"Gün günden odamın şeklini alıyorum.
işliyorum bu iniltili varlığı yeniden.
Kimbilir, duyuyorum yazgısını belki de.
Kuru bir dal parçasını içinden yiye yiye,
Dal olan bir böceğin
O garip yazgısını.
soruyordun
ilkyaz işte...
uyanıp bir bahçeyi dinliyoruz,
tenhalık böyle.
dallar mı kırılmış, sarmaşıklar mı toz içinde
beklesem hemen gelecek olduğun,
tam öyle olduğun...
oysa hep yanımdasın, seninle her şey yanımda,
kırıp dökük de olsa, yanımda,
mesela çok sevdiğin bir deniz bile yanımda.
o deniz ki, aramızda hiç kımıldamadan
erkeğini iyi tanıyan bir kadın gibi yorgun.
yarısı yenmiş bir elmaydık bana sorarsan
ikimizdik, iki kişi değildik.
bakıyorsak birlikte bakıyorduk gözlerimin içine,
birlikte gözlerinin içine bakıyorduk senin.
yanlıştı, doğruydu, hiç bilmiyorum.
sanki bir bakıma ayrılık böyle...
karşılıklı otursak da ne zaman,
masa örtüsünü ikiye bölen ellerimizdi.
bir tırnak yeşilinden gerisin geriye
ayak bileklerimizden gerisin geriye
bütün bunlar gereksiz, bilmiyorum sanma
gereksiz ama yalnızlık böyle...
Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kaseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
işte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu.
Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.
" Bateri çalıyor havuzun dibindeki kadın
Belirsiz bir güne yaslanmış
Mağaralarından geçiyor balık sürüleri
Yetmiyor mu ki
Düşlerine ödünç veriyor kendini üstelik."
"yaz geçti, sözgelimi midyelerden yorulduk
eni boyu belirsiz bir ıslaklıktan
upuzun gündüzlerden, sevimsiz otellerden
eylül ki, sorabilir mi
hüzünler iç kamaştırıyor, aşklarsa niye yoksul
bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız
oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar."
"...kim demiş tabiatta düzen var diye
aç bir kedi duvara sürtünüyor onu da görün."
dizelerinin sahibi şair.
"bir gelin böceği gibi sessizsem
ve eğilimliysem üstümdeki gökle oranlı
yemin ederim bir aşk kırgını değilim
yeni diller, yeni anlamlar öğrenmeye çıktım ben."
bu dumanların hepsi gibi varsın şimdi de
acele etme yoksun belki
ben her şeyin bir bir yok olmasına o kadar alıştım ki
ve her şeyin bir bir varolmasına o kadar alışacağım ki
bilirsin neler için çarpmıyor bir yürek.
"Yağar ki sokaklarda bir uzun yağmur
ıslanırım ıslanırım anlamam
Sanki nedir bir yağmurun güzel olması
Sahi bir yağmurun güzel olması
Yağarken kendine severek bakmasından."
sen, o benim, daha ne duruyorsun aşk kelimesi
burası ben, gene bir sevdaya çağrıldı o yer
inanma ellerimi deniz, ağzımı bulut ettiğime
ağzım da, ellerim de dünyaya göre
günüm aydınlıkla biter.
tut ki ben her türlü görünmenin apayrısı
gün günden sevdaya benzer
bir adam düşünürsem şapkası maviyle gelen
bir ekmek koparılsam işte o sıra
benzer mi benzer sevdaya
bir duruşum var çevresi gözlerinden.
sanki yanımda gezdiriyorum aşk kelimesi
uyanık, duygulu, her günkü yanımda
bilmem ki ne yapsam, ne etsem bu sevinirliği
kendimi görmeye parklara gidiyorum
kiminin bana kiminin çaresizliğe elleri.
kaçsam da bir türlü karanlık şimdi
ne kadar aynı bir dünyadayız seninle
aşka, dövüşe, maviye yetmek için
biriyim, cesurum, var mısın ellerime
bir başka sabaha kadar içelim.
içinden doğru sevdim seni
bakışlarından doğru sevdim de
ağzındaki ıslaklığın buğusundan
sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de
beni sevdiğin gibi sevdim seni
kar bırakılmış karanlığından.
yerleştir bu sevdayı her yerine
yüzünde ter olan su damlacıklarının
kaynağına yerleştir...
ben şimdi bir yabancı gibi gülümseyen
tanımadığın bir ülke gibi
içinde yaşamadığın bir zaman gibi
tam kendisi gibi mutluluğun
beni bekliyorsun
ve onu bekliyorsun beni beklerken.
''güç iştir çünkü bir tarihi insan gibi yaşamak
bir hayatı insan gibi tamamlamak güç iştir
birazdan akşam olacak sevgilim
bütün heybetiyle akşam olacak
sevgilim, diyorum, oysa kimsecikler yok yanımda
bilmiyorum kime sevgilim dediğimi
bildiğim bir şey varsa
o kadar yeni bir anlamda söylüyorum ki bu kelimeyi
unutup birden zamanı ve yeri
onunla bir günü kutluyorum coşarak
onunla bir günü kutluyoruz sanki.''