edip cansever

entry920 galeri57
    350.
  1. Şiirlerinde hayatın her anını kelime oyunlarına, imgelere gizlemiş büyük şair.
    1 ...
  2. 351.
  3. “Kırmızı bir atkı al sade, yalnızlığını saklar. Edip cansever okuma bu mevsim, ruhunu sakatlar.” diyor Cemal Süreya.
    3 ...
  4. 352.
  5. ve hemen gidemedim
    ve artık gidemedim

    ve sonra hiç gidemedim
    kurtuluş'ta, son durakta bir tramvay ölüsü

    sanki ben
    öylece kalakaldım

    hepimiz kalakaldık
    elimizde tetiği çekilmeyen

    namlusu yönsüz bir tabanca gibi."
    0 ...
  6. 353.
  7. yanlis hatirlamiyorsam cemal sureya' nin "fazla siirden oldu edip cansever" diye biten bir siirine konuk olmus olan sair.
    1 ...
  8. 354.
  9. Denizin en az yeri bir köpüğü başlatıyor
    Yürüyorum kumların çakıllarin yanı sıra
    Yüreğimde bir sancı keskin bir akasya kokusundan
    Avuçlarımda bir yanma
    Büyüyen bir ürpertiyim sanki, kayıp gidiyorum üstünde sabahın
    Oldu olacak
    Eğilip bir taş alıyorum yerden, fırlatıyorum denize
    Ufacık bir gülüş geçiyor suyun üzerinden
    Bir çocuğun gülüşü gibi
    Aşkların, nice aşklarin ayrılık günü gibi
    Bir sokağın ucunda kaybolup solan
    Daha çok solan, aşkların solgunluğu suyun üzerinde
    Korularda yoğun bir erguvan sisi.

    Hisarlı balıkçı ağlarını ayıklıyor
    Ağları pembeden hüzne giden
    Dip sularında mercanlar gibi koyulaşan
    Kirpiksiz gözleri böyle daha güzel
    Çil basmış yüzünü bütün
    Parmakları capcanlı, pavuryalar gibi
    Merhaba, desem bir kucak balık atacak önüme
    Biliyorum atacak
    Böyledir memleketimin yoksul halkı
    Bir onlarda rastladım bu cömertliğe
    Istavritler kıpır kıpır dibinde sandalının
    Balık dedin mi, oynamaz gözleri hiçbirinin, tertemiz bir resim gibi
    bakarlar insana
    Günlerce bakarlar, bıraksan yıllarca bakarlar belki
    Gözlerin gibi senin, yıllardır unutamadığım
    Ve bu yüzden olacak düşünmedim şimdiye kadar bir balığın ölebileceğini.

    Hızar sesleri geliyor yakından, güneşin döndüğünü görüyorum
    Çınar yapraklarının arasında yeşil yeşil
    Yeşille sarı birlikte dönüyor
    Denize düşüyorlar kırıla kırıla
    Bir örtü oluyor düşündügüm her şey denizin ve asfalt yolun üstünde
    Gözyaşları bir örtü, onurla cesaret bir örtü
    Senin upuzun gövden kapkara saçlarınla
    Daha da uzun şimdi bir örtü olarak
    Denizin kıvrımlarında aşka hazırlanıyor
    Göğe düğmeler gibi yapışmış kirazların altında
    Yıllar var ki unuttuğumu sanırdım bu örtüyü ben
    Sevgiyi bilmezdin de ondan, sevişmeyi bilirdin yalnızca
    Birtakım sözler de bilirdin, niye saklamalı, en ustalıklı sözlerdi onlar

    Ama bak
    Kaybolup giderdi herbiri, karşılaştılar mı bir yerde şiirle
    Aslına bakarsan en güzel aldanmaları yaşadık seninle biz
    Hatırlıyorum da öyle.

