bir süre bakışıyoruz karşılıklı
ben uykudan uyanır uyanmaz
benimle şiir gibidir bu
tam karşımda ama yazılmamış
durmadan bileniyor aklımda.
seni unutarak baktığımda bile
dünyanın her yerlerinden geçiyorsun
yayılıyorsun kalabalıklara
yalnız yayılmak mı
aşkın en büyüğü, en dayanılmazı demeli buna.
özlenirsin, alabildiğine varsın da
daha da var oluyorsun gün günden
olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin
bir kuş olsa mavilik derdi buna.
ikinci yenicilerden en şanssızı herhalde. şöyle ki; cemal süreya tomris uyar'a aşıktır ve sevgilisi olmuştur bir zamanlar, turgut uyar aşıktır ve eşi olmuştur, edip cansever de aşıktır ama o sadece şiir yazmıştır en güzellerinden. kim bilir belki de şanstır bu demek istenirdi diğer abilerimiz de bir o kadar güzel şiirler yazmasaydı. yine de :ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç *
bi de burdan buyrun http://hturgut.uyar.info/image/45266725635
" yıllar geçmedi, yıllar eskidi
dokunduğum yerde kalıyorum
yaşlı bir kelebek gibi.
yeni bir renk buldum bugün, suyun akışı rengi
oyuğumdan çıktım
çıkmamı duydum
bir süre yürüdüm yürüdüm
hiç kimsenin ağzını dayayıp da
suyunu içmediği bir çeşme gibi durdum
durdum ki
önce bir elektrik mavisi çöktü içime
sanki bir suya anlatıldım da bilinemedim
ben
benzersiz bir geyiği okşar gibi
sevgisizliği okşayıp geçtim
yol boyunca insanların
uzak yakınlıklarını
okşayıp geçtim
sinema girişlerindeki fotoğraflara baktım - bir süre -
çürük elma kokulu bir sokağa girdim
küçük bir alana çıktım
cemal i okuldan aldım
sonra...
kestiydim saçlarını çoktan
gözleri bir çift medüza şimdi
cemal in
kurtuluş ta unutulmuş bir bahçe için
bahane cemal
kolları iğreti, kısa
kır yolları gibi tekdüze bir anlatım yürüyüşünde
anlamsız
ve yanyana gelince beton yapılarla
hep aynı soğuk ve yapışkan hüzün
yedeğine alıyor ikisini de
oysa pencereden sarkan ışıklar bile
herbiri başka başka
acılar başka başka
hergünkü sözler, hergünkü konuşmalar
aynı plaklarda aynı şarkılar
tutmuyor hiçbirini
ve
mutluluk
bir kibrit çöpü ne kadarcık yanarsa. "
"her şey o kadar dokunaklı ki
eylülsem, istemeden kırılıyorsam bazen
dağınık, renksiz bir mozayık gibiysem
üstelik yalnızsam bir de -telefonda kuş sesleri-
aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar"
şiirlerinde soru sorarak bilinmeyeni ortaya çıkarmaya çalışmıştır. genellikle insan ilişkilerindeki duygulara, yaşamın rutin zorluklarına, kapalı bir dille değinmiştir. kısa şiirlerinin yanı sıra uzun şiirleri de okuyucuyu yormaz.
Yaşadım yeni zaman içinde,
Bol yıldızlı gecelerde sevdalandım.
Bahar derdinden başka,
ekmek karnesiz,
parasız,
Portakalsız kaldım.
Hatta ikinci cihan harbinden beri,
bir de yalnızlık derdim var.
Gezginim, açık denizlerden yanayım
Biraz da Akdenizliyim, bu işte böyle kalır
Akdenizli herkes konuşur duyarlığını
Başka ne kalır
Biz ki bir konuşuruz geriye on şey kalır.
akşam akşam "Eski Bir Takvim için Şiirler"i aklıma düşen şair...
Evlerin saat beş olma hali
Ben yorgunum anlamaktan
Bir duvar, bir tebeşir gibi yazmaktan yazılmaktan.
Ve akşam
Alanların caddelerin bana biraz fazla geldiği
Üstümü başımı bilmediğim bir akşam
Ne yapsam
Alkollere gitsem. Giderim alkollere bir mektup gibi
Alkollerden gelirim bir mektup gibi
Bellidir sırtımdaki kan lekesinden ve puldan.
