edip cansever

entry920 galeri57
    644.
  1. Her yere yetişilir
    Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
    Çocuğum beni bağışla
    Ahmet Abi sen de bağışla

    Boynu bükük duruyorsam eğer
    içimden öyle geldiği için değil
    Ama hiç değil
    Ah güzel Ahmet abim benim
    insan yaşadığı yere benzer
    O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
    Suyunda yüzen balığa
    Toprağını iten çiçeğe
    Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
    Konyanın beyaz
    Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
    Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
    Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
    Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
    Öylesine benzer ki
    Ve avlularına
    Ve sözlerine
    (Yani bir cep aynası alım-satımına belki)
    Ve bir gün birinin adres sormasına benzer
    Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
    Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
    Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
    Minibüslerine, gecekondularına
    Hasretine, yalanına benzer
    Anısı işsizliktir
    Acısı bilincidir
    Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
    Gülemiyorsun ya, gülmek
    Bir halk gülüyorsa gülmektir
    Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
    Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
    Dirseğin iskemleye dayalı
    -- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben --
    Cıgara paketinde yazılar resimler
    Resimler: cezaevleri
    Resimler: özlem
    Resimler: eskidenberi
    Ve bir kaşın yukarı kalkık
    Sevmen acele
    Dostluğun çabuk
    Bakıyorum da simdi
    O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
    Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
    Biz eskiden seninle
    istasyonları dolaşırdık bir bir
    O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
    Nazilli kokardı
    Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
    Kıl gibi ince istanbul yağmurunun altında
    Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
    Kadının ütülü patiskalardan bir teni
    Upuzun boynu
    Kirpikleri
    Ve sana Ahmet Abi
    uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
    Sofranı kurardı
    Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
    Cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi
    Çocuklar doğururdu
    Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
    O çocuklar büyüyecek
    O çocuklar büyüyecek
    O çocuklar...
    Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
    Umudu dürt
    Umutsuzluğu yatıştır
    Diyeceğim şu ki
    Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
    Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
    Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
    Çocuklar, kadınlar, erkekler
    Trenler tıklım tıklım
    Trenler cepheye giden trenler gibi
    işçiler
    Almanya yolcusu işçiler
    Kadınlar
    Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
    Ellerinde bavullar, fileler
    Kolonyalar, su şişeleri, paketler
    Onlar ki, hepsi
    Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
    Ah güzel Ahmet Abim benim
    Gördün mü bak
    Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
    Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
    Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
    Gelse de
    Öyle sürekli değil
    Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
    O kadar çabuk
    O kadar kısa
    işte o kadar.

    Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
    Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
    Mendilimde kan sesleri.

    Edip cansever diyince mendilimde kan sesleri, mendilimde kan sesleri diyince o malum dizeler

    gülemiyorsun ya, gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir.
    3 ...
  2. 645.
  3. "neden aklıma geliyor istasyon büfesindeki duruşun
    hava soğudu kasımın son günleri
    kar yağacak, bembeyaz olacak unutulmuşluğum"
    2 ...
  4. 646.
  5. bir renk değildir mavi huydur bende diyen, içimizdeki ve özlediğimiz tendeki deniz sevdasını en güzel özetleyen cümlelerden birini etmiş, şair.
    0 ...
  6. 647.
  7. ve bu yorgun
    bu hüzünlü yüreği
    benim değilmiş gibi
    hiç kimse görmeden
    şöyle bir yol kenarına,
    bıraksam...
    1 ...
  8. 648.
  9. 649.
  10. Aaaa

    Bir Süleyman gördüm hiçbir yanı kımıldamıyor
    Oturmuş bir iskemleye
    Pek de oturmuşluğu yok iskemle ayaksız
    O nasıl şey, bu adam soyut mu ne
    Baksan bir ilgisi var elleriyle
    Uzamış uzamış uzamış doğrusu elleri
    Sevmeye domuzlanıyor gittikçe
    Konuştum konuşmuyor
    Dürttüm dürtülmüyor
    Kızdım, bir bıçak salladım karnına
    Aaaa!
    Yok yahu bana mısın demiyor

    Şaşırdım, yokladım kendimi iyice
    Bir çağ mı değiştik sabah sabah ne
    Artık ölüm insanlardan olmuyor.
    1 ...
  11. 650.
  12. Unutulmuş gibiyim ben.
    Ve insan,
    bir bakıma unutulmuş gibidir.
    Bilmem ki nasıl anlatmalı, yalnız bile değilim.
    3 ...
  13. 651.
  14. kimsenin öldüğü yok, yaşadığı da. Herkes biraz var o kadar...
    0 ...
  15. 652.
  16. gökyüzü karışıksa kuşların işi.
    ya içim içime sığmıyorsa ?
    ne denir; kötüdür insanların gidişi..
    6 ...
  17. 653.
  18. başka değil, yokluğu görmek için kirli ağustos!
    gözkapaklarımı da yaktım sonunda.
    1 ...
  19. 654.
  20. (bkz:
    ikindi Üstü (1947)
    Dirlik Düzenlik (1954)
    Yerçekimli Karanfil (1957)
    Umutsuzlar Parkı (1958)
    Petrol (1959)
    Nerde Antigone (1961)
    Tragedyalar (1964)
    Çağrılmayan Yakup (1966)
    Kirli Ağustos (1970).
    0 ...
  21. 655.
  22. bir renk değildir mavi huydur bende.
    2 ...
  23. 656.
  24. "...Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
    Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
    Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
    Birleşiyoruz sessizce."
    3 ...
  25. 657.
  26. O yaz hiç bir söz söylenmedi ve bitti her söylenmeyen.
    0 ...
  27. 658.
  28. " kuş olsun, insan olsun.
    Yalnızlık, sevmesini bilmeyenlerin icadı..."
    7 ...
  29. 659.
  30. Hafifçe ısırılmış bir elmanın dilindeyim
    Elmanın kokusundayım
    Anısındayım -kimbilir kimin-

    Anılarda görünür, düşlerde görünmez insan
    Düşlerde görünen anlamlardır
    Özelliklerdir bir de belli belirsiz.

