oynamayı sevmeyen damadın bu olaydan kurtulmasının zor olduğu organizasyon. oynamak istemiyorum diyorum, olmaz öyle şey diyorlar. iyi de göz göre göre rezil olacam kardeşim, hiç mi acımanız yok sizin.
bazen anlayamadığım organizasyon. bizim mahallede bir kız vardı. babası, kız sokakta sınıf arkadaşı olan bir erkekten yazılıya çalışmak için defter alırken gördüğü için kızı odasına kilitlemişti. var böyle aileler ne yazık ki. ama nasıl oluyor da kızlarının düğününde gülüp eğlenebiliyorlar? onlar değil miydi kızları sevdiği için kızlarının kalbini söküp atan... sevdiğinin elini tuttu diye o eli yakan... peki akşam ne yapacaklarını bildiği halde nasıl bu kadar sakin olabiliyorlar? bunu herkese nasıl duyurabiliyorlar? hayır, kızlarını değil sözde namuslarını seviyorlar, sözde namuslarını evlendiriyorlar.
not: düğünü nasıl tanımlayacağım aklıma gelmediği için üstte ki yazardan çaldım kelimeyi.
nedense hiç sevmediğim şey... hele illaki sizi halaya dahil emeye çalışan akrabalar yok mu? sizi hayattan soğutur...
yahu oynamayı, yüksek gürültüyü, millete aptal aptal sırıtmayı sevmiyorum... HA DiYCEKSiNiz ya senin düğünün? ben düğün filan da istemiyorum kardeşim. hani derler ya büyük konuşma diye... işte ondan korkuyorum. hayır. büyük konuşmayayım. belki günün birinde isterim. geleceği sadece allah bilir. ama allah beni düğünlerden muhafaza eylesin.*
evliliğin kendisi değil ama evliliği başlatmanın açık arayla en gereksiz ve mantıksız yoludur. binlerce lira (eski deyimle milyarlar) harcayıp, buna rağmen hiçbir şeyi beğenmeyecek ille bir kulp bulmaya çalışacak insanlar sırf birkaç saat göbek atsınlar diye aylarca koşturup abuk subuk bir sürü gereksiz ayrıntıya para vermek, üstelik aylarca her iki tarafın dediği olsun aman kimse isteğinden eksik kalmasın diye (sanki iki kişi değil iki yüz kişi evleniyor) bin bir strese girip gecelerce uykusuz kalmak, buna rağmen yine de kimseyi memnun edememek, sevdiğin insanla hayatını birleştirmek kadar sadece sana özel ve güzel olması gereken bir eylemi işkenceye dönüştürmekten başka hiçbir işe yaramayan tamamen gereksiz bir eylemdir.
eğlenmemek, zevk almamak bir kenara inanılmaz derecede içimi kasvetin dolduğu hayattan, kendimden, sevdiklerimden her şeyden soğuduğum organizasyonlar.
bilinç dışımın bana oynadığı bir oyun mudur bilmem ancak durum bu.
gelen davetlilerin yapıldıktan sonraki 2 hafta boyunca sürekli konuştuğu, bol malzemeli organizasyondur.
bugün bindiğim otobüste 45 dakika boyunca 3 kadın geçen hafta gittikleri düğünü konuştular. yok şu niye böyle olmamış ki yok bu neden böyle olmuş ki diyip durdular. apartmanlarında evlilik çağına gelmiş bütün gençleri, evlenme yaşı gelmiş de geçmiş bütün kişileri çekiştirdiler. hangisinin daha önce evleneceği konusunda analizler yaptılar. el insaf ya hu.
gereksiz işkence olayı. bir nikah ardından yemek yeterdir. hem millete " heheyyy ben evlendim, bak çalgılı malgılı eğlence de yapıyorum" demenin ne gibi bir zevki olabiliyor anlaşılması zordur. artı bir de yurdum insanının gelinle damadın mutluluğunu hiçe sayarak sırf egolarını tatmin amaçlı çıkardıkları düğün kavgaları da düğün mevsimi olan yazın vazgeçilmezleri arasına başarıyla girmiş durumda. yazıktır.
en saçma geleneklerimizden biridir. iki kişi evleniyor diye o kadar insanın saçma sapan müzikler eşliğinde tepinmesinin anlamsız olduğunun farkına varılması gerek artık dedirtir. nasıl bir ortamda gelişti bilemeyiz ama artık düşünülüp anlamsız olduğuna karar verilebilir, her geleneğin de sürdürülmesi gerekmez sonuçta.
sevişeceğini cümle aleme davul zurnayla duyurmak.
- sevinin lan biz sevişeceğiz.
+ ne sevincem lan. kız babasıyım ben.
- pardon kayınpeder seni görmedim. ama görsem de sevişeceğiz görmesem de.*
amaç sadece iki kişinin birlikteliğini duyurmak ve mutluluğuna ortak olmak olduğunda herkez için özel ve güzel sayılabilicek bir organizasyondur. aynı zamanda herşeyde olduğu gibi bizim abartıyı şaşayı seven insanımızın gelenek görenek dedikleri saçma sapan adetlerle gelin ve damat için eziyete dönüşebilicek organizasyondur.