Ucunu aça aça bu hale gelmiştir. hatta belki de açılmayacak ucu da anlamsızca açılmıştır. artık ununu elemiştir ancak öğrenci, eleğini asmasına izin vermez. inatla bu kalemle yazar. kalemi parmaklarınızın arasına aldığınızda eliniz kalemi tutmanıza destek veremez. boydan kurtarmaz. neden atmazsınız onu? mecali yok artık yazmaya, bu ısrarın anlamı ne?
ben kırıldıkça kıçına bir göğüs darbesiyle vurup yeni ucunu çıkartabildiğim kalemi kullanırken, nedir bu uçsuz kalemle yazma sevdası. üstelik boyu da küçücük olmuş. küfür etmekten çekinmesem birçok tabir var bu küçüklüğü anlatmaya. mesela büzüşmüş pipi gibi, göt gibi...
ilk okulda öğretmenin zorla yanıma oturttuğu sıra arkadaşım salak ahmet bu kalemi kullanıyordu.
salak ahmet kalemi doğru düzgün tutamadığından yazmayı bitirememişti. oysa ben bitirmiş teneffüse çıkacaktım. ancak çıkmak için salak ahmet'in üzerinden atlamam gerekti. evet, köşeye sıkışmıştım. derken yanımıza, sınıfımızın en güzel kızlarından tuğçe (-) geldi:
- aa ahmet o kalemle mi yazıyorsun kikikii
+ eheh evet. nasıl çok şirin di mi?
- ihikihi evet.
- bana versene bu ders ben de bunla yazmaya çalışayım.
+ bunla yazmak çok zor ama...
- hımm. ver bu ders de ben deneyeyim. ben de sana benim uçlu kalemimi veririm.
+ tamam o zaman anlaştık. gel kantine inelim.
- tamam inelim.
böyle bir yakınlaşmaya şahit oldum o kalem sayesinde. anladım ki türlü edevatla karizma yapılabilir, yeter ki nereden saldıracağını bil. yıllarca uçlu kalem kullandık da ne oldu? boşuna dememişler;
(bkz: boyu mu işlevi mi) *
böyle kalemleri çok uzun süre saklamak gerekir. kullanılmaya başladığı dönem içersinde işlevinden vazgeçmeyip kullanılıp son damlasına geldiği için. çünkü bu türdeki kalemler istifa ederek ortadan kaybolabiliyorlar.