edip cansever

entry920 galeri57
    195.
  1. "iki insan gibi kaldım
    birbiriyle konuşan iki insan"
    6 ...
  2. 194.
  3. yok düş kuracak vakit bile,her şeyi bir yana bırakıyoruz söylene söylene.sözünün sahibidir.
    0 ...
  4. 193.
  5. Gördün mü hiç suyun yansımasını tuzda
    Gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi
    Büyük bahçelerin küçük içinde
    Saksılardan birinde
    Gördüm de
    Uyurken uyandırılmış gibi
    Beni bir sardunya büyüttü belki.

    O ben ki
    Bir kadında bir çocuk hayaleti mi
    Bir çocukta bir kadın hayaleti mi
    Yalnızca bir hayalet mi yoksa.

    Ne peki
    Yere dökülen bir un sessizliği mi
    Göğe bırakılmış bir balon sessizliği mi
    işini bitirmiş bir org tamircisinin
    Tuşlardan birine dokunacakkenki
    Dikkati ve tedirginliği mi.
    ...

    Kuşkusuz edip cansever'in başyapıtlarından biridir "ben ruhi bey nasılım"
    3 ...
  6. 192.
  7. bu aralar ellerim hep üşür benim. doktor 'kansızlık' der ben 'sensizlik' derim..
    3 ...
  8. 191.
  9. bir saat iki saat üç saat gibi şeyler oluyor
    ama
    hiçbir şeye benzemiyor
    tutturduğum türkü

    nedendir bilmem
    Edip'le söylediğimiz zaman
    oluyordu halbuki

    Turgut uyar
    2 ...
  10. 190.
  11. "şöyle ki:
    martılardan bir tanesi yalnız yaşıyormuşcasına
    boşlukta
    dünyanın en heyecanlı çizgilerini çizdi
    ve bulutlar doldurdu bu kıvrımları yavaştan
    ve benim yarattığım tanrılar ki, geldiler
    bir inip bir çıktılar çocuklar gibi
    çığlık çığlığa"
    0 ...
  12. 189.
  13. "Ya peki mısra nedir? Bir tanımı yok mu onun? Bence yok! Olsa olsa sezilmesi var, şiiri tekilleştirmesi var, şiiri tekilleştirmesi, kolay ustalıklara araç olması, çağdaş anlayışın gerisinde kalması var. Mısra da sağduyu gibi bir şey... Sağduyu ise, Einstein' in anlayışına göre, "insanın on sekiz yaşına gelmeden önce zihnine yerleşen önyargıların tortusu"ndan başka bir şey değil. işte mısra da sağduyu gibi, beğeni eğitimi, töre anlayışı gibi, bize önceden aşılanmış bir öngüzellik duygusu."
    0 ...
  14. 188.
  15. "yalnızlık, sevmeyi bilmeyenlerin icadı.."

    edip cansever
    4 ...
  16. 187.
  17. "sesini söyle sesini
    görünen ağzında yarı çıplak
    seni sevdiğimin görünüşü gibi"
    0 ...
  18. 186.
  19. ikinci yeni akımının cemal süreya' dan sonra en baba şairidir.

    yerçekimli karanfil

    Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
    Oysaki seninle güzel olmak var
    Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
    Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
    Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.

    Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
    Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
    O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
    Derken karanfil elden ele.

    Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
    Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
    Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
    Birleşiyoruz sessizce.

    sevdiğim şiirlerinden bi tanesi.
    0 ...
  20. 185.
  21. "sana her zaman söylüyorum, senin yüzünde gülmek var"
    1 ...
  22. 184.
  23. lys sınavı için eserlerine çok çalışmıştım. hiç soru çıkmadı bundan amına koyayım. hiç sevmem o yüzden.
    2 ...
  24. 183.
  25. değişik bir ağustos yaşanıyor. Nereden estiği belli olmayan rüzgârlar günlerce zihinlerde gürleyebiliyor. yaz eylemlerine şaşırmamak gerektiğini aşklardan ve şairlerden ve yalnızlıklardan bellemiştik halbuki ama kainatı hala merakla algılamaya çalışan beyinlere gel de söz geçir. neden bu kadar meraklıyız, merak etmiyoruz. yalnızca merak ediyoruz. alabildiğine leş alabildiğine gündelik ve alabildiğine paçavra şeyleri çoğunlukla... meraklar arasında bir erdem sıralamasına girmeye gerek de görmüyorum esasında. insanlar hiçbir şekilde sıralanmamalı da. insanlar için yapılabilecek en iyi şey belki de onları sınıflandırmak ve kendi hallerine bırakmak. insanlar en çok ikiye ayrılıyor 2011'de ve milattan önce 986'da: Ölüler ve yaşayanlar. işin güzel tarafı demokratik de bir sınıflandırma. her insan, iki sınıfın da tadına bakabiliyor. Yaşamın değilse de Ölümün tadının aynı olduğunu düşünüyorum. Başarısız bir tanrı, orada bir başarıya ulaşır, diye umuyorum en azından. Cennet cehennem falan filan söylentileri var ama ben hala ona bir şans verilebilir diyorum. Vazgeçtim vermeyelim. Benden onay alamadı evet. Dağın umursamadığını bile bile ona küsen tüm tavşanlar; seviyorum sizi. Konu dağıldı. Ne diyordum? Ölüler ve yaşayanlar. bu kadar. temelde bu. fazlası değil. öldün. bitti her şey. pespaye hırsların, geri zekalıkların, mutlulukların, çileğin, hüzünlerin, spermlerin, tütün kokusunun ve egzoz dumanının falan filan hiçbir anlamı kalmıyor artık.