    Tepelerde otlar yakmışlar, kuzular dolaşıyor dumanların arasında
    Bir kızla oğlan geçiyor, birbirilerine iyice sarılmışlar
    Kızın ağzında ince bir dal parçası
    Dalın ucunda bir tomurcuk, ağzıyla dudaklarıyla beslemiş sanki onu
    Öylesine bilmek istiyorum ki ne konuştuklarını, ama duymaktan
    korkuyorum gene de
    Söyle, en son nerde görmüştüm seni
    Böyle dumanlar vardı gözlerinde, boynunda bir de
    Şimdi gene var
    Bileklerinde, bileklerinin renginde
    Dudaklarında, dudaklarının
    Gözlerinin dolar gibi olması renginde ve
    Yorgunsan bir kıyı kahvesinde dinlenirkenki
    Üşüdügün, başını omzuma koyduğun, sonra elele
    Bir aşkı yaşamak, bir aşkınn bilinmesinden bambaşka değil miydi
    Ve bu ikisini ayıran duman, yani bir aşkı bizim yapan
    Bu dumanların hepsi gibi varsın şimdi de
    Acele etme yoksun belki
    Ben herşeyin bir bir yok olmasına o kadar alıştım ki
    Ve her şeyin bir bir varolmasına o kadar alışacağım ki
    Bilirsin neler için çarpmıyor bir yürek.

    Küçüksu çayırını şantiye yapmışlar
    işçiler beton döküyor, demir eğiyor, zift kaynatıyor
    Vakit öğleyi geçti çoktan, yemeklerini yemiş olmalılar
    Coca-Cola' ya doğrayıp ekmeklerini
    işçilerimiz, yarını kuracak olan işçilerimiz
    Ben görür müyüm bilmem, ama kuracaklar mutlaka
    Coskuyla çakacaklar her çiviyi, türkülerle dökecekler betonu
    Ve onlar
    Onlar, diyorum sadece
    Bir yolculukta karşılıklı konuşan adamların
    Parmak uçlarındaki sigaralar gibi şaşkın
    Bilmeden ne yapacaklarını
    Anlayacaklar ne kadar güçsüz
    Ne kadar zavallı olduklarını
    Vakit öğleyi geçti çoktan.

    Bir tanker geçiyor şimdi de tam akıntının ortasından
    Baştanbaşa gül rengi
    Kimseler görünmüyor içinde
    Neden görünmüyor, bilmiyorum
    Yolcu uçaklarına, yük kamyonlarına, fabrikalara petrol taşıyor
    Tanklara, savaş gemilerine, roketlere de
    Yılların, yüzyılların
    Bitmeyen vahşetini ateşlemek için
    Sanki bu yüzden kimseler görünmüyor ortalıkta, utançlarından
    Utancı bilerek yaşamak korkunç
    Daha korkuncu da var: utancı bilerekten yaşatmak
    Gördük hepsini işte, daha da görüyoruz.

    Pembeye dönük bir aydınlık, yağıyor usul usul
    Bir poyraz çıktı hafiften, kuzeye çevrildi teknelerin burnu
    Ve güneş kaydıkça kayıyor batıya doğru, birazdan kan kırmızı bir gök
    buğulanacak
    Birazdan kan kırmızı bir akşam yağmuru da dökülebilir
    Neler olabilir birazdan
    Bir uçak geçiyor yaldızdan bir iz birakarak
    içindeki mutlu yüzleri düşünüyorum
    Bir hüzün basıyor gene, ne kadar istemesem de
    Çabuk geçiyor
    Nerede okumustum, hatırlamıyorum şimdi, biri mi anlatmıştı yoksa
    Mahpusunu kıskanan bir gardiyani
    Ve düşün sevgilim, mahpusunu kıskanan bir gardiyan düşün
    Ne kadar acı bunlar
    Kıskanıyorlar hepimizi ve kıskanacaklar
    Güç iştir çünkü bir tarihi insan gibi yaşamak
    Bir hayatı insan gibi tamamlamak güç iştir
    Birazdan akşam olacak sevgilim
    Bütün heybetiyle akşam olacak
    Sevgilim, diyorum, oysa kimsecikler yok yanımda
    Bilmiyorum kime sevgilim dediğimi
    Bildiğim bir şey varsa
    O kadar yeni bir anlamda söylüyorum ki bu kelimeyi
    Unutup birden zamanı ve yeri
    Onunla bir günü kutluyorum coşarak
    Onunla bir günü kutluyoruz sanki.
    1 ...
  10. 355.
  11. kendi sesi ve görüntüleriyle okuduğu masa da masaymış ha şiiri

    bu adresten izlenebilir.
    0 ...
  12. 356.
  13. 357.
  14. ”Otursak bir akşam üzeri
    sen bana hiç bilmediğim bir hikaye anlatsan.
    Bildiğim bir hikaye de anlatsan ben bilmezden gelirim, söz!…”

    Edip Cansever
    0 ...
  15. 358.
  16. "mutluluğun sana verdiği tatili yaşıyor
    bir açılıp bir kapanıyor kirpiklerin
    bilmem alınır mısın söylersem
    unutulmuş bir çirkinlikten başlıyor güzelliğin."

    edip cansever
    1 ...
  17. 359.
  18. 360.
  19. " önce bir sigara yaktım, usul usul giyindim
    bluzumdaki bir iki kırışığı çektim düzelttim
    perdeleri açtım
    pencereyi de açtım —açık bıraktım—
    merdivenleri indim —çok yavaş indim—
    kimseye rastlamadım
    dışarı çıktım: işte ilkbahar!
    yürüdüm yürüdüm
    ben ki herkesin bilmediği
    birtakım şeyler yapan biriydim
    böylece çok göründüm
    nedense öyle sandım
    yüzler silindi, olmayan yüzler
    sis, duman, pus gibi yüzler
    ince bir çubukla sigarasını içen muhassen
    yitti, yitiverdi hepsi
    fırlattım göğsümdeki gülü havaya
    pembe pembe bakındı boşluk
    selamladı beni
    hayır, mutsuzum.
    evet mutluyum
    bir mutluluk yok mu her çelişkide
    —var! varsa niçin? —
    yedi lamba bir arada
    bir arada yedi güvercin
    muhassen
    bir anlamda ‘çabuk-güzel’
    bir bakıma ‘çabuk-çirkin’
    anlıyorum
    ben sadece armesiyim o katedralin
    dünya ise çalmaya hazır
    koskocaman bir org gibidir
    ama çalmadan
    katedralin avlusuna düşüp
    düşüp de parçalanan
    bir org gibi.." *
    2 ...
  20. 361.
  21. bu adam çok yalnız. hem de ikinci dünya harbinden beri.
    0 ...
  22. 362.
  23. Yıllar önce ortaokulda tontiş bir türkçe öğretmenim herkese kura ile bir şair ve onun hakkında yazılı ve sözlü bir araştırma ödevi vermişti. kuradan edip cansever çıkmıştı. lisede ve üniverstede sayısal okudum ama iyi ki orta okulda o biricik hocam bize o ödevleri hazırlatmış ve ben o muhteşem şairin hayatını, şiirlerini, herşeyini öğrenebilmişim dediğim mükemmel bir şair kendisi.

    okudukça yenilenir şiirleri. okudukça hayatı bulursun minicik dizelerde yıllarını bulursun.
    2 ...
  24. 363.
  25. masaya biranın dökülüşünü koymasına rağmen sansüre uğrayan şair. ya masaya biranın içilişini koysaydı.
    3 ...
  26. 364.
  27. masa da masaymış şiirini ezberlerken araştırma fırsatı bulduğum, 2. yeni şairlerimizdendir kendisi. kapalıçarşıda küçük bir dükkan işletirmiş,orda insanları ve hayatı mükemmel bir şekilde gözlemleyerek şiirlerine yansıtmştır.
    1 ...
  28. 365.
  29. edip cansever okuma bu mevsim, ruhunu sakatlar .
    1 ...
  30. 366.
  31. Akılda yer eden şiirler yapan adamdır.
    Sayısız betimlemelerinden birinde ne demişti:
    ''olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla'' demişti.
    1 ...
  32. 367.
  33. ne çok isterdim edebiyat derslerinde üzerinde durulmasını sözlü olarak dizelerinin paylaşılmasını ama klişelerden kurtulamadık hiç edebiyat derslerinde. yanılmıyorsam 1950' den sonra varoluşçuluk muhtevasını benimsemiştir. '' içimden doğru sevdim seni'' şiirinin son kısmını paylaşmak isterim:

    Tanımadığın bir ülke gibi
    içinde yaşamadığın bir zaman gibi
    Tam kendisi gibi mutluluğun
    Beni bekliyorsun
    Ve onu bekliyorsun beni beklerken.
    2 ...
  34. 368.
  35. iÇiNDEN DOĞRU SEVDiM SENi
    içinden doğru sevdim seni
    Bakışlarından doğru sevdim de
    Ağzındaki ıslaklığın buğusundan
    Sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de
    Beni sevdiğin gibi sevdim seni
    Kar bırakılmış karanlığından.
    Yerleştir bu sevdayı her yerine
    Yüzünde ter olan su damlacıklarının
    Kaynağına yerleştir
    Her zaman saklamadığın, acısızlığın son durağına
    Gül taşıyan cocuğuna yerleştir
    Ve omuzlarına daracık omuzlarına
    Üşümüş gibisin de sanki azıcık öne taşırdığın
    Tam oraya işte, uçsuz bucaksız bir düzlükten
    Bir papatya tarlasıyla ayrılmış göğüslerine yerleştir
    Ve esmerliğine bir de, eski bir yangının izlerinin renginde
    Saçlarının yana düşüşüne, onları bölen ikiliğe
    Alnından başlayan ve ayak bileklerinde duran
    Yani senin olmayan, seni bir boşluk gibi saran hüzne Yerleştir onu bir kentin parça parça aklında tuttuğun
    Kar taneleri gibi uçuşan
    Ve her gün biraz daha hafifleyen semtlerine
    Yerleştir bu sevdayı her yerine.
    Ekledim ben tattığım her şeyi denizlere
    Bildiğim ne varsa onlar da hep denizlerden
    Sen de bir deniz gibi yerleştir onu istersen
    Sevdayı
    Ve köpüklendir
    Ve yaşlandır ki işte kederi anlamasın
    Ama dur, her deniz yaşlıdır zaten
    Öğrenmez ama öğretir mutluluğu
    Bizim sevdamız da öyledir, iyi şiirler gibi
    Biraz da herkes içindir. Ve gelinciğin ikinci tadına benzemeli
    Var eden kendini birincisinden
    Yani bir sevdayı sevgiye dönüştüren.
    Ben şimdi bir yabancı gibi gülümseyen
    Tanımadığın bir ülke gibi
    içinde yaşamadığın bir zaman gibi
    Tam kendisi gibi mutluluğun
    Beni bekliyorsun
    Ve onu bekliyorsun beni beklerken.
    1 ...
  36. 369.
  37. ne yakuplar çağrılır ne masalar dolar edip cansever duyguları kelimelerde, kelimeleri de şiirlerde kilitleyen adamdır kısaca.
    0 ...
  38. 370.
  39. masa da masaymış ha şiirinin 12. Sınıf edebiyat kitaplarında sansüre uğramasıyla gündeme gelen ikinci yeni şairi.
    0 ...
  40. 371.
  41. "Özlenirsin, alabildiğine varsın da
    Daha da var oluyorsun gün günden
    Olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
    Bir adam da değilsin, bir kişi de değilsin
    Bir kuş olsa mavilik derdi buna."
    4 ...
  42. 372.
  43. O kadar bekledim ki, geliyorum
    Ölümümü bekledim, geliyorum
    Bir ölüyü ve ölünün bütün inceliklerini
    Bekledim geliyorum.

    Ben Ruhi Bey, mutlu olan Ruhi Bey
    Ölümü gömdüm, geliyorum
    Bir sonbahar günüydü, geliyorum
    Güneşler buz gibiydi, geliyorum
    Ve bütün kötülükler
    Ölümün armaları gibiydi
    Size anlatırım, geliyorum.

    Hepsini, hepsini gömdüm, geliyorum
    Havuzun kırık taşlarını - siz bilmezsiniz -
    Limonluğu ve kırmızı konağı - siz bilmezsiniz -
    Aynalarda kendini seven Ruhi Beyi - siz bilmezsiniz -
    Ve bildiğiniz Ruhi Beyi -ya da pek bilmediğiniz -
    Gömdüm ben, geliyorum.

    (bkz: düşlüyor ölümünü ruhi bey)
    2 ...
  44. 373.
  45. "çünkü o kadın
    Ne yapsa, neye uygulansa
    Bir aralıktır şimdi dünyada
    Bir aralık, bir aralık!
    Yıllanmış ağaç kabuklarında bir yara
    Bir geçit, bir su akıntısı, bir bıçak izi
    Ve batık gemilerden şimdiye arta kalan
    Bir batışın korkunç, ama hiç bitmeyecek izlenimi
    Tanrım ona bir salıncak!
    Bir gidip bir geliversin diye boşlukta
    Umutla, erinçle, tutkuyla
    Kendine kendine kendine katlanarak
    Hani görmeden daha, bilmeden darıldığı kendine
    Tanrım
    Ona bir salıncak! ''
    2 ...
  46. 374.
  47. "Bir adam kendi tiyatrosunda, tamam
    Bir köpek sokak değiştirdi, korkak
    içi süt dolu bir lokanta, ve kapandı
    Ben ağzıma geleni söyledim, öyle
    Gene bir ağaç öttü, bu kaçıncı." -Edip Cansever
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük