rte´nin basbakan , gül´ün de disisleri bakani olacagini okudugunu söylemis, ve o dergiyi de elinde böyle getirmisti. perincek´in de yazarlik yaptigi bir dergiden de bir pasaj "okumustu"...bunlarin herbiri belgeydi.
1996´da kimin türkiye´de kimin basbakan kimin disisleri bakani olacagini türk kamuoyu bile bilmezken, böyle bir seyin mevcudiyeti oldugunu iddia etmisti. ben o zamanlar o belgelere gercekten ulastim, ve ahanda gercekten yaziyordu.
bundan öyle anlamlar cikar ki, hakkinda oldukca kalin bir kitap yazilir.
simdi mustafa balbay iceridedir, cölasan "kovulmustur". birisi "ergenekon" cudur, digeri de "sakincali gazeteci"...sözcü gazetesi olmasa cölasan in ipi cekilmisti.
niye cekilir böyle bir adamin ipi?...kim ceker, ne sebepten ceker?...
çizgisini hiç bozmamış parayla satın alınmamış onun bunun götünü yalamamış yiğit delikanlı zeki birikim sahibi gaztecidir.
hürriyet gazetesinden çıkarılması olay olmuş gazetecidir.
melih gökçek'e 50'nin üzerinde tazminat ödemiş, araştırmacı-iftiracı gazetecidir. neden mi tazminat ödedi, tabii ki iftira ve hakaretten. her mail kutuna gelen forward maili köşene taşırsan, alırlar cebindeki parayı.
yakın zamanda tayyip erdoğan'dan kazandığı tazminatla arkadaşlarıyla rakı-balık yapmış yazar. tazminatı kazanması mı ağır o parayla rakı-balık yapması mı bilemedim.
bildiğim kadarıyla tayyip erdoğan dan tazminat kazanmamıştır. varsa kaynağı koyun da bilelim. ha kaynak götünüzse tabi onu lütfen koymayın.
onun haricinde hürriyet gazetesinde çalıştığı dönemlerde kaybettiği tazminatların değeri 100 bin doları aşmıştır emin çölaşanın. bunu da hürriyet gazetesi ödemiş. bunu tabi ben değil aydın doğan söylüyor.
şimdi kaybettiği 100 bin dolar ile kaç tane rakı balık yapardı bir oturun onu hesaplayın. ondan sonra tayyip erdoğan ın ödediği ( eğer öyle bir şey varsa) tazminatı hesaplarız o kolay.
askeri veteriner olan dedesi yüzbaşı emin bey görev yeri olan halep'te ittihat ve terakki örgütlenmesine ön ayak olduğundan sultan ikinci abdülhamid tarafından fizan(libya) ya sürgüne gönderilmiş. çöllerde geçen zorlu sürgün hayatı sonunda cumhuriyet kurulup soyadı kanunu çıkınca da "çölaşan" soyadını almıştır.
--spoiler--
Dedesi (babasının babası) veteriner yüzbaşı Emin Çölaşan, ikinci Abdülhamid döneminde bir Fizan sürgünü idi.
Dedesi Emin Bey Halep'te görevli, O zaman veteriner hekim olmak, en az hekim olmak kadar değerli. Çünkü ordunun temel gücü, insan kadar binek ve yük hayvanlarına ve dolayısıyla onların sağlamlığına bağlı.
Dedesi Emin Bey 1897 yılında Abdülhamit yönetimine karşı ilk kurulan cemiyeti, o günkü adıyla Osmanlı Terakki ve ittihat Cemiyeti'ni Halep'te kurup özgürlük çalışmalarını başlatıyor.
Zamanın jurnalcilerinden hafiye mülazım (teğmen) Mehmet Tevfik Efendi, dedesini ve arkadaşlarını Abdülhamit'e ihbar ediyor.
Sorgulama ve yargılama başlıyor.
Önce dedesini ve arkadaşlarını Rodos adasına sürgün gitmelerine karar veriliyor. Fakat buradan kaçarlar diye Fizan'a sürülüyorlar ve 1908 yılında 2. Meşrutiyet ilan edilinceye kadar orada kalıyorlar. Büyük Sahra'yı aşıp Fizan'a deve kervanıyla gidiyorlar.
Çölde büyük susuzluk çekiyorlar. Çölü geçerken develerin çişini içiyorlar. Soyadları Çölaşan,bu çölleri geçme olayından geliyor.
Hayatının belki de en güzel olması gereken gençlik yıllarını çileler ve ıstıraplarla Fizan çöllerindde sürgünde geçirdi Emin Bey.
1928 yılında vefat etti.
Annesinin babası hukukçu Refik Şevket ince, vatan millet yolunda ayrı bir mücahit.
