bugün

öyle bi çık ki karşıma "her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi, az kalsın ölüyormuşum gibi" hissedeyim seni...
"yok düş kuracak vakit bile,
her şeyi bir yana bırakıyoruz söylene söylene."
"bu aralar ellerim hep üşür benim, doktor 'kansızlık' der, ben 'sensizlik' derim."
yüzümü size çeviriyorum

yüzümü size çeviriyorum, siz misiniz?
elimi suya uzatıyorum, siz misiniz?
siz misiniz, belki de hiç konuşmuyorum.
belki de kim diye sorsalar beni
güneşe, çarşıya, kadehe uzatacağım ellerimi
belki de alıp başımı gideceğim
biliyorsunuz ya bir ağrısı vardır gitmenin
nereye, ama nereye olursa gitmenin
hüzünle karışık bir ağrısı.
ölümün konumu

ölüsünün ağzında bir düzlüğün ölüsü
ben kendimi isterim her yerdeki bir yerde
ayak bileklerimin üstünde iki kıvrım
unuttuğum bir şey var, onun içinde
ve yadırgadığım. ben kendimi taşırım
içinde olmadığım bir güne
bir yaprak biçiminde - boşluksa tırtıl
bir de işte tek kalmanın acısı, bir de
nemli toprakta yüzükoyun
yokluğuma kar biriktiren yazla birlikte.

imgesiyim ölümün.
bir taş atarsın

bir taş atarsın, taş nereye düşerse
mutlaka bir köşebaşıdır
çünkü yüreğin daralmıştır ve kıştır
kullanılmamış bir sicim gibidir soğuk
işte bak her kestaneciye sapsarı bir köşebaşı kalmıştır.

şimdi bir şamandıra denizin yüzünde
durulmamış bir anı gibi kendini salmıştır.

içimizde birbiriyle konuşan yaprak bolluğu
yalnızlık bir başına kalmıştır.
bilinir: fazla şiirden öldü. şu da var: edip cansever şiirinde alkol oranı çok yüksek. üstelik rimelleri akan bir kadın var, şiirinin içinde. kalbine kalbine batan kirpikler...
"Biriyim, cesurum, var mısın ellerime. Bir başka sabaha kadar içelim."
tam 25 yıl oldu aramızdan ayrılalı.

O'nun Tomris'e yazdığı dizeyi şimdi ben kendisine söylüyorum...

"ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç"
'' vardır o seninle birlikte olmak
buluşur çok uzaktan ellerimiz
ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak. ''
bir dönemime ambargo koymuştur. dünya üzerindeki en iyi şair olduğuna sonuna kadar inandırmıştır beni. şiirlerini külliyatını hayatını bkz.şairin hayatı da şiire de dahil okuduktan sonra bundan daha iyisini kimse yazamaz diyip yazmayı bıraktım.o gece uyku tutmadı gözümü. ruhsal akrabam edip cansever olmuştu artık.
bir kadın geçti yanımdan / bir kadın daha / ben onların yanıbaşında / ben onlara denizi getiren adam!
kaybola şiirinde şiiri yorumlamıştır şair.

"Yapılan bir şeydir şiir, yuvarlak, kırmızı, geniş
En genişi en kırmızısı o ezilmişler katında"
8 Ağustos 1928 de istanbul da doğdu. istanbul Erkek Lisesi'ni bitirdi. Kapalıçarşı'da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başladı. 1976 dan sonra yalnızca şiirle uğraştı. Bodrum'da tatildeyken beyin kanaması geçirdi, tedavi için getirildiği istanbul'da 28 Mayıs 1986 da yaşamını yitirdi.

Şiir
ikindi Üstü (1947)
Dirlik Düzenlik (1954)
Yerçekimli Karanfil (1957)
Umutsuzlar Parkı (1958)
Petrol (1959)
Nerde Antigone (1961)
Tragedyalar (1964)
Çağrılmayan Yakup (1966)
Kirli Ağustos (1970) Sonrası Kalır (1974)
Ben Ruhi Bey Nasılım (1976)
Sevda ile Sevgi (1977)
Şairin Seyir Defteri (1980)
Yeniden (1981)
Bezik Oynayan Kadınlar (1982)
ilkyaz Şikayetçileri (1984)
Oteller Keti (1985)

Düzyazı
Gül Dönüyor Avucumda (Ölümünden sonra, 1987)
Şiiri Şiirle Ölçmek: Şiir Üzerine Yazılar, Söyleşiler, Soruşturmalar.
"bir bakın, uyanıp kalkınca çocuk olmalarım var benim
şu da var: bir sokak en açılmış pencerelere dalıyor"
"ey deniz! sen bile ıslanırsın"
Yerleştir bu sevdayı her yerine
Yüzünde ter olan su damlacıklarının
Kaynağına yerleştir
Her zaman saklamadığın, acısızlığın son durağına
Gül taşıyan cocuğuna yerleştir
Ve omuzlarına daracık omuzlarına
Üşümüş gibisin de sanki azıcık öne taşırdığın
Tam oraya işte, uçsuz bucaksız bir düzlükten
Bir papatya tarlasıyla ayrılmış göğüslerine yerleştir
Ve esmerliğine bir de, eski bir yangının izlerinin renginde
Saçlarının yana düşüşüne, onları bölen ikiliğe
Alnından başlayan ve ayak bileklerinde duran
Yani senin olmayan, seni bir boşluk gibi saran hüzne Yerleştir onu bir kentin parça parça aklında tuttuğun
Kar taneleri gibi uçuşan
Ve her gün biraz daha hafifleyen semtlerine
Yerleştir bu sevdayı her yerine.
"
Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anısı işsizliktir
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
"
her şeyin fazlası zararlıdır ya,
fazla şiirden öldü edip cansever.

dizeleriyle anlatmış üstadı yine büyük üstad Cemal Süreya.

Ayrıca,

ne çıkar siz bizi anlamasanız da
evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da. deyip beni kendine hayran bırakan güzel insan.
"Bir cümle tuhafsa dikkat! pek tuhaftır insanın tırnak çıkardığı
Sonra da boyadığı, ne demeli sonra da kestiği"
"Bakmalar görüyorum bütün gün türlü bakmalar
Pencere bakması, sabahlar bakması, yeşil otlar bakması"
"Tenha bir meyhanede oturuyorduk sevgilim
izmir'in eski rıhtımında
Bilirsin, severim çok izmir'in eski rıhtımını
Hani bir çesit kuşlar vardır bulanık denizinin
insanlar gibi konuşur o kuşlar bazen
Ve unutulmuş diller gibi pek anlaşılmaz ne konuştukları
Millerce yıl öteden bir tenhalığı sözlendirirler
Hatırla
Ne demiştim o gün ben sana
'Her tenha semtte kurulmamış bir saat yakışır'
Benim o bunaltılı günlerimden kalma bir mısra"
Sadece ürpertiler mi,
Sevgili Edip sen öleli
Adını ne koyarsan koy,
Oteller de değişti.
Bir kenti kullanmanın
Unutuldu tüm inceliği.

metin altıok
"Ey yalnızlığımı kuşatan yalnızlık."
"Çok eski bir yerimdeyim, çürüyen bir yerimden geliyorum
Öldüklerimi sayıyorum, yeniden doğduklarımı"