üstteki entry'e savunma yapanların yazılarını okuyorum da hepsi elife sonradan anlamlar yüklenen dini felsefe yazılarını paylaşmışlar. hahah.. nasıl üzüldüm doğrusu! yazdıkları yazılardaki tümceler neredeyse tamamen arapça. ve bu arap felsefelerini türk'e enjekte etmeye zorluyorlar kendilerini. alın o kültürü başınıza çalın. bizim değil onlar. elif'i türk'ce savunun bakalım.
bu adı kızına verenler ne düşünüyorlar acaba? bildiğin arap abecesinin ilk harfi. türkçe'deki "a". bir arap, kızına "a" adını verse saçma olur, değil mi? işte, kişinin, kızına "elif" adını vermesi de öyle saçma. bir de bunu yapıp da çok derin dini tasavvuf hareketi içine girdiğini sananlar var. huzura erecekler neredeyse!
bizi var eden yaralar elifle başladı. eliften var olduk ve ondan sonra bütün yaralarımızda eliften bir iz kaldı. yaralarımızla bu kadar haşır neşir olan elifin nefes alıp verdiğimizden dahi haberi yoktu halbuki, şu dünyada mütevazi ama sahici bir yer işgal ettiğimizden haberi yoktu. varsın olmasın biz ondan haberdarız ya o yetmez mi?
Elif, bütün hakikati ile bizim olsun, biz bütün hakikatimizle O'nun olalım. Allah(c.c) bizi Elif gibi doğruluk timsali yapsın, öyle yaşatsın ve öyle öldürsün.
Sensizliği saklıyorum, bu yara olmadı hiç,
Sen dışında asla başka birinin olmadım hiç,
Güneşi, görmedik hiç,
Şikayetçi değilim ama henüz yaralarımı saramadın hiç,
Seninle gezmedik hiç,
Kokunu almadım hiç,
Gözümde parlattığın sevinci görmedin hiç,
Ne ben ne sen, göz göze gelmedik hiç,
Üzülme şikayetçi değilim hiç,
Sabaha senle alarmım,
Geceye senle uykum,
Bir gündüz ellerini tutmayı bilmedim hiç,
Aynı kaldırımda yürüyüp, aynı tozu yutmadık hiç,
Üzülme şikayetçi değilim hiç,
Adam gibi bir çiçek vermedim hiç,
Yanaklarının soğuk yerini ellerimle ısıtmadım,
Göz yaşın olmadım hiç, özür ne bilmedim hiç,
Özledim bağışla, şikayet değil bu hiç,
Özür dilerim sonbahar, olmadım diye solmadım hiç,
Aslında nerdeyim, nerdesin de sormadım hiç,
Gelemedim be bir bulut olmadım hiç,
Boşver bir umut doğmadı hiç,
Ve sende "diyar diyar gez beni bul" sanki diyor,
Denemedim mi sandın gülüm, bir bitmek bilmedi yol,
Gün batımı, bu gurbet, içime sinmedi yok,
Bu hasret bu yara çok kanıyor,
Aynı şehrin aynı rüzgarını tatmadık hiç,
Bizi aynı şehrin, ani yağmurları ıslatmadı,
Bir sabah kahvaltısı, ellerin ellerimin üstünde,
Kahveni yudumlarken dudaklarıma bakmadın hiç..