1912 yılında Balkan Harbi'nde, tren kazasında bir kolu sakat kalıyor. 1920 yılında ilk Meclis'te Saruhan (Manisa) milletvekili oluyor. 1921 yılında ATATÜRK'ün Adalet Bakanı. istiklal Mahkemeleri'nin kurucusu ve Kastamonu istiklal Mahkemesi üyesi.
Refik Bey sonraki yıllarda da -ATATÜRK döneminde- milletvekilliği yapıyor. 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti'nin kurucularından biri. ilk Menderes hükümetinde Milli Savunma Bakanı. Refik Bey 1955 yılında vefat ediyor.
Babası Prof.Dr.Umran Emin Çölaşan, Türkiye'de meteroloji alanında uzmanlaşmış ilk kişi.
1960-1974 arasında 14 yıl Meteroloji Genel Müdürü olarak görev yaptı. Nice iktidarlar, bakanlar, siyasetçiler gördü ve ilkelerinden bir gün olsun ödün vermedi.
O kamu kuruluşuna siyaset sokmadı. Bütün baskılara direndi.
Şimdi Emin Çölaşan'ın genlerini düşünün!
Emin dedesi, Refik dedesi, babası...
Hepsi de mücadele adamı. Hiçbiri baş eğmemiş,ilkelerinde ödün vermemiş.
Bir dedesi Afrika çöllerinde sürgünde yatmış, diğer dedesi ATATÜRK'ün yolunda vatan uğruna kelle koltukta çaba harcamış, istiklal Madalyası sahibi olmuş...
Babası Cumhuriyet döneminin yürekli,onurlu bürokratı. Korkmamışlar, yılmamışlar.
not:"kovulduk ey halkım unutma bizi" kitabından alıntıdır...
--spoiler--
yazar notu: benzer soyismi hikayesine "çölgeçen ailesi'nde" de rastlanmaktadır...
Sözcü gazetesi yazarıdır. O sözcü gazetesine geçtikten sonra tüm okurları sözcüye akın etmiştir. * Ancak; boş yazmayan, çatır çatır eleştiren, kalemi sivri bir yazar olduğundan ötürü hükümet yanlısı gazetelerden ölüm tehditleri almaktadır. Hükümet yanlısı gazeteler onu ve birkaç kaliteli yazarımızı hedef göstermektedirler. Zaten geçmişe bir bakılırsa,bugüne kadar hükümet yanlısı gazetelerin hedef gösterdikleri şahıslar öldürülmüştür. Hükümet de bunlara destekçileri diye ses çıkarmamaktadır. Ancak , eğer birkaç kaliteli yazarımızın başına bir iş gelirse, bilinmelidir ki bu taraflı gazeteler ve onları destekleyen hükümet * yüzündendir.
edit: zaten onu da doğruları yazıyor diye kötülüyorlar.doğru söyleyen 9 köyden kovulurmuş...
köşesinde ülkenin başbakanına adı ile hitap eden, mevcut hükümete muhalif yazar. muhalifliği haklı da olabilir haksız da olabilir ancak kendisi gibi, adı duyulmuş, yazarlığı tanınmış birinin köşesinden "tayyip" diye yazılar ele alması, bir ülkenin başbakanına yakışmayacak bir kelime ve yazı olsa gerek. eğer ki kendisini sevmiyorsan hatta sevmemeden öte kin güdüyorsan elle tutulur bir eleştiri hazırlarsın ve orada da demediğini bırakmazsın. ha şimdi mevcut sayın başbakanın, bir vatandaşa "ananı da al git" demesi de burada değinilmesi gereken bir şey elbette. ancak burada da eleştiri boyutu aşılmamalı, mevkisi başbakan olsa bile, hata yapana hata ile karşılık verilmemelidir ki bu karşılık vermeyenin adı daha da büyüsün.
gulbeddin hikmetyar konusunda cidden cahil adam. keşke ahmet hakan telefon edip de: "emin yanlışın var daha önceki yazılarımda anlattım. bir de ilkokul çocuğuna anlatır gibi anlatayım." diyerek yardımcı olmasını umut ediyorum.
aydın doğan'ın parasıyla gayet de satın alınmış, ertuğrul özkök'ün eliyle gayet de ipleri oynatılmış über kukla şahsiyet. sahibinin sesine göre öten bir borazan olmasının yanında, ipleri gevşetilince sahibine hırladığını da güzel bir biçimde göstermiştir...
yazdığı kitaplarda neyin ne olduğunu iyi bir şekilde anlatmış yazardır. iki tarafın da argümanlarını incelemek daha sağlıklı karar vermemize yardımcı olacaktır.
