insanın bir kişiliği vardır. Kimi insanların ise hem kişiliği hem de egosu vardır. Böyle insanlar iki kişi sayılabilir. Çay içerken 3 çay söylerim bu durumlar da. Biri bana biri karşımdakine biri de karşımdakinin egosuna.
-Beğenilmek için yapılan makyaj,
-Övülmek için yapılan göstermelik tavırlar,
-Sevdiğiniz halde kendinizi beğenmek adına gitme dememek,
-Sırf muhtaç olmamak için benimsenen eyvallahsız yaşam tarzı,
-vazgeçilmemek için gösterilmeyen zayıflıklar...
önce "ankarakart yılbaşından sonra 30 tl olacak kapan alıyooorrrr" gibi bir politika izleyen sonra vazgeçen ankara büyükşehir belediyesinin en cibiliyetsiz kurumu.
Kimisi ise nefis=şeytan olarak anlatmış.
Bazısı ise Ankara Metroya verilen isim kadar gereksiz bulmuş.
Yinede üzerinde durulmayacak kadar gereksiz geldiği zamanlarda başvurduğumuz tek dayanak olduğunu unutmuş olmanın verdiği hafiflikle bunu çok masumane bir şekilde yürütmeye hatta azana kadar sürdürmeye devam etmişiz.
Ettik çünkü ne durmayı ne başlamayı bildik.
Bildik çünkü bilmişliğin verdiği bilgisizliğin hediyesiydi ego.
Ego, buydu. Sadece egoydu. Ve o vardı, hepimizde yeterince ve yeteri miktarda.
Bir ton uranyum mu? Bir insanın kabarmış egosu mu? Sorusuna cevabım çok basitti aslında.
EGO, egemenliği gösteren olgu.
Açılıma kaçılım bir durum.
Aslında başlı başına bir olay.
Ne olursa olsun hiçbir kalp kırmızı değil.
Sende kızarmıyorsun artık beni gördüğünde.
Demek ki etkiye, tepki biraz üzer biraz mutlu eder.
Kim mutlu edecek?
Egosu olan insanlar mı?
Egosu olmayan insanlar mı?