    Ve
    insansız anı yoktur. Var mıdır?
    1 ...
  31. 660.
  32. Çocuklar ekmek yiyorlar gibidir sesin
    Ön dişleriyle belli belirsiz
    Bir martı kalıyor gibidir hiç olmayandan
    Çünkü biz ikimiz de çirkin değiliz
    Evet mi hayır mı pek anlamadan.

    Ne biçim bir sestir şu bizim dalgınlığımız
    Bir tayın dişinde ince taflan
    Az yaşlı bir kadında göğüs uçlarının
    Yanarak sımsıcak bir kedinin ağzından
    Dönüp iç çekmesine gece kuşlarının.

    Sonra biz dağ başlarında apansız kurşunlanan
    Süresiz baş dönmesiyiz çok garip adamların.
    2 ...
  33. 661.
  34. edebiyatımızın üstadlarındandır.

    infilak

    Ben gidince hüzünler bırakırım
    Bu senin yaşadığındır
    Bir ev sıkılır kadınlardaki
    Bir adam sıkılır kadınlardaki
    Seni sevmek bu kadar mı
    O benim yaşadığımdır.

    Bazan da bir yerde kuşlar vardır
    Ne uçmak, ne görünmek için
    Bir karanfil pencereyi deler
    Bir kapı kendiliğinden kapanır
    istesek sevişirdik, ama olmadı
    Biz değil yaşayan acılardır.

    Gitsem de her yerde biraz vardır
    Hatırda zamansız bir plak
    Bir otel kapısı, biraz istasyon
    Vardır o seninle birlikte olmak
    Buluşur çok uzaktan ellerimiz
    Ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak.
    1 ...
  35. 662.
  36. Bir Süleyman gördüm hiçbir yanı kımıldamıyor
    Oturmuş bir iskemleye
    Pek de oturmuşluğu yok iskemle ayaksız
    O nasıl şey, bu adam soyut mu ne
    Baksan bir ilgisi var elleriyle
    Uzamış uzamış uzamış doğrusu elleri
    Sevmeye domuzlanıyor gittikçe
    Konuştum konuşmuyor
    Dürttüm dürtülmüyor
    Kızdım, bir bıçak salladım karnına
    Aaaa!
    Yok yahu bana mısın demiyor

    Şaşırdım, yokladım kendimi iyice
    Bir çağ mı değiştik sabah sabah ne
    Artık ölüm insanlardan olmuyor.
    1 ...
  37. 663.
  38. Bir tanker geçiyor şimdi de tam akıntının ortasından
    Baştanbaşa gül rengi
    Kimseler görünmüyor içinde
    Neden görünmüyor, bilmiyorum
    Yolcu uçaklarına, yük kamyonlarına, fabrikalara petrol taşıyor
    Tanklara, savaş gemilerine, roketlere de
    Yılların, yüzyılların
    Bitmeyen vahşetini ateşlemek için
    Sanki bu yüzden kimseler görünmüyor ortalıkta, utançlarından
    Utancı bilerek yaşamak korkunç
    Daha korkuncu da var:utancı bilerekten yaşatmak
    Gördük hepsini işte, daha da görüyoruz.
    4 ...
  39. 664.
  40. Kim görürdü o yolcuyu, yani kim farkederdi beni
    Sıradan acılardır çünkü bütün ilgileri toplayan
    Oysa sıkıntıyı buruşuk bir iç çamaşırı gibi saklayan
    Bu kımıltısız gövde
    Görülmemiştir ki hiç görülsün şimdi
    Görülmediği gibi gündoğumundan havalanan kuşların
    Ya da bir oda kapısını açtığınız zaman
    O müthiş öğle sıcağında
    Pencerenin önünde örgü ören birinin
    – Örgü mü, bir çay bardağını başka başka tutan ellerin becerikliliği mi-
    Görülmediği gibi
    Ama var mıydı sanki görülmek isteyen
    Var mıydı bir şeyler bekleyen yüreğimin eskittiklerinden.
    2 ...
  41. 665.
  42. insan: mavinin içindeki düşünce!

    -içerikler
    7 ...
  43. 666.
  44. hala okumamış olan varsa; zahmet etmesin benzin döküp yaksın kendini.
    0 ...
  45. 667.
  46. Gitsem de her yerde biraz vardır
    Hatırda zamansız bir plak
    Bir otel kapısı, biraz istasyon
    Vardır o seninle birlikte olmak
    Buluşur çok uzaktan ellerimiz
    Ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak
    0 ...
  47. 668.
  48. " Ne gelir elimizden insan olmaktan başka" sözleriyle beğeni alan şair.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük