belli bir yaşa kadar, kamber'siz olmayan düğünlerin kamber'i sandım hep bunları. istisnasız gittiğim her düğün organizasyonunda gördüm bunlardan bir tane; ama yalnızca bir tane, iki değil. ne kimsenin yakın bir akrabası, ne bir arkadaşı ne de eşi dostuydu bu insan. tek amacı, kendi kendine şahsına ithaf ettiği kamber boşluğunu doldurmaktı sanki. bütün bakışları aynı yerde odaklamaktaydı. kırmızı ya da turuncu, dekolte lafı kesmeyecek bol kesimli bir tuvaletti elbisesi. e haliyle, badana boyası da afiliydi. ne gelin ne damattı gecenin yıldızı. bu kadın süpürmüştü bütün sahnenin tozunu. önüne gelene yavşamış, sonraları sarhoş da olmuştu. garsonların yolunu kesip, bir değil iki elinin de içki kadehleriyle dolu olmasını istemişti. istediğinde avaz avaz bağırmıştı. her misafir masasının yegane sohbet konusuydu:
büyükler masasından;
- suphi, ne de yakıştı bizimkiler baksana!
+ yaa, o değil de, şu kız kim allasen, ortadaki? tanıyor musun?
- bizim kızın arkadaşlarındandır herhalde, ne bileyim.
+ arkadaş mı? nasıl arkadaş lan bu?
gençler masasından;
% ya abi, sıkıldım ben. dışarı çıkıp hava alacağım biraz. daraldım. sigara var mı sende?
& dursana oğlum! bırak dışarıyı falan şimdi de, şu kim biliyor musun sen?
...
% oha! o ne lan?!
& bence de öğrenmemiz lazım ne olduğunu.
% gidelim...
aslında ne bir kimseyle konuşması duyulmuştu, ne de sesi. bizim kamber'di bu.