    Bazı canlılar da var ki onlar ölmeye çalışsa da ölemiyor. edip cansever bu eşsiz ruhlardan biri işte. iyi ki doğmuş iyi ki ölememiş. Ona olan Sevgim ve saygım; tıpkı kendisi gibi sonsuz. hürmetler.
    4 ...
  26. 182.
  27. tam 83 yıl olmuş, dünyaya geleli.

    dünyanın yoksulluğu ise bir şairin ölmesi, zıttıdır doğması da!

    yine dilimde bir kaç mısra, bir de dudaklarımda eni boyu belirsiz bir ıslıkla kutluyorum usta.

    "çok bildim sana yaraşır olmayı günlerce"
    2 ...
  28. 181.
  29. "işte bir denizdeyim, dalgalar ortasında
    kim olsa denizci der, denizden anlayan der bana
    adımı bilmeden der, adımı bilmeden"
    0 ...
  30. 180.
  31. Ben gidince hüzünler bırakırım
    Bu senin yaşadığındır
    Bir ev sıkılır kadınlardaki
    Bir adam sıkılır kadınlardaki
    Seni sevmek bu kadar mı
    O benim yaşadığımdır.

    Bazan da bir yerde kuşlar vardır
    Ne uçmak, ne görünmek için
    Bir karanfil pencereyi deler
    Bir kapı kendiliğinden kapanır
    istesek sevişirdik, ama olmadı
    Biz değil yaşayan acılardır.

    Gitsem de her yerde biraz vardır
    Hatırda zamansı...

    .....................çoğu zaman duygularımıza en içlerinden sızan adam...
    2 ...
  32. 179.
  33. bol yıldızlı gecelerde sevdalanan bir adam;
    "bak! adım atışım bile değişti" diyecek kadar sevdalı.

    gidip durur öylece; adını bir bileceksiniz : çok ülkeli adam...
    0 ...
  34. 178.
  35. "Uzun bir cumartesiyi hatırlıyorum, saat on iki
    Dalıp gidiyorum, düşünüyorum da, saat on iki
    Bir sigara yakıyorum, bir kağıda bir iki dize yazıyorum
    Yerini iyi bilen, onurlu bir iki sözcük daha
    Ama hiç kımıldamıyor, akrep de, yelkovan da
    Yani tam böyle birşeye benziyor zaman
    Yılgın ve çarpıcı renkler içinde pek kımıldamayan
    Çıkageliyor sonra, saat on iki."
    0 ...
  36. 177.
  37. "Sonra ne? Sabah! iyi bir gün başlar ne de olsa"
    0 ...
  38. 176.
  39. bu adam yaşamalıydı! kitabını tamamlamalıydı...
    0 ...
  40. 175.
  41. "Çok eski bir yerimdeyim, çürüyen bir yerimden geliyorum
    Öldüklerimi sayıyorum, yeniden doğduklarımı"
    0 ...
  42. 174.
  43. "Ey yalnızlığımı kuşatan yalnızlık."
    0 ...
  44. 173.
  45. Sadece ürpertiler mi,
    Sevgili Edip sen öleli
    Adını ne koyarsan koy,
    Oteller de değişti.
    Bir kenti kullanmanın
    Unutuldu tüm inceliği.

    metin altıok
    1 ...
  46. 172.
  47. "Tenha bir meyhanede oturuyorduk sevgilim
    izmir'in eski rıhtımında
    Bilirsin, severim çok izmir'in eski rıhtımını
    Hani bir çesit kuşlar vardır bulanık denizinin
    insanlar gibi konuşur o kuşlar bazen
    Ve unutulmuş diller gibi pek anlaşılmaz ne konuştukları
    Millerce yıl öteden bir tenhalığı sözlendirirler
    Hatırla
    Ne demiştim o gün ben sana
    'Her tenha semtte kurulmamış bir saat yakışır'
    Benim o bunaltılı günlerimden kalma bir mısra"
    0 ...
  48. 171.
  49. "Bakmalar görüyorum bütün gün türlü bakmalar
    Pencere bakması, sabahlar bakması, yeşil otlar bakması"
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük