edip cansever

entry920 galeri57
    220.
  1. (bkz: seni günlere böldüm)

    bu aralar, özellikle bu şiiriyle hayatımı güzelleştiren büyük şair.
    0 ...
  2. 219.
  3. kaç kişiydik, şimdi pek hatırlamıyorum
    bir pazartesiyi uzun uzun konuştuk
    yüz librelik bir denizi oracıkta tükettik
    gözleri kör bir balık yanımızdan geçti
    bir kızkuşu omuzlarımızın üstünden
    öyle bir vakitti ki, bir menekşe bize indi
    akşama benzeyen bir akşam yaptı
    söylendi gitti
    5 ...
  4. 218.
  5. şiirinde, daha çok, evli bir erkeğin törelerle çatışan ya da engellerle karşılaşan yasak aşkını anlatır. sözgelimi; infilak şiirinde, bir sevinin, ayrılıkla sonuçlanmış acı serüvenini dile getirir.

    "istesek sevişirdik, ama olmadı
    Biz değil yaşayan acılardır.

    Gitsem de her yerde biraz vardır
    Hatırda zamansız bir plak
    Bir otel kapısı, biraz istasyon
    Vardır o seninle birlikte olmak
    Buluşur çok uzaktan ellerimiz
    Ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak."

    cansever'e göre aşk, bitirim acılarda dayanıklı kalabilmektir. aşk insan için bir sığınak olduğu gibi, dünyaya açılan bir kapıdır aynı zamanda. varlıkları birleştiren bir bağ olarak görmüştür aşkı.

    "binlerce geyik ya da binlerce kuşun beraberliği
    aşk, o benim en güzel hayvanımdır
    en yeşil ormanların en yeşil mantığında
    duyulmaz, öpülmez balığında deniz altlarının
    ya da bir akşamüstü lokantası gibi
    çöküp de köylülerin yorgun argın
    aşk
    çok belli bir dudakta iki kişi olmanın"
    1 ...
  6. 217.
  7. "kalbim, sersemliğim benim."

    ne güzel tercümandır üstad; yaramıza, özlemlerimize ve sustuğumuz bütün mutluluklarımıza. okurken kitabı bir yerinde kapatıp, dizelerden hikayeler kurgularken hep gerçek hikayeyi merak ederiz. benziyordur mutlak bizimkilere.

    "biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
    oysa ki seninle güzel olmak var
    örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
    bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
    midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor."
    2 ...
  8. 216.
  9. daha dün gibi hatırlarım şiirleriyle tanıştığım anı.
    o gün bugündür ararım "ölü bir deniz yıldızıdır mutluluk" dediğimde "o nedensiz mutluluk olsa da olur olmasa da" diyecek insanı.

    ölü bir deniz yıldızı

    ey sonbahar! ey düşsel yolculuk!
    seni dolaştım yaz sıcaklarında, bekledim
    duydum ki benim değildi artık,
    doğanın kalbiydi uçurumlar toplamı kalbim.

    de bana, anlat bana, öyleyse neden hatırlıyorum onu
    o fırtına kuşunu gölgesini yere düşüren
    gittiydi geldiği yere, uzaklığına
    döner mi bir daha dönmez mi bilmem
    yüklenip yittiydi gözden onca çırpınışları
    ne sevinç bıraktıydı içimde, ne keder, ne acı
    bir sen kalmıştın sen, ey sonbahar ilimi, dörtnala gelen
    bir atın kalkışı gibi kalkıp da gözlerimden.

    parlar ki şimdi ara sıra geceleri
    diplerde, derinlerde, yalnızlığımda
    ölü bir deniz yıldızıdır mutluluk
    o nedensiz mutluluk, olsa da olur olmasa da.
    2 ...
  10. 215.
  11. ''şimdi hiçbir şey anlatılmasın/artık hiçbir şey anlatılmasın''
    0 ...
  12. 214.
  13. şimdi bu akşamüstlerini niye sevmiyorum
    ne bileyim ben neden
    üstelik bir sap menekşe iliştirmiş ağzına
    gidip geliyor durmadan
    sabahla akşam arasında
    deniz ötemde
    deniz içimde
    hayır hiç yadırgamıyorum yokluğunu
    sarılıp gövdesine sımsıkı
    bir kadın kendini doğurabilir isterse.
    0 ...
  14. 213.
  15. Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
    Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
    Mendilimde kan sesleri

    mısralarının sahibi olan yazardır.
    1 ...
  16. 212.
  17. kirli ağustos
    --spoiler--
    o da var olanın ağır ağır yokluğu
    şurda bir gündüz kımıldamakta
    dağılmanın beyaz organı: tuz birikintileri
    gibi bir gündüz
    kalın kabuklarını kaldırır doğa.

    düşer bir balıkçının tersi olan şey
    kirli ağustos! beni ordan oraya götüren eşya
    aklımda üç beş otel ya kalır
    ya kalmaz üç beş otel aklımda
    o da değil bir otelin kendisi
    yalnızlığın kahverengi organı: düş birikintisi
    bir de kahverengi alevlerden yapılma.

    başka değil, yokluğu görmek için
    kirli ağustos! gözkapaklarımı da yaktım sonunda.
    --spoiler--

    dizelerindeki anlaşılmazlık ile daha bir anlam kazanan mükemmel şair.
    2 ...
  18. 211.
  19. coğrafyanın en büyük şairlerinden.

    "senin için nedir edip cansever şiiri?" deseler şöyle tanımlardım onun şiirini:

    günün herhangi bir anında zihnimde beliren onlarca ufak tefek, gerekli gereksiz, lüzumlu lüzumsuz şeyin çevrelediği "asıl umurumda olan"ı, birisinin gelip, herkesin duyamayacağı bir ses tonuyla ve herkesin anlamayacağı bir dille kulağıma fısıldamasıdır.

    ikinci yeni'yi tanımlamaya çalışmak zaten başlı başına bir çelişki fakat kimsenin çözemediği bir büyüsü var edip cansever şiirinin. örneğin hayatında hiç şiir okumamış birisi, mendilimde kan sesleri'ni okumaya başlasın; bir çırpıda bitirecek ve devamı var mı diye etrafına bakınacaktır. ya da o mavilik derdişiirini okusun; bir virgül koyması istensin son satıra, gözleri kısılacaktır. deneyin, görün.

    masa da masaymış ha; http://www.youtube.com/wa...NU6QE&feature=related
    1 ...
  20. 210.
  21. beyin kanamasından hayatını kaybetmiş değerli yazarlarımızdan.
    0 ...
  22. 209.
  23. ey zaman aralıkları, zaman aralıkları! bilmem ki ne isterdiniz bir gidiş-dönüş biletine.
    2 ...
  24. 208.
  25. kalbimin hızlı çarpmasına neden olan bir adam, şiir ustası...
    2 ...
  26. 207.
  27. "durduğum bir gündü diyorum, yüzümü göğe doğurduğum
    bir gündü ve yaşar gibi kaldığım bir yaşama içinde."
    1 ...
  28. 206.
  29. RUHi BEY

    O kadar bekledim ki, geliyorum
    Ölümümü bekledim, geliyorum
    Bir ölüyü ve ölünün bütün inceliklerini
    Bekledim geliyorum.

    Ben Ruhi Bey, mutlu olan Ruhi Bey
    Ölümü gömdüm, geliyorum
    Bir sonbahar günüydü, geliyorum
    Güneşler buz gibiydi, geliyorum
    Ve bütün kötülükler
    Ölümün armaları gibiydi
    Size anlatırım, geliyorum.

    Hepsini, hepsini gömdüm, geliyorum
    Havuzun kırık taşlarını - siz bilmezsiniz -
    Limonluğu ve kırmızı konağı - siz bilmezsiniz -
    Aynalarda kendini seven Ruhi Beyi - siz bilmezsiniz -
    Ve bildiğiniz Ruhi Beyi -ya da pek bilmediğiniz -
    Gömdüm ben, geliyorum.
    2 ...
  30. 205.
  31. kendi sesinden gökanlam üç..

    2 ...
  32. 204.
  33. kısaca
    kaçınmak istediniz o yüzden -ama bitmedi-
    gördünüz görüverdiniz bir daha
    sıyrılmış acılardan ansızın
    sevecen, durgun, sade
    o yüzü
    belki de, orada, acele
    karar verdiniz
    bir anneniz olsun isterdiniz böyle
    ve belki de sarılıp öpmek isterdiniz onu
    her neyse...
    4 ...
  34. 203.
  35. ''Vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı
    Vaktinde anlamanın sevinci mi
    Ya da biraz geç kalmanın
    O gereksiz tedirginliği mi
    Hangisi?

    Ama belli ki sonundayız her şeyin
    En sonunda.''
    1 ...
  36. 202.
  37. "Biz
    Aykırıya
    Ayrıntıya
    Ayrıksıya
    Azınlığa tutkunuz."
    5 ...
  38. 201.
  39. "sevgiler gönderirdi nedense utanırdı da bundan
    gönderir gönderir geri alırdı bir gücenikliği sonra."
    3 ...
  40. 200.
  41. konuşuyorum kendimle
    cemal! herhangi bir mevsim anımsar mısın
    yaz aylarının dışına kaymış
    biraz
    içinde sevgilerin soluk aldığı
    anımsar mısın
    ve yazlar yuvarlak mıdır cemal
    oval mıdır
    çizgi çizgi midir yoksa
    herkes bir yerlere gider
    bir yerlerden gelir de ondan mı
    gelinciklerle tuzlu suyun sevişmesi miydi
    ne dedin
    sen öyle bir yere gittin de ondan
    geçen yaz
    sürdün dudaklarına gelincikleri, sürdün sürdün
    iri bir ruj lekesine benzetinceye kadar
    sonra da öptün kendini, öptün öptün
    orası neresiydi, unuttun şimdi
    adsızlığa çok yakışan bir yerdi.
    1 ...
  42. 199.
  43. evlere sığamıyoruz, öylesine büyüdü ki vücutlarımız
    ve konuşmalarımız, öyle büyüdüler ki peşi sıra
    hani hep bir olup da eve taşıdıklarımız
    kahveden, meydandan, sokak içlerinden
    bulup da çıkardığımız
    konuşmalar:
    - biri geliyor sözü değiştirelim
    - yürüsek açılırdık
    - bu ne uzun bakmak kendinize
    - ağzım mı kokuyor ne, yaa!... çok kötü bir günümdeyim
    - akşama bezik, evet, siz ne içerdiniz?
    - annem mi, çok sevinecek..
    - belki de sinemaya gideriz..
    - bilirsin erken kalkmalı, yarın.. (gülüşler) yok canım!
    - siz yarın deyince aklıma ölmek geliyor, katıla katıla ölmek
    - bana kalırsa..
    - evet size kalırsa
    - bana kalırsa şimdiden eğlenelim
    - sus!
    - biri geliyor
    - biri geliyormuş sözü değiştirelim..
    2 ...
  44. 198.
  45. boş vermek öperken, severken boş vermek sevmelere
    sulardan ürpermek gibi dokununca,
    ya da ben kimi sarmışım böyle kollarımla
    kime söz vermişim, biraz da unutmak gibi
    denir mi, ama hiç denir mi, iş edinmişim ben
    iş edinmişim öyle kimsesizliği
    kendimi saymazsam - hem niye sayacakmışım kendimi -
    çünkü herkese bağlı, çünkü bir yığın ölüden gelen kendimi
    konuşmak? konuşuyorum, alışmak? evet alışıyorum da
    süresiz, dıştan ve yaşamsız resimler gibi.
    5 ...
  46. 197.
  47. öyle bi çık ki karşıma her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi, az kalsın ölüyormuşum gibi'' hissedeyim seni . demiş güzel insandır.
    1 ...
  48. 196.
  49. mendilimde kan sesleri

    her yere yetişilir
    hiçbir şeye geç kalınmaz ama
    çocuğum beni bağışla
    ahmet abi sen de bağışla
    boynu bükük duruyorsam eğer
    içimden öyle geldiği için değil
    ama hiç değil
    ah güzel ahmet abim benim
    insan yaşadığı yere benzer
    o yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
    suyunda yüzen balığa
    toprağını iten çiçeğe
    dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
    konyanın beyaz
    antebin kırmızı düzlüğüne benzer
    göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
    denize benzer ki dalgalıdır bakışları
    evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
    öylesine benzer ki
    ve avlularına
    (bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
    ve sözlerine
    (yani bir cep aynası alım-satımına belki)
    ve bir gün birinin adres sormasına benzer
    sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
    camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
    öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
    minibüslerine, gecekondularına
    hasretine, yalanına benzer
    anısı işsizliktir
    acısı bilincidir
    bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
    gülemiyorsun ya, gülmek
    bir halk gülüyorsa gülmektir
    ne kadar benziyoruz türkiye'ye ahmet abi.
    bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
    dirseğin iskemleye dayalı
    -- bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben --
    cıgara paketinde yazılar resimler
    resimler: cezaevleri
    resimler: özlem
    resimler: eskidenberi
    ve bir kaşın yukarı kalkık
    sevmen acele
    dostluğun çabuk
    bakıyorum da simdi
    o kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
    ve zaman dediğimiz nedir ki ahmet abi
    biz eskiden seninle
    istasyonları dolaşırdık bir bir
    o zamanlar malatya kokardı istasyonlar
    nazilli kokardı
    ve yağmurdan ıslandıkça edirne postası
    kıl gibi ince istanbul yağmurunun altında
    esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
    kadının ütülü patiskalardan bir teni
    upuzun boynu
    kirpikleri
    ve sana ahmet abi
    uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
    sofranı kurardı
    elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
    cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi
    çocuklar doğururdu
    ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
    o çocuklar büyüyecek
    o çocuklar büyüyecek
    o çocuklar...
    bilmezlikten gelme ahmet abi
    umudu dürt
    umutsuzluğu yatıştır
    diyeceğim şu ki
    yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
    oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
    hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
    çocuklar, kadınlar, erkekler
    trenler tıklım tıklım
    trenler cepheye giden trenler gibi
    işçiler
    almanya yolcusu işçiler
    kadınlar
    kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
    ellerinde bavullar, fileler
    kolonyalar, su şişeleri, paketler
    onlar ki, hepsi
    bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
    ah güzel ahmet abim benim
    gördün mü bak
    dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
    ve dağılmış pazar yerlerine memleket
    gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
    gelse de
    öyle sürekli değil
    bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
    o kadar çabuk
    o kadar kısa
    işte o kadar.

    ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar
    diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
    mendilimde kan sesleri.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük