edip cansever

entry920 galeri57
    669.
  1. Duygularımı, çoğu şiirinin üzerine zimmetlediğim, ikinci yenicilerin, edebiyatımızın en kıymetli şairlerinden ve Aşık değilsen bile insana zorla aşık olmayı istettiren sihirli mısraların sahibi.

    ...
    "Yarısı yenmiş bir elmaydık bana sorarsan
    ikimizdik, iki kişi değildik
    Bakıyorsak birlikte bakıyorduk gözlerimin içine
    Birlikte gözlerinin içine bakıyorduk senin
    Yanlıştı, doğruydu, hiç bilmiyorum
    Sanki bir bakıma ayrılık böyle."
    ...
    7 ...
  2. 670.
  3. "Unutulmuş gibiyim ben.
    Ve insan bir bakıma unutulmuş gibidir.
    Bilmem ki nasıl anlatmalı?
    Yalnız bile değilim."
    10 ...
  4. 671.
  5. Vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı
    Vaktinde anlamanın sevinci mi
    Ya da biraz geç kalmanın
    O gereksiz tedirginliği mi
    Hangisi?

    Ama belli ki sonundayız her şeyin
    En sonunda.
    1 ...
  6. 672.
  7. ne kaldı
    farkında mısın bilmem
    gündüzler..
    gündüzler biraz azaldı.
    0 ...
  8. 673.
  9. Fazla şiirden ölen şair.

    "...Bir kuş olsa mavilik derdi buna"
    2 ...
  10. 674.
  11. Doğasın sen,doğasın,yarat beni yeniden
    Ey yalnızlığımı kuşatan yalnızlık.
    0 ...
  12. 675.
  13. çiçekli şiirler yazmış bir yazar.

    Bazan da bir yerde kuşlar vardır
    Ne uçmak, ne görünmek için
    Bir karanfil pencereyi deler
    Bir kapı kendiliğinden kapanır
    istesek sevişirdik, ama olmadı
    Biz değil yaşayan acılardır.
    14 ...
  14. 676.
  15. "Kimsenin öldüğü yok, yaşadığı da, herkes biraz var, o kadar."
    12 ...
  16. 677.
  17. Türkiye de ilkokuldan liseye kadar, adının bir kere bile geçmemesi büyük kayıp olan şair. Arkadaş, insanların beynine onca boku dolduracağınıza bir kuble şu abi'den doldursaydınız yeterdi be.
    5 ...
  18. 678.
  19. hiçbir pul hiçbir zarfa yakışmıyor
    hiçbir zarf üçbeş satıra
    ne zaman yanyanayız işte o zaman
    doyamıyoruz tenlerimizin bitmez tükenmez sorgusuna.

    bırakmak bırakılmak demeyelim
    durmadan yer değiştiriyor anlamlar da
    ben ki bir boşluk kadar büyümüşüm bu yüzden
    sanki kış aylarında bir uçurumda.

    anlarım sedir ağacının dilinden
    ve usta bir aslan terbiyecisinin ruhundan da
    hiç anlamaz olur muyum öpüşünü de kalbimi
    o öpen sensen bir de dalgaları çekiştiren bir kız çocuğuyla.

    hepsini biliyorum, hepsi aklımda
    hepsi de hiç kımıldamayan bir duman gibi havada.
    6 ...
  20. 679.
  21. ...
    Gecem avurtlarım gibi çöktü
    Ve çöktüm
    Sabahım, sabahlarım
    Kabından taşan sütler gibi büyüdü
    Ve taştım
    Gün güne taşındı, yıl yıla
    Gitmedim, gidemedim
    ..
    Ki dedim
    Bana söz vermeliydi biri
    Sesi uzaklardan gelen
    Görünmez yıllarla ilgili.
    6 ...
  22. 680.
  23. yakup'un çağrılması, masa da masaymış ha, sonrası kalır ve mendilimde kan sesleri isimli şiirlerine meftun olduğum şair.
    0 ...
  24. 681.
  25. Adam masaya
    Aklında olup bitenleri koydu
    Ne yapmak istiyordu hayatta
    işte onu koydu
    Kimi seviyordu kimi sevmiyordu.
    1 ...
  26. 682.
  27. “Her şey rengine göre kanar bilirsin".
    3 ...
  28. 683.
  29. en güzel şiirlerinden biri bir genelev kadını ve olan şair.

    --spoiler--
    Girdi
    Sırtında eski bir ceket vardı
    Bir yerlerden sızmıştı sanki, gün ışığı gibiydi
    Sarışındı
    Önce bir süre kapının önünde durdu durdu
    Gölgelendi, inceldi, beni gördü
    Pek önemsemedim
    Baktı, hiç konuşmadı
    Oysa bir isa tasviri gibi uçumluydu, güzeldi
    Yer gösterdim, oturmadı
    Bir sigara yaktım, ona da verdim
    Aldı
    Sigarasını ben yaktım
    Kısa bir gülümseme yürüdü dudaklarından
    Benim dudaklarıma da geçti
    Çocuklar gibi kızardım
    Öteki kızlar gülüştüler
    Ben kendimi sevdim, güvendim
    Saçlarımı düzelttim, göğsümü biraz kapadım
    Bana elini uzattı, ellerimiz birbirine değdi
    Sıcaktı, inceydi, kıskanırım anlatmaya bu eli
    Ağır ağır odama çıktık.

    Girdi
    Açık pencereyi kapadım
    Perdeyi çektim
    Arkamı döndüm, yavaş yavaş soyundum
    Bileğimdeki saati çıkardım
    Sigaramı söndürdüm
    Tam o zaman..
    Zaman da değildi belki
    Önce korkunç bir gözyaşı seli
    Sonra alabildiğine bir kayalık
    Kayaların üstünde bir kertenkele
    Ardından bir ormanın uğultusu
    Binlerce kanat sesi
    Sağ elinde bir bıçak
    Yok, hayır, bıçak da değildi
    Vuran, ezen, öldüren bir el
    Ve eller
    Ve dişler
    Kendimden geçtim.

    Bir daha gelmedi, hayır, bir daha hiç gelmedi
    Ama onunla ben
    Ne zaman istedimse o zaman yattım.
    --spoiler--
    2 ...
  30. 684.
  31. ne kaldı
    farkında mısın bilmem .
    gündüzler...
    gündüzler biraz azaldı"
    9 ...
  32. 685.
  33. ve mutluluk bir kibrit çöpü. artık ne kadar yanarsa.
    4 ...
  34. 686.
  35. Yeşil ipek gömleğinin yakası büyük zaman düşer herşeyin fazlası zararlıdır ya fazla şiirden öldü edip cansever cemal süreya muhteşem mısralarında böyle bahsetmiş ondan.
    0 ...
  36. 687.
  37. "yok düş kuracak vakit bile
    her şeyi bir yana bırakıyoruz
    söylene söylene."
    4 ...
  38. 688.
  39. Saçlarımı sevdi, hiç kımıldamadım
    Bir biçim değildim sanki, bir nesne, bir şey değildim
    Biraz utandım
    Sokuldu bana iyice, bana sarıldı
    Dudaklarımı aldı, dudaklarımı taşırdı
    Köpüren sütler gibi taşırdı
    Köpükler içinde kaldım
    - Mevsim her zamanki gibi yazdı-
    5 ...
  40. 689.
  41. "her şey rengine göre kanar, bilirsin."
    2 ...
  42. 690.
  43. vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı
    vaktinde anlamanın sevinci mi
    ya da biraz geç kalmanın
    o gereksiz tedirginliği mi
    hangisi

    ama belli ki sonundayız herşeyin
    en sonunda."
    3 ...
  44. 691.
  45. kimsenin öldüğü yok,
    yaşadığı da.
    herkes biraz var
    o kadar.
    0 ...
  46. 692.
  47. "Bir yerimiz varsa bu dünyada
    Her şey insanca olmalı
    Sevmek de
    Yaşamak da
    Ölmek de…”

    Edip Cansever
    4 ...
  48. 693.
  49. SAATE BAKMAK

    Varsın her şey sonraya kalsın
    Sonraya, en sonraya
    Sözgelimi iki bin altı yüz kırk bir mil. Bir papatya ne kadar uzağı görebilirse
    O kadar yakın kalplerimiz birbirine
    Ölü bir denizi bile bir tartışmaya çevirdik
    Kayaları taş devrine göre ölçtük biçtik
    Kalemlerimizi kesilmiş çiçek sapları gibi attık
    Kapıları açarken birbirimize ağladık.

    (Ne kadar da çok severmişiz birbirimizi
    Sahi ne kadar da çok severmişiz
    Yıllarca, yüzyıllarca öpüştük
    Sigaralar tuttuk, içkilerin en iyisini sunduk
    istersen bu gece burada kal, dedik
    Sağlığımızı sorduk, bir sürü ilaç adları saydık
    Sık sık görüşelim, olmaz mı dedik
    iyi bildiğimiz ne varsa yaptık, ayrıldık
    Ortada
    Her zamanki gibi bir karanfil kaldı.)

    Köşedeki tütüncü silaha çevirdi sigaralarını
    Ödemesi çok güç sigaralara
    Manav yarı anlamlı güldü biz geçerken
    Eriklerden, çileklerden, o canım kirazlardan bile utanmadan
    Hani o çocukluk küpesi olan kirazlardan
    Hani rengi içimize göre değişen: mor, mavi, pembe, sarı
    ilk defa merhaba dedi bir balıkçı
    Çırparaktan elindeki suyu ölgün bizlere
    Sigarası dudağında:merhaba!
    Ya peki biz ne dedik, ne dedik
    Yoldaki bir taşı şöyle bir kenara koyduk
    Yakamıza rastgele bir çiçek iliştirdik
    Su satılan dükkanlara baktık, yüzümüz cam cam ışıdı
    Ve leylak kokuları gibi kendi kokumuza uzandık
    Köşeyi döndük, bütün köşeleri hızla döndük
    Su birikintilerinin ağaçlandığı eski bir sokağın tarihinde
    Şöyle yazdı:
    Her şey sonraya kaldı.

    Ey ayaklarımızın dibindeki yoksul gül
    Gölgesi yüreklerimizin
    Öfkemiz sevgiye benziyor şimdi, sevgimiz öfkeye
    Ve tartışmaya çevirdiğimiz deniz ölüler bırakıyor
    Çıplak ölüler
    Birbirine kenetlenmiş ölüler halinde.

    Bir otobüse biniyoruz, sahiden biniyor muyuz
    Söyle, nerde “Göğe bakma durakları”, nerde
    Birinin elinde gazete ve süt
    Gazete mi, evet gazete
    Bütün manşetler tutsaklığı ve yenilgiyi çağrıştırıyor
    Paramızı veriyoruz, üstünü alıyoruz, bozuk paralar
    Cebimizde nikel
    Cebimizde sarılmış ölüler halinde.

    Her şey bir hızlı adım olmamaya
    Ama dün gibi taşıdığımız bir umut gözlerimizde
    Saatlerimize bakıyoruz hiç yoktan
    Çok uzaklara bakmaktır, diyoruz, durmadan saate bakmak
    Yemyeşil bir su takılıyor akrebe, bir çavlan
    Yüzü akide gibi parlayan bir gün takılıyor yelkovana
    Anılardan anılardan çoktan vazgeçtik
    Yaşadığımız bugün nasıl
    Güzelliğimiz hangi güzellik.

    Biliyor muyuz, hayır, bilmiyoruz da
    Acılarımızdan bir yaz kurduk onarıyoruz
    Belki bir hazırlık bu başka yazlara
    Yakın yazlara, uzak yazlara
    Çünkü her şey eskiye kaldı, anılar bile
    Her şey, ama her şey eskiye kaldı
    Vakit yok bir daha yemyeşil eylül tramvaylarına

    Edip Cansever.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük