dünyanın her gün sokakta, evde, dolmuşta, tarlada... her yerde herkese farklı söz ve müzikle söylediği şarkıdır. herkese güzel şarkılar çalmaz ama umut verir. çok güzel çaldığı şarkılarda ise her zaman bir kötümser yan vardır. bazen kulağınla duyarsın, bazen gözünle, bazen ellerinle...
dünyanın bir şarkısı var ve herkese göre farklı yorumlar. kimine neşet ertaş söyler, içinde bozkırın kokusunu duyarsın, kimine aynı şarkıyı kıraç söyler kendini konser alanında sanarsın, kimine queen söyler kendi dünyana yukardan bakarsın...
dünyanın bir şarkısı var ve bazen kendinle yüzleştirir, kendi yüzüne bakmaya utanırsın. bazen pencerene konan bir kuş görüp mutlu olur havalara uçarsın. bazen bir kadın görüp onu kendinden bir parça sanarsın...
dünyanın bir şarkısı var ve bazen dünya kadar parayla tadamayacağın bir bardak çayı sana ikram eder, bazen 1 lira para verir arkadaşınla 1 çay içersin arkadaşınla geçirdiğin zamanı parayla alamazsın, bazen de çay içmek istersin cebinde 1 lira paran olmaz.
dünyanın bir şarkısı var ve galiba benim şarkım bitiyor...
ilk şarkıyı duyduğum yer, hafızam beni yanıltmıyorsa bir tarlaydı. o zaman daha 2 yaşındaydım. bir gün beni tutan ellerin, beni başkalarına vereceğinden habersizdim. kardeş sevgisi... artık benim şarkılarımda kardeş diye bir söz geçmeyecekti. o yaşımdan sonra artık ailenin en küçük çocuğu değil, başka bir ailenin tek çocuğu oluyordum. benim için çalan şarkının sözleri ve müziği birden değişmişti. hem de bana hiç sorulmadan. ben bu tür müzikler sever miyim sevmez miyim diye fikrim alınmadan. kaset artık başkaydı ve şarkı baştan başlıyordu.