Yağar ki sokaklarda bir uzun yağmur
Islanırım ıslanırım anlamam
Sanki nedir bir yağmurun güzel olması
Sahi bir yağmurun güzel olması
Yağarken kendine severek bakmasından.
Tenha semtlere kurulmamış saatleri yakıştıran koca şair ve özlenen insan...
...Hatırla
Ne demiştim o gün ben sana
"Her tenha semtte kurulmamış bir saat yakışır"
Benim o bunaltılı günlerimden kalma bir mısra
Ve sense bana Aragon'un
-Parisli şair, yüzü aslan dolu-
Sımsıcak, dipdiri bir mısrasını anlatmıştın
Seninle ve parmaklarınla
Bardakta duran suyun bir akarsuyu
Nasıl kıskandığını anlatmıştın boyuna
Nasıl mı
Dedim ya, seninle ve parmaklarınla
Neden olmasın, yeni yakılan bir sigarayla da anlatılabilir şiir
Apansız bir yolculukla da
Bir karpuzu ikiye bölmekle, bir portakalı dilim dilim ayırmakla
Anlatılabilir
Ama bizim memleketimizde şiir
Yazık ki ölümle anlatılır biraz
Ölümle anlaşılabilir...
cemal süreya ve turgut uyar ile birlikte ikinci yeni' nin en önemli şairlerinden biridir.
'' bir taş atarsın, mutlak bir köşe başıdır
çünkü yüreğin daralmıştır ve
kıştır
kullanılmamış bir sicim gibidir soğuk
işte bak her kestaneciye
bir köşe başı kalmıştır
şimdi bir şamandıra denizin yüzünde
durulmamış bir anı gibi kendini salmıştır
içimizde birbiriyle konuşan yaprak bolluğu
yalnızlık bir başına kalmıştır
ar damarı çatlamış yalnızlığın; kovsam da gitmiyor... ''
'masa da masaymış ha' adlı şiiri ile bi durduran, düşündüren şairdir. şiirinin zamanın da 'bir bira içmek istiyordu kaç gündür, masaya biranın dökülüşünü koydu' mısraları sansürlense de masa ne kaybederdi tahirliğinden. edebiyatla sadece üniversite girişte ilgilenen toplumun sakıncaları işte. gece gece nereden aklıma geldiyse.
sizinle aynı dünyada yaşayıp bu kadar başka algılaması ve yansıtması bunu kelimeye, nasıl başarıyordu ki bunu.. yoksa insan değil miydi. başka bir şeydi belki de edip cansever. sadece bir dakika için bile olsa onun gözünden görmek isterdim. saygı duymayı çok özümseyebilmiş biri değilim ve tam kavrayamam hiçbir zaman. birkaç hakkım varsa bundan yana, en çok edip cansever'e duyduğumdur en bir şeye benzeyeni.
"...her gün bir tahtaboşta asılı duruyorum
ve durmuyorum.. ben işte yakup
yok artık karıştırmıyorum.."
Ağustos'u temizlemekle yükümlü şair. Ağustos işçisidir, emekçisidir. Kalem ve silgiyle sayfaları dolaşıp gerekli temizlikleri yapar. Bağlı olduğu "şiir bakanlığı" gülüşünün önüne gelince şu tekmili verir:
O da var olanın ağır ağır yokluğu
Şurda bir gündüz kımıldamakta
Dağılmanın beyaz organı: tuz birikintileri
Gibi bir gündüz
Kalın kabuklarını kaldırır doğa.
Düşer bir balıkçının tersi olan şey
Kirli ağustos! beni oradan oraya götüren eşya
Aklımda üç beş otel ya kalır
Ya kalmaz üç beş otel aklımda
O da değil bir otelin kendisi
Yalnızlığın kahverengi organı: düş birikintisi
Bir de kahverengi alevlerden yapılma.
Başka değil, yokluğu görmek için
Kirli ağustos! göz kapaklarımı da yaktım sonunda.
bütün iyi kitapların sonunda
bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda
meltemi senden esen
soluğu sende olan
yeni bir başlangıç vardır
parmağını sürsen elmaya, rengini anlarsın
gözünle görsen elmayı, sesini duyarsın
onu işitsen, yuvarlağı sende kalır
her başlangıçta yeni bir anlam vardır.
nedensiz bir çocuk ağlaması bile